Enerji ve Çevre Dünyası 10. Sayı (Nisan 2002) / Ecogeneration World - Cogeneration, Waste Recovery, Renewables & On-site Generation - Kojenerasyon Atıktan Enerji, Yenilebilir Enerji, Yerinde Üretim

AGEND ithalat bağımlısıyız. Ve bu ithalatçı konumumuzun önümüzdeki yıllarda giderek artacağını görüyoruz. Bu fotoğrafı koyarken bundan sonraki politikalarımızda bunlar iyi bir referans olmak durumunda. O fotoğraftan önümüzdeki dönem için kendi stratejilerimize, uygulamalarımıza giderken en uygun olanını yapabilmek. Bizim görevimiz; hem üniversite mensubu olarak, hem özel sektör olarak hem kamu tarafı olarak bu fotoğrafın içinden bizler için en uygun olacak çözümü formüle edebilmek. Bir başka sorunumuz; özellikle sanayicileri ilgilendiriyor. Sanayide enerji fiyatlarımız çok yüksek. Bu biraz önce bahsettiğim, hastalıkların, yapısal olgu. Başlangıçta mutlaka eksiklikleri olacaktır. Ama hep beraber bundan sonraki süreçte bu eksiklikleri gidermek üzere yönlendirmelerimizi, tavsiyelerimizi ve enerjimizi bu doğrultuda harcayarak bu başlayan sürecin sağlıklı bir şekilde sürdürülmesine katkıda bulunmamız gerektiğini düşünüyorum. Bir diğer konu; enerji talebimizin güvenilir bir şekilde karşılanabilmesi için arz güvenliği kavramını tek bir boyuta indirgemeden; finansman, yatırım, kaynak çeşitlendirilmesi boyutuyla ele alan bir politikayı uygulamamız ve geliştirmemiz gerekiyor." sorunların bir yansıması. Ama bir şey var ki; biz 21. Yüzyıla girerken sanayileşme yolunda, kalkınma yolunda giden bir ülke olarak eğer sanayinin, enerji sektörünün ihtiyacı olan enerjiyi az ya da çok ucuz ve kaliteli bir şeDünyadaki gelişmelerin Türkiye'yi direkt ve indirekt olarak Prof. Dr. Nejat Tuncay "politika belirlemede üniversiteler rol almalıdır savına katılıyorum" sözleriyle başladığı konuşmasında ARGE'nin önemine değindi. Türkiye'nin Akdeniz'deki ülkeler içinde AB'ye entegrasyona en uygun ülke olduğunu söyleyen Tuncay, "eğer ARGE çalışması yapılacaksa, ileri ülkelerin ARGE çalışmalarına dikkat etmemiz gerekir" dedi. kilde veremediysek bu sektörlerin, globalleşen bu yapıda rekabet edebilmeleri son derece güç, hatta imkansız. etkileyeceği hususlar var. Türkiye'nin son 4-5 yıl Başka sorunlarımız da var. Kanunları ya da organizasyon şemalarını çok güzel yapabiliyoruz. Ama bir şey var ki en zor dönüşüm; insanların, kurumların kafa yapılarındaki, düşünce yapılarındaki dönüşüm. Bizler, belki düşünenler olarak veya toplumun aydınları olarak dünyadaki trendlerin tamamını da yakalayabiliyoruz. Fakat bunları biraz daha geniş bir yelpaze içinde, düşünce transformasyonu haline, hem kurumsal hem toplumsal anlamda eğer geçiremediysek yine bir süre sonra güzel düşüncelerin hayal kırıklıklarıyla karşı karşıya kalırız. içinde enerji konusunda hem iç pazarlar, kendi çevresi ile "Bütün ileri teknolojiler, bütün ürünler; bir araştırma ve geliştirme sonrası elde ediliyor. Burada kojenerasyon santralleri olsun, nükleer santraller olsun, ilişkileri konusunda ciddi başarılı adımlar attığını Bizlere düşen bir görev de yine bu tür ciddi dönüşümlere, politika değişimlerine talip olduğumuz bir dönemde hem hukuksal hem de bu işin lokomotifi vazifesi görevini görecek kurumlarımız bazında bu düşünce değişimini süratle yapmamız gerekiyor. Aksi takdirde sonuç pek başarılı olmuyor. Amacımız önümüzdeki dönemde Türkiye'nin ihtiyacı olan enerjiyi hem kaliteli hem ucuz ve güvenilir bir şekilde toplumun, sektörlerin sanayisine kadar sunabilmek. Bu açıdan baktığımızda önümüzdeki dönemde Türkiye'nin enerji alanındaki politik önceliklerini 4-5 başlık altında toplamak mümkün. Bunların bir kısmı zaten başlatılmış olan ve içinde yaşadığımız bir süreç. Türkiye dünyadaki enerji trendlerindeki gelişime paralel olarak bir süreden beri enerji piyasası alanında liberal bir geçiş için tercihini yapmış ve hazırlıklarını başlatmış durumda. Biri Elektrik Piyasası Kanunu Mart 2001 tarihinde; diğeri Doğal Gaz Piyasası Kanunu Mayıs 2001 tarihinde çıkartıldı. Bunun devamını getirebilmek tamamıyla bizlerin becerisine bağlıdır. Bu yasalarla Türkiye enerji alanında gazı, elektriği ve önümüzdeki günlerde çıkacak olan petrol yasası ile bir anlamda geçmişine ciddi bir set çekmeyi ve yeni bir modele doğru geçmeyi tercih etmiş durumda. Yeni bir kavram, yeni bir 2 6 1 ECOGENERATION WORLD kaydettik" bunların hepsi aslında bir araştırma ve geliştirme sonucunda elde ediliyor. Bu hem zaman hem de para demektir" diyen Tuncay, ABD'nin ARGE harcamalarına ayırdığı fonun 15 milyar dolar, Japonya'nın 7 milyar dolar, Türkiye'nin ise 5-7 milyon dolar olduğunu belirtti ve bunun bir politik tercih sonucu olduğunu söyledi. Türkiye'nin bir RND planı olmadığı için alınan her üründe yüzde 20-40 oranında ARGE payı ödendiğini belirten Tuncay, "ARGE çalışmaları sağlam bir temele oturtulursa, teknoloji transferi sağlam yapılırsa, adımlar doğru atılırsa, bunun meyvelerini toplarız" dedi. Dr. Fatih Birol, enerjide iyi olan şeylerin pahalı, ucuz olanların da kötü olduğunu belirterek başladığı konuşmasında enerji sektörünü birçok dinamiğin belirlediği bir konteks olarak nitelendirdi. Yurtdışından gelen önerilere karşı Türkiye'de iki tavır oluştuğunu söyleyen Birol bunları şöyle belirtti: 1 )Çok korumacı zihniyet 2)Teslimiyetçi zihniyet : Dışarıdan gelen her şey yanlıştır. : Adamlar işi biliyor. İkisi de yanlış. Bu zikzakların nedeni, bizim enerji politikamızı tespit etmememiz. Uzun dönemli bir devlet politikası olmadığı için her öneride yalpalanma oluyor."

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=