SUNUŞ o RES devreye girdi. Yenilenebilir enerji kaynaklı elektrik üre- politikalar, o yıllarda, enerjide dış kaynaklara bağımlılığı tim yatırımlarında çok büyük gelişme var. Rüzgar'la üretim azaltma maksatlı olmuştu. 1990'dansonra gelişmekte olan kapasitemiz 4025 MW'a ulaşmış. ülkelerin ekonomide hızlı büyümeleri, enerji kaynaklarına talep artışını patlattı. Bu durum, özellikle fosil yakıt fiyatla31 Temmuz 2015 itibariyle, enerji kaynaklarına göre kurulu rının, uzun yıllar, hep "yükselen" yönde hareketini getirdi. gücün dağılımı şöyle olmuş. Yükselen enerji fiyatlarının faturalara yansıyan dayanılmaz Santralın-enerji ka�nağı Kurulu Güç(MW) Kömür-Linyit 14650 (%20,0) Doğalgaz CCGT+Kojen 21571 (%30,0) Hidrolik+akarsu 25057 (%35,0) Rüzgar 4025 (%5,8) Diğer yenilb+atık+jeo th 854 (%1,3) Diğer 1 4673 (%6,7) Diğer 2 766 (%1,2) Toplam Kurulu Güç 71605 MW Bu tablo kurulu güç itibariyle, santrallarımızın yaklaşık %58'ini fosil yakıtlı gösterse de elektrik üretimi itibariyle, %70'i fosil yakıtlı santrallardan sağlanmaktadır. Bu tablo da bize, Paris anlaşmasına taraf ülke olarak, neler yapmak durumunda olduğumuzu ayna gibi göstermektedir. 1. Yeni Santral kurarken: 1. Dünya'nın en yüksek verimli santrallarını yapacağız. 2. Bu santralları emisyonları, "Birleşmiş Milletler Emisyon Limitlerinin" altında olacak. 2. Eski santralların renovasyonları yapılırken: En yüksek teknolojileri kullanacağız, en yüksek verimle çalıştıracağız ve emisyonları en düşük seviyede salacağız ve hatta mümkünse CO/i tamamını yok edecek tesisleri(mitigation) de birlikte kuracağız. Bu tesislerinfinansmanını da BirleşmişMilletlerin gelişmekte olan ülkelere tahsis edeceği "Yeşil Fonlardan" alacağız. Dünya'da her ülke, enerji verimliliği politikalarını kendi ülkesinin iklim ve coğrafyasına ve kendi enerji kaynaklarının fizibilitesine göre ayarlamaktadır. Özellikle gelişmekte olan ülkeler, enerji arz güvenliğini sağlarken ve ekonomik büyümesini ayarlarken, aynı zamanda, sanayiciye rekabet, vatandaşlara da iş imkanı sağlayacak politikaları uygularlar. Bu dengeyi kurarken ülkelerin kullanacağı en etkin kaldıraç enerji verimliliğidir. Enerji Verimliliğinin ülkelerin politikalarına yansıması, birinci ağırlığı da, ülkeleri enerji tasarrufuna zorladı. Geçen yıl, Dünya Enerji Konseyi (DEK), Türk Milli Komitesi, çok iyi bir çalışmayı bizlerle paylaşmıştı. Bu raporun başlığı World Energy Perspective (Enerji Verimliliği Politikaları). Bu rapor, aralarında Türkiye'nin de dahil olduğu seçilmiş gruplarda, enerji verimliliği için alınmış olan kararları ve bu kararların ne ölçüde yürütüldüğünü veriyor. Bu raporun enerji verimliliği ve enerji yoğunluğuyla ilgili bölümleri özetleyerek bilgilerinize sunuyorum: 1. Enerji yoğunluğu, 1000 dolarlık bir üretim yaparken kullandığımız eş değer petrol miktarıdır. Dünya'da enerji yoğunluğunun halen en yüksek olduğu ülkeler, petrol ve doğal gaz üreten ülkelerdir. Petrol zengini ülkelerde, vatandaşlarına verilen çok ucuz akaryakıt ve doğalgaz, onları savurganlığa itiyor. Enerji yoğunluğunda Türkiye, 240 kgoe/1000 $'la Avrupa ile Petrol üreten ülkelere arasında bir yerde. 2. Bütün ülkeler(Türkiye dahil) enerji yoğunluğunu azaltmak için özellikle 1990-2000 arasında çok büyük çalışmalar yapmışlardır. Bu çalışmalar 2000-2008 arasında yavaşlamış, 2008'den sonra çok düşmüştür. 3. Termik santrallarda verimlilik artışı, geçen 20 yıl içinde(1190-2010) çok yavaş olmuştur. (Avrupa'da bile, sadece %5 artmıştır). Enerji verimliliğinin artışında ve enerji yoğunluğunun azaltılmasında stratejik hedeflere ulaşılamaması, büyük ölçüde, bu projelerin öncelik listesinde aşağılara doğru itilmesidir. Bu projelerin öncelikli projeler arasında yer almaması, uygulamalarda da gevşeklikler yaratmaktadır. Geçen yılların uygulamalarında, gevşek politikaların nelere mal olduğunu gören Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Yetkilileri, uygulamaları disiplin altına alacak ve mazeret deliklerini tıkayacak tedbirleri de Paris İklim Değişikliği Konferansına getirmiş ve bunu kabul ettirerek, anlaşma metinine koymayı başarmışlardır. Gelişmekte olan ülkeler için en cazip olan maddeler arasında, Küresel ısınma ile Mücadele Projeleri ve bu projelerin yeşil fonlarıyla desteklenecek olması dikkatleri çekmektedir. petrol krizi diye bilinen, 1970-1980 döneminde başladı. Bu Dostça ve Hoşça kalın. ENERJi veÇEVREDÜNYASI Sayı 123 • OCAK I ŞUBAT 2016 3
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=