Enerji ve Çevre Dünyası 109. Sayı (Nisan 2014)

"Türkiye kullandığı enerjinin yüzde 98'ini ithal eden bir ülke Söyleşi o ıccı 20 ı 4 içinde bir yenilebilir enerji bilincinin oluşumu sağlanmaya çalışıldı. Enerji Bakanlığı özellikle rüzgar ve güneş enerjisi başta olmak üzere tüm yenilenebilir enerji kaynaklarıyla alakalı projeleri hep teşvik etti. Bununla ilgili hibe destek programları uygulamaya koydu. Tüm bunların yanında enerjinin kullanımı artarken, bunun bilinçli ve verimli kullanılması kavramları önem kazandı. Altı çizilerek, enerji verimliliğine yönelik uygulamalara da ağırlık verildi. Bu arada ülkemizde yapılan uluslaraolduğunun bilincinde. Bunun yanında kaynak ülkeler ile tüketici ülkeler arasında bir geçiş güzergahında olduğunun da bilincinde. Bu yüzden attığı adımlar, bir yandan olası mevcut kaynakların keşfi, diğer yandan da sahibi olduğu koridoru en verimli rası konferanslarve forumlar vasıtasıyla, dünya enerji sektörü oyuncularıyla Bu süreç halen böyle devam ediyor, enerji kaynakları ve tedarik zorunluluğu, dünya denklemlerinin en önemli unsuru olma vasfını koruyor. Geçtiğimiz yıllarda yaşanan Körfez Savaşı'nı ve sonuçlarını buna örnek gösterebiliriz. Bugün hepimiz biliyoruz ki, Körfez ülkelerinden fışkıran petrol, uluslararası koalisyonun kurulmasının ve savaşın temel sebebini oluşturdu. Halihazırda ülkemizde gelişen siyasi bilinç ve olgunluk da, bizlere dün çok önem vermediğimiz enerji gibi bir konunun aslında önemli olduğunu gösterdi. Bu günlerde Ukrayna örnebir araya gelinerek, bütünleşme ve en yeni teknolojik uygulamaların takip edilmesi çalışmaları da yapılıyor. Tüm bunların, ileriye dönük olarak enerji sektörünün gidişatı bakımından olumlu bir görüntü çizdiğini söyleyebiliriz. Dünyada çeşitli gelişmeler nedeniyle enerji dengelerinin değişeceği konuşuluyor. Siz bu konu hakkında neler söylemek istersiniz? Türkiye bu yeni düzen içerisinde sizce kendini nerede konumlandıracak? Sanayi devrimiyle başlayan üretim biçiminin değişmesi, çeşitlendirilmesi ve artmasıyla birlikte, bunun ardından gekullanma ikilemine dayanıyor." len, artan tüketim ivmesi, toplumların yapısını ciddi anlamda etkiledi. l 9'uncu yüzyılın sonlarına doğru petrolün bulunması ile daha da artan bu üretim ve tüketim ivmesi, her şeyi etkiler oldu ve üretimin temelinde yer alan enerji ihtiyacı ve kaynak tedarik zorunluluğu, ülke siyasetlerini belirleyen en önemli unsur haline geldi. Zi ra halihazırda var olan enerji türevleri birer tüketim malzemesi olmaktan çok, her biri stratejik bir denklemin konusu haline geldi. Enerjiye sahip olmak için savaşlar çıktı, rejimler değişti, dengeler yeni denklemler üzerine kuruldu. ğini bu anlamda görmemiz gerekir. Bu süreçte, Rusya, Ukrayna ve Batı ekseninde yaşanan bu ve benzeri olaylar gerçekten enerji dengelerinde oynamalar olduğunun işaretlerindendir. Dünyadaki son gelişmelere endeksli olarak, ülkemizin bulunduğu coğrafi konum enerji konusunda daha bir önem kazandı. Kuzey Irak yönetimi ile hükümetimizin yaptığı anlaşmalar bölgeden kullanıcı ülkelere aktarılacak petrolde Türkiye'yi vazgeçilemez konuma getirdi. Ülkemiz açısından bakarsak hükümetimiz anlık gelişen olaylarla ilgili gerekli tedbirleri almakla birlikte, 2000'1erin başlarından beri ileriye dönük stratejik adımlar atmayı esas aldı. Bu adımların herhalde en önemlisi, ülkemizdeki petrol ve doğalgaz aramaları için TPAO, diğer bazı milli firmalarımız ve yabancı firmalarca yapılan sondaj çalışmalarıdır. Karadeniz'de Norveç'li fi rma ile sondajlar yapıldı, Akdeniz'de aramalar devam ediyor. Karada ise TPAO ve ruhsat almış birçok firma umut verici sonuçlara ulaştı. Zi ra tükettiği enerjinin yüzde 98'ini ithal eden bir ülke için yerli kaynak tespiti elzem bir durum. Yine, Rusya Federasyonu ile Türkiye arasındaki Doğalgaz Ana İletim Hattı, Mavi Akım, Doğu Anadolu Doğalgaz İletim Hattı, Türkiye-Yunanistan DoENERJi ve ÇEVRE DÜNYASI NISAN 2014 55

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=