Kore; ilk nükleer santralinin kurulumu sırasında %2 oranında yerel katkıya sahipken, günümüzde bu oranı %90'1arın üzerine çıkarabilmiştir. Burada, hizmet ve reel anlamda alt yapı yapılanması gerekmektedir. Hizmet anlamında alt yapı, özellikle kalite güvence kavramının her alanda benimsenmiş ve uygulanıyor olmasını gerektirmektedir. Bu husus, ilgili mevzuat ve standartların geliştirilmesini gerektirmektedir. Bu konuda bir miktar yol alınmıştır. Ancak, nükleer teknolojideki gelişmeler de takip edilerek mevzuatların geliştirilmesi zorunluluktur. Bunların ötesinde, mevzuatın uygulanmasıve denetlenmesi, bunun da ötesinde kalite güvence kültürünün benimsenmesinin sağlanması ve teşvik edilmesi elzemdir. Reel alt yapı ile ilgili olarak ise ilgili üretimin ve üreticilerin ve de kuruluşların teşvik edilmesi gerekmektedir. Bunun için de ilgili yasal düzenlemelerin yapılması gerekmektedir. Bunların dışında ilgili lojistik çalışmaların yapılması da gerekmektedir. Nükleer santralın hayata geçirilmesi sadece, kurulum ve işletim faaliyetlerinden ibaret değildir. Kurulum ve işletimden ayrı olarak, başka hiçbir santral tipinde olmayan yoğunlukta lisanslama ve denetleme faaliyetleri söz konusudur Fazla olarak, bu lisanslama ve denetlemelerin uluslar arası boyutu da bulunmaktadır. Lisanslama ve denetleme faaliyetlerinin dışında, sigortalama ve çevre ölçümleme faaliyetlerinin de olacağı söylenebilir. Tüm bu faaliyetler için yapılacaklara yerli katkı verilebilecektir. Türkiye'nin nükleer teknolojiye girişi ve/veya katkı verişini, reaktör kurulumunun 4 ana komponenti üzeriden değerlendirmek yerinde olacaktır. Bu komponentler; (en önemli komponent grubu olan) nükNÜKLEER ENERJİ o Makale Klasik modelde, nükleer teknoloji geliştirilme eylemi; nükleer komponente ilişkin tasarımla başlanıp, buna uygun türbin komponent grubu geliştirilip seçi lmesi ve buna göre yer düzenlemesi ve inşaatın yapılmasıyla ve tüm bu komponentlerin destek santral grubu ile desteklenerek tamamlanması ile hayata geçirilmektedir. Bir başka deyişle, klasik model çerçevesinde nükleer teknolojiye girmek isteyen ülkelerin; nükleer reaktör kalbi tasarımından başlayıp, türbin ve uygun inşaatla bütünleşen ilgili elemanlarla desteklenen nükleer santral yapımını gerçekleştirmeleri söz konusu olmaktadır. Türkiye ise, nükleer teknolojiyi geliştiren ülkelerden farklı olarak, uygulamayı seçtiği kurulum modeli çerçevesinde klasik modele göre farklı bir teknoloji transferi modeli benimsemiş olmaktadır. Klasik model çerçevesinde nükleer teknolojiye sahip ülkeleri antlaşma yoluyla ülkeye davet ederek nükleer santralı kurdurmakta, bununla beraber kendisi destek santral grubu ve yer düzenlemesi ve inşaata katkı vererek teknolojiye girmeyi ve daha sonra türbin komponent ve daha da sonra nükleer komponent grubuna nüfuz etmeyi amaçlamış olmaktadır. Bu durum şematik olarak Şekil 3'de gösterilmktedir [26]. leer komponent grubu, türbin komponent grubu, ••••••----- Klasıkvoı yer düzenlemesi ve inşaat ile destek santral grubu olmaktadır. Şekil 3. Yap-İşlet Modeli ve Klasik Model ENERJi ve ÇEVRE DÜNYASI Sayı 128 � EYLÜL 2016 61
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=