Ancakyeniyasa tasarısı bunu 1 000 kW'a çıkardı. Lisanssızda rüzgarın I MW'a çıkmış olmasının sektöre bir ivme kazandıracağını düşünmüyorum. Fakat güneşte küçük çapta da olsa projeler yapılabilir. Bence özellikle lisanssız elektrik üretim sınırının en az 3 MW gibi olması lazım ki yatırım yapmaya değsin. Enerji sektörü ile ilgili öngörüleriniz neler? Türkiye'de yenilenebilir enerji sektörü ile ilgili ne gibi senaryolar çizebilirsiniz? Sektörün gelişmesi için neler yapılmalıdır? Bana göre yapılması gerekenleri şu şekilde sıralamak mümkün: • Yenilenebilir enerjinin öncelikle ciddi bir devlet politikası haline gelmesi lazım. Enerji projeksiyonu yapılırken özellikle yerli doğal kaynaklarımız olan rüzgar ve güneşin ciddi bir oranda dikkate alınması gerekir. • Doğası gereği saatlik üretim planını saatler öncesinden yüksek doğruluk oranıyla belirlemek Rüzgar Enerji Santralleri için mümkün olamamaktadır. Bu nedenle Rüzgar Enerji Santralleri sıklıkla dengesizliğe düşmekte; fazla veya eksik üretimleri için dengeleme fiyatları ile alım-satım yapmak zorunda bırakılarak ciddi mali cezalarla karşılaşmaktadır. Bu sistemin uygulanabilir olması için ülkemizde de dünya örneklerinde olduğu gibi izlenmesi gereken yol, saatlik üretim tahmininin üretilen enerjinin sisteme teslim edilme anına mümkün olduğu kadar yakın bir zamanda yapılmasıdır. Dengeleme ve Uzlaştırma Yönetmeliği'nde yapılan değişiklikle getirilen bu yeni uygulama yerine, yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı üretim yapan santraller için eski yönetmelik'teki uygulanmanın geri getirilmesi yada üretimin gerçekleşeceği saatten 3 saat öncesine kadar saatlik üretim planlarını revize etme hakkının tanınması en makul çözüm gibi görünmektedir. Ayrıca, rüzgar gibi değişken bir enerji kaynağının doğru tahmin edilmesi ile ilgili çalışmalar dünya çapında hala yeterli değilken yanlış üretim tahminleri nedeniyle açık enerji taahütlerini PMUM'dan tedarik yoluyla sağlamak zorunda kalan rüzgar enerjisi santral işletmecileri bu şekilde ciddi miktarlarda cezalandırılmaktadır. • Teşviklerin ve özellikle yerli üretim katkı payı uygulamasının acilen gözden geçirilip yeniden yapılandırılması ve mevcut olan tıkanıklığın giderilmesi gerekir. • Yerli türbin üretimi konusu kafaları karıştırıyor. Bunun yapılabilmesi için halen çok önemli engeller mevcut ve ülke olarak zaman kaybediyoruz. Banagöreher zaman dile getirdiğim bir konu olarak, kısa sürede yerli türbin üretmek yerine her türlü sertifıkasyona sahip Avrupalı bir üreticiyi satın alıp millileştirmek hem zaman açısında hem de ekonomik açıdan çok daha avantajlı. Bu konudaki komplekslerimizi bir tarafa bırakalım. Biz hem mühendislik hem de marka yaratma konusunda çok da becerikli bir toplum değiliz. Fakat bizdeki girişimci ruhu da hiç kimsede yok. Dolayısıyla satın alıp yerlileştireceğimiz bir türbin markasına yeni pazarlar bulma konusundaki potansiyelimizi değerlendirmek çok daha faydalı olur. • Lisanslama sürecinin daima açık olması gerekir. Gerekli teknik şartları yerine getirdiği takdirde herkes bağlantı kapasitesi olan yerlere başvuru yapıp lisans alabilmeli. Söyleşi O • İzin süreçleri YEGEM vb. kurumlar altında merkezileştirilmeli. Kurumlar izin alma süreçlerini kendi aralarında yazışarak halledebilir. Yatırımcı 30'dan fazla kurumla muhatap olmaktansa tek bir merci ile muhatap olmalı ve dolayısıyla izin sürecinin kısalması sağlanılmalıdır. • Rüzgar ve güneş için özellikle hiç bir sektörde olmayan lisanslamada yarışmaların yapılması kabul edilemez bir durumdur, adil değildir. Bu gün doğalgaz veya başka enerji santralleri kurmaya kalkarsanız yarışmaya tabi kalmaksızın lisans alırken, rüzgar ve güneşin yarışmaya tabi tutulması trajikomik bir durum yaratıyor. • Rüzgar ve güneşe uygulanan taban fiyatlar halen çok düşük, buna bir de yarışma sonucu olan katkı bedellerini de eklersek projelerin önemli bir kısmı ekonomik olmaktan uzaklaşıyor ve yatırım yapılamaz bir hale geliyor. Ayrıca rüzgar ve güneşin alım garantisi 7.3 Dolar/Ct iken nükleere 12 Dolar/ Ctveriliyor, nükleerde 20 yıllık alım garantisi uygulanırken rüzgar ve güneşe sadece I O yıllık alım garantisi veriliyor. Bir de nükleerde 20 yıllık işletmeden sonra yap işlet devret modeli olmadığı için yatırımcı bu sürenin sonunda istediği fiyattan elektrik satabilecek. Nükleer enerjinin bu günkü şartlarda bir zorunluluk olduğunu kabul etmekle birlikte, burada ciddi bir haksız ve anlamsız rekabetin yaratıldığını da görüyoruz. ENERJi ve ÇEVRE DÜNYASI MAY1s - HAZIRAN 2013 89
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=