yüzde 20 aşağı çekildiğinde, üretim maliyeti de yüzde 20 oranında düşüyor. 5 cente mal edilirken, 4 cente mal ediliyor. Bu sanayinin gelişmesiyle, Türkiye'de iş gücü yaratılıyor, ihracat geliştirilerek döviz getiriliyor. Türkiye'deki ekonomik krizlerin en büyük nedenleri üretim eksikliği, işsizlik ve ihracatın yetersizliğidir." Kanat fabrikasının bugünkü tek müşterisi Enercon. 3 yıllık kanat satış anlaşması imzalanmış bulunuyor. Üretilen kanatlar, belirli bir kar marjıyla Enercon'a satılacak. Enercon, 20 yıllık know-how'ını fabrika maliyetine yansıtmamış. Bu sistem gereği, şu anda nakliyenin dışında bir avantaj söz konusu değil. Ancak birkaç yıl sonra iç piyasaya satış gerçekleştiğinde kanat fiyatları da, jeneratör fiyatları da daha makul seviyelere getirilecek. Demirer "biz temelde türbin maliyetlerini %20 oranında azaltacak şekilde planlamalar yapıyoruz" diyerek, gelecekte bu sanayinin gelişeceğine inandığını vurguluyor. Rüzgar türbinlerinin kuleleri Türkiye'de Çimtaş tarafından üretiliyor. "Yunanistan, ltalya ve Kanada'ya Türkiye'den kule ihracatı yapılıyor" diyen Demirer, Türkiye'de rüzgar sanayinin gelişmemesini üzüntüyle karşıladıklarını dile getiriyor. Hedeflerini uzun vadeli olarak belirleyen Önder Demirer, bu sektörün dünyada gelişiminin kaçınılmaz olduğunu söylüyor. Türkiye'nin yüksek rüzgar potansiyeline sahip olması, enerji tüketiminin her yıl artması, işçiliğin ucuzolmasıkombinasyonlarının ideal bir yatırım ortamı oluşturduğunu belirten Demirer, uzun vadede daha iyi sonuçlar alınacağını kaydediyor. Özellikle ihracata yönelik üretimin, güçlü bir yabancı sermaye ortağının, Türkiye'deki belirsizliklere karşı önemli bir avantaj olduğunu vurguluyor. Türkiye'nin rüzgar potansiyeli oldukça yüksek, ancak bu potansiyelin çok küçük bir kısmı değerlendirilmekte. Hazine garantisi kapsamına alınan 29 proje arasında 17 rüzgar santrali yer alıyordu. Bu projelerin içinde 2000 yılında biten Bozcaada projesi dışında hiçbirine şu anda başlanmış değil. Bu konuyla ilgili Önder Demirer'in yorumu şöyle: "Türkiye, son 4-5 yıldırrüzgarenerjisi piyasası açısından şanssız bir dönem yaşıyor. Bunlar 1998'de paraflanmış ve fiyatı belirlenmiş projelerdir. Danıştay'ın bu projelere DPT onayı istemesi üzerine 5-6 ay DPT'nin görüşü beklendi. DPT uygun yazısı verdi. Ardından Uluslararası Tahkim Yasası çıkacağı için 4-5 ay beklendi ve Yasa 2000 Ocak ayında çıktı. Uzun tartışmaların ardından Ekim 2000'de bu projelerin özel hukuk hükümlerine göre sözleşmeleri imzalandı. Gerekli izinler alındı. Şirketler kuruldu, yabancı sermaye getirildi. Sadece ESA sözleşmelerinin imzalanması gerekiyordu. 2001 Ocak ayında başlayan Beyaz Enerji Operasyonu sonrasında Bakanlık bloke oldu. Mart 2001 yılında Elektrik Piyasası Yasa çıktı. Yasanın geçici maddesinde 2002 yılı sonuna kadar bitecek projelerin Hazine garantisinden yararlanması hükmü yer aldı. Daha sonra Anayasa Mahkemesi bu maddeyi iptal etti. Yasal açıdan bu projelerin önünde hiçbir engel kalmadı. Ama siyasi belirsizlik, seçim atmosferine girilmesi, Enerji Piyasası üst Kurulu'nun 3 Eylül'de devreye girecek oluşu nedeniyle Enerji Bakanlığı hiçbir işlem yapmak istemiyor; bu projeler de beklemede. Bu aşamadan sonra iki alternatifimiz var; birincisi projelerimizi yapmak için bütün gayretimizi göstermek aksi takdirde uluslararası tahkime gitmek. Bizimamacımız mahkemegitmekdeğil, projeleri yapmak. Ancak mecbur kalırsak da tabiiki kanuni haklarımızı arayacağız. Avrupa Birliği, 201 O yılına kadarenerji üretiminin yüzde 1 0'u yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlansın şartını getiriyor. Biz de eğer AB'ye gireceksek, 201O yılı sonuna kadaryaklaşık 9 bin MW'lık rüzgar ya da yenilenebilir enerji kaynaklı üretim yapmak zorundayız. Bunların içinde en feasable olanı rüzgar enerjisi. Önümüzdeki yıl başlayacak olursak, yılda yaklaşık 2 bin MW'lık rüzgar santrali kurmamız gerekiyor. AB standartlarına uymak için Türkiye bunu yapmak zorunda. AB'ye giremese bile Türkiye'nin bu yolu seçmesi lazım." Rüzgar enerjisi santrallerinin enerjisatışfiyatları 55.5 cent civarında. Hammadde olmadığı için eskalasyon maliyeti yok. Yatırım bedeli geri ödendikten sonra, ileri yıllarda 1 .5-2 cent'e kadar oonının� wo�ın HABERLER/ NEWS düşebiliyor. Önder Demirer, Türkiye'de rüzgarın geleceğiyle ilgili uzun vadede umudunu koruduğunu belirtiyor ve şöyle diyor: "Türkiye'nin çok güçlü bir rüzgar potansiyeli var. Bu doğal bir sübvansiyonu engellemez. Bu çok büyük bir avantaj. Çok güçlü bir rüzgarımız var. Almanya'da RES'ler %18 kapasite ile çalışırken, Türkiye'de %30-38 kapasite faktörü var. Türkiye'nin her yıl %2.1 oranında artan nüfusuna paralel olarak enerji tüketimi de artıyor, kriz dönemleri hariç tabiiki. Türkiye bu potansiyeli mutlaka değerlendirecektir. Dünyada rüzgar sanayii de hızla gelişiyor. Güçlü bir siyasi iktidar bu yasaları basit olarak çıkarabilir. Mantık ve potansiyel bunu emrediyor. İhracat potansiyeli de yaratılacağı için uzun vadede umudumu koruyorum. Kısa vadede herkes için hayal kırıklığı oldu." Serbestpiyasa içerisinde rüzgarın şansının ne olduğu konusunda ise Demirer'in düşünceleri şöyle: "Dünyada serbest piyasa koşullarına bırakılmış rüzgar enerjisinin sonu, hüsran olmuş. Örneğin 42-45 kapasiteye sahip lskoçya ve İngiltere son 1 O yılda 300 MW, Almanya ise 9 000 MW rüzgar santrali kurmuş. Rüzgar enerjisi uzun vadede ucuz, ilk yıllarfiyat pahalı ve ilk yılları finanse edecek güç yok. ilk yıllar mutlaka teşvik uygulanması, sonrasında ise bu teşviklerin aynı bedelle geri alınması lazım. ilk 5 yıl kilowatt saat başına 1.5 cent eklenip, sonraki yıllarda 2 cent geri alınsın. Piyasa fiyatı 5 cent ise, 1 .5 cent teşvikle 6.5 cent'e satıp, 5 yıl sonra piyasa 5 cent'se, biz 2.5 cent'e satıp, kar bile edebiliriz. Demek ki geçici bir teşvik gerekiyor. Üstelik yatırıma değil, üretilen enerjinin kilowatt saati başına bir teşvik modeli olması lazım. Fazla üretim olması durumunda da kapasite faktörünün belirli bir yüzdesine kadar fiyat teşviki uygulanıp, fazla enerji çok daha düşük fiyatla alınabilir. Bunun serbest piyasa koşullarında olması mümkün değil. Siyasi otoritenin bu bilinçle hareket etmesi ve ilgili yasaları çıkarması gerekir ve demesi gerekir ki; 'Türkiye'deki üretim 130 milyar kWh, bunun 1.3 milyar kWh'i rüzgar enerjisinden üretilecek.' Üretimi yapanlara Yeşil Sertifika verilecek. Her yıl birkaç puan artırılacak. Hemen hemen hiçbir yük getirmiyor. Siyasi otoritenin kolaylıkla çözebileceği bir konu. Türkiye'nin çok büyük desteğe de ihtiyacı yok. Doğal bir kaynak. Serbest piyasa dengeleri bozmadan bu formülle çözülebilir. Bu şekilde sektörün önü açılıp gelişebilir." ECOGENERATION WORLD 1 5
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=