Enerji ve Çevre Dünyası 10. Sayı (Nisan 2002) / Ecogeneration World - Cogeneration, Waste Recovery, Renewables & On-site Generation - Kojenerasyon Atıktan Enerji, Yenilebilir Enerji, Yerinde Üretim

ile birlikte yerel teşebbüslerin bu konuda aktif olmaları gerektiğini vurguladı ve şöyle devam etti: "Bu konuda inanıyorum ki; Çorumlu müteşebbisler, hem sermaye hem de bilgi birikimleri hususunda bu konuda yararlı neticelerin elde edilmesinde büyük katkıda bulunacaklardır. Bu nedenle Enerji Bakanlığının bu konuda bizim müteşebbislerimizi, diğer müteşebbislerle yarışmada ayrıcalıklı davranmalarını bekliyorum ama en az eşit olarak kabul etmelerini diliyoruz. Aynı şekilde şehir gaz dağıtımında da; bu konuda yabancı sermayenin aranması belki de teknoloji transferi noktasında önemlidir. Ama bu şehirde yaşayan insanların en az dağıtımda yer almalarını ve aktif olmalarını istiyoruz. Bu Çorum'da sermaye oluşumuna öncülük yapacaktır." Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Müsteşarı Doç. Dr. Yurdakul Yiğitgüden, yaptığı sunumda, Türkiye enerji sektörü ile petrol ve doğal gaz faaliyetleriyle ilgili bilgi verdi. Birincil enerji kaynakları içinde doğal gazın %1 6'Iık paya sahip olduğunu söyleyen Yiğitgüden, 201 O yılında bu rakamın iki katına çıkacağını tahmin ettiklerini belirtti. "Doğal gaz talep tahminleri; çok tartışılan rakamlar. Biliyorsunuz doğal gaz 1987'de Türkiye'ye geldi. İlk bağlantılar yapıldığı için %1 50-200 civarında artışlar vardı. Ondan sonra yaklaşık %1 1 5116'1ık bir talep artışı var. Avrupa ülkeleri ile de karşılaştırdığımızda bu artış hızının devam edeceğini görüyoruz. Burada geçtiğimiz yıllarda arzda sorun vardı. Sanayinin ve şehir dağıtım şirketlerinin büyük talebine rağmen maalesef arzu edilen gaz tüketiciye ulaştırılmadı. Mevcut olmadığı için fiziki olarak ulaştırılamadı. Ama artık mevcut; bunun süratle ulaştırılmasına gayret sarf edilecek. Geçtiğimiz yıl 16,3-16,4 milyar metre küp civarında gaz tüketimi -ekonomimizin %9-10 civarında küçülmesine rağmen-oldu. Bu 57 milyar metre küp ne zaman gerçekleşemez? Gerekli alt yapı yatırımlarını zamanında gerçekleştirmezsek. Zamanında bütün şehirlere gazı ulaştırmazsak." Hazar Bölgesi potansiyelinin değerlendirilmesi konusunda da çok önemli adımlar atıldığını söyleyen Yiğitgüden, bölgedeki sorunları şöyle sıraladı: "Birincisi; potansiyel olarak bilinen rezervlerle ispatlanmış rezervler arasında çok büyük farklılıklar var. Çünkü yeteri kadar arama yapılmamış, yeni teknolojiler uygulanmamış. Dolayısıyla bu potansiyeli ispatlanmış hale getirmek için çok büyük yatırımlar ve modern teknoloji gerekiyor. Bir de potansiyeller deniz-su bölgelerinde, yani Hazar Denizinin çok derin bölgelerinde. Yeni teknoloji ile aranması ve üretilmesi gerekiyor. Bizim koyduğumuz hedefler: Hazar Bölgesi ile uluslararasında bir köprü kurulması. Bölge ülkelerinin ekonomik gelişimine yardım. Bu bölgelerin de ekonomik gücünün artası lazım ki Türkiye bunlarla ticaret yapabilsin. Burada bize en büyük desteği MGK'nın yayınladığı 417 Sayılı Karar verdi. Bu yetkiyi Enerji Bakanlığına verdi ve bundan sonra da diğer kurum ve kuruluşları toplayarak Hazar Bölgesi ile ilişkileri son derece aktif bir şekilde enerji alanında geliştirmek. Bugün vardığımız nokta; hem bu bölgede Türk şirketleri bazı kaynaklara sahipler hem de ileriye yönelik Türkiye burada söz sahibi oldu. Bakarsak; hep burada yeni yataklar büyük ölçüde Hazar Denizi suları altında. Burada en önemli proje olarak Azeri- ÇırakGüneşli dediğimiz projeyi görüyoruz. Proje 1994 yılından itibaren gerçekleştirilmeye başlandı. Türkiye Petrolleri de 6,75 diyebileceğimiz fakat dünya çapında küçük olmayan bir payla dahil oldu. Projede üretim şu anda 128-130 bin varil/gün seviyesinde. Yani 7-8 milyon ton civarı bir üretime ulaşıldı. Önümüzdeki 5-6 yıl içinde 50 milyon ton kapasiteye çıkacak kuyular kazılıyor. ikinci proje; Şah Denizi dediğimiz bir proje. Burada Türkiye şirketlerinin %9 hissesi var. Burada da en engin doğal gaz yataklarından bir bulunuyor. 1 trilyon metre kip kaynağa sahip. Üçüncü proje; Kurdaşı projesi. Alov projesi, yine Hazar Denizinin en derin bölgelerinde bulunan bir proje. Alov Projesi çok istikbal vadeden bir proje. En son aldığımız bir hissedir bu. 1999 yılında %10 civarında alınmıştır. Maalesef aramalar İran tarafından engellendi. Ama ileriye dönük olarak bu çalışmaların tekrar başlayacağına inanıyoruz. Çünkü İran da buradan bir pay alma hevesinde. Kazakistan'da Türkiye bu tip arama projelerine girmenin çok büyük risklerini yaşadı. 14 sahada arama yaptı ve sadece ikisinde petrol bulunabildi. 300 milyon dolar civarında para harcandı. Ve bu iki sahada üretim 6500 varil civarında. Çok mütevazı bir rakam. J jJ F 'v� - Türkmenistan'da bir saha alma konusunda Türkiye henüz çok başarılı olamadı. Doç. Dr. Yurdakul Yiğitgüden, Çorum Toplantısında Doğal Gaz çalışmaları hakkında bilgi verdi. lli ECOGENERATION WORLO

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=