maktadır. Bu da, enerji politikaları açısından, nükleer güç reaktörlerinin uzun süreçli çözüm oluşturması önemli bir tercih sebebi olmaktadır. Bunlardan ayrı olarak, nükleer santrallar, iklim değişikliğine etkisi olmayan santrallar olmaktadır. Zira, nükleer reaktörlerin çalışma şartlarında sera gazı çıkışı bulunmamaktadır. Son olarak; Aralık 2015'te Paris'te yapılan "21. BM İklim Değişikliği Taraflar Konferansı'nda (COP21)", iklim değişikliğinin önlenmesi konusunda bir anlaşma metni üzerinde anlaşmaya varılmış bulunmaktadır. Bu metne göre; sera gazları emisyonunun düşürülmesi ifade etmekte ve ilgili ulusal düzeydeki planların beş yılda bir gözden geçirilmesi öngörülmekte, gelişmekte olan ülkelerin bu alandaki mücadelesi için her yıl (en az 100 milyar dolar) destek aktarması hedeflenmektedir. Bu husus, sera gazı emisyonu olmayan nükleer santraları öne çıkaracak bir olgu olmaktadır [13]. Nükleer Santralların Enerji Arz Güvenliği Açısından Önemi Enerji politikaları açısından özellikle emre amade santral yakıtlarının temini ve sürdürülebilirlikle tedariki önem arz etmektedir. Fosil yakıtların (kömür dışında) petrol rezervlerinin esas itibariyle orta doğuda ve doğal gazın da ticarileşmiş rezervlerinin Orta Doğu ve Avrasya'da bulunması, "Enerji Arz Güvenliği" sorununu ortaya çıkarmış bulunmaktadır [14]. Zira petrol ve doğal gaza büyük ölçeklerde gereksinim duyan ülkelerin gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin farklı coğrafyalarda yer almaktadır. Bu durum, dünyanın en önemli sorununu oluşturmaktadır denebilir. Enerji arz güvenliği; enerji kaynakları ihraç eden ülkeler ile ithal eden ülkeler arasındaki ilişkileri belirlediğinden ötürü, birçok ülkeyi ilgilendiren, uluslararası bir konu durumunda olmaktadır. Bu bağlamda, küresel enerji politikalarının ve dengelerinin gereği olarak, olağan şartlarda, her ülke diğerlerinin konjüktürel durumlarından ve politikalarından etkilenebilmektedirler. NÜKLEER ENERJİ o Makale ratik yaptırımlar, ambargolar ve hatta sıcak çatışmaların yaşandığı görülebilmektedir. Bu bağlamda, enerji arz güvenliği dünya politikalarının belirlenmesinde önemli rol oynamaktadır. Türkiye gibi petrol ve doğal gazda önemli ölçüde dış kaynaklarla gereksinimini karşılayan ülkelerde yaşanacak düşük ölçekli dahi olsa arz kesintileri ekonomik ve toplumsal temelde krizlere yol açabilmektedir. Fazla olarak, düzensiz ve istikrarsız petrol ve doğal gaz arzı da ülkenin endüstriyel üretimindeki verimliliği etkileyebilmektedir. Enerji arz güvenliği incelenirken riskler, sonuçlar ve alınabilecek önlemler iç ve dış olarak ayrılabilir. Bir başka deyişle, arz güvenliği; iç arz güvenliği ile dış arz güvenliğinin toplamı olmaktadır (Şekil 6). Öz olarak, iç arz güvenliği iç enerji kaynaklarının, dış arz güvenliği ise dış enerji kaynaklarının sürdürülebilirlikle hayata geçirilmesini ifade etmektedir. Dış arz güvenliği, dış etkilerin oluşturabileceği kompleks durumlar ve bu durumların yönetilebilmesinin zorluğu nedeniyle daima daha büyük sorunlar içermektedir. İç arz güvenliğine göre kapsadığı konuların yönetilebilmesinin daha zor olması ve taşıdığı risklerin kısa dönemden ziyade uzun dönem riskleri içermesi sebebiyle dış arz güvenliği ülkeler için daha önemli bir konudur. Bu durum doğrudan enerji politikalarını ilgilendirmektedir. Bu bağlamda, ülkeler için öncelikle, daha kolay yönlendirilebilen iç arz güvenliğini sağlam temellere bağlanması benimsenen yol olmaktadır. • + - Enerj i Arz Güvenliği Arz güvenliğinin tehlikeye girdiği durumlarda bürok- Şekil 6. İ ç ve Dış Enerji Arz Güvenliği. ENERJİ ve ÇEVRE DÜNYASI Sayı 123-OCAK/ŞUBAT2016 67
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=