dikkate aldığımızda sektörde bir dar boğaz yaşanmaması için, özel sektör yatırımlarının ve yabancı sermayenin, hızla sektöre akmasının sağlanması büyük önem arz etmektedir. Bu saptamadan yola çıkarak sizlere enerji sektöründe kalkınmayı ve refah artışını desteklemek amacıyla uygulanmakta olan politikalardan söz etmek istiyorum. Bu politikaları önceliklerine göre 5 ana başlıkta toplayabiliriz. Birincisi; sektörün liberalleşmesi, enerji piyasasında rekabet ortamı yaratılarak sektör veriminin artırılması ve şeffaflığın sağlanmasıdır. ikinci olarak doğunun zengin enerji kaynaklarının batı piyasalarına taşınmasında Türkiye'nin enerji koridoru işlevini üslenmesidir. Üçüncüsü; enerji talebinin karşılanmasında dışa bağımlılık oranının giderek arttığı ülkemizde enerji güvenliği için gerekli faaliyetlerin önceliklendirilmesidir. Dördüncüsü; enerji kaynaklarının değerlendirilmesi ve tüketilmesinde çevre ile etkileşim dikkate alınarak sürdürülebilir kalkınma çerçevesinde faaliyet gösterilmesidir. Son olarak da çağdaş ülkeler arasında yerimizi alabilmek için enerji teknolojileri çalışmalarının yoğunlaştırılmasıdır. Ülkemizde uygulanan bu politikalar hükümetler üstü devlet politikası olarak benimsenmiş ve değişen iktidarlar döneminde de prensipleri daima muhafaza edilmiştir. Bu politikalar paralelinde 58. Hükümet olarak bizim hedefimiz, sınırlı olan doğal kaynaklarımızı daha akılcı kullanarak çevreye ve insan sağlığına olan etkilerini asgariye indirmek; yeni kaynaklara ilaveten yeni teknolojilerle enerji hizmetlerini çeşitlendirerek alternatif enerji kaynaklarını en faydalı şekilde hizmete sunarak ülkenin kalkınmasını sağlamak; daha temiz, daha güvenli, daha verimli ve daha ekonomik bir ticarete ulaşmak. Bugüne kadar yürütülen politikalarda birtakım hatalı uygulamalar ile kayıp ve kaçaklar sonucu enerji, yüksek birim fiyat ile kullanıcıya ulaştırılmaktadır. Özellikle sanayinin önündeki en büyük engel olan, bu yüksek enerji fiyatını aşağı çekmek istiyoruz. Hedefimiz budur, bununla ilgili çalışmalarımız son noktasına gelmek üzeredir. Üretimin önündeki en büyük engel olan enerji fiyatını, elektrik fiyatını aşağı çekeceğiz. Bunu zaten seçim beyannamemizde söylemiştik. Bunu yerine getireceğiz. Burada en büyük sorun kayıp ve kaçaklar. Maalesef kayıp ve kaçaklar konusunda iyi olmayan bir tablo ile karşı karşıyayız. Yüzde 22'Iere varan bir kayıp kaçak oranı var. Bu kabul edilebilir bir rakam değil. Diğer ülkelerde bu yüzde 6 seviyesindedir. Bunu mutlaka aşağıya çekmemiz lazım. Bu yapılan hesaplarla 2 Atatürk barajı üretimine eş değer bir rakamdır. Vatandaşlarımızın bu bilince ulaşması için elimizden gelini yapmak durumundayız. Bazı bölgelerde kayıp kaçak oranı olarak yüzde ?0'lere varan bir rakamla GÜNCEL / AGENDA karşı karşıyayız. Bu kabul edilebilecek bir rakam değil. Bu farkı maalesef diğer vatandaşlarımız ödemektedir. Bunun mutlaka önüne geçmemiz lazım, bununla ilgili ciddi çalışmalarımız var. Bu hatalı uygulamalar ve kayıp-kaçaklar sonucunda, enerji yüksek birim fiyatı ile kullanıcılara ulaşmakta. İkinci olarak da büyümeyi yavaşlatan, yerli sanayinin rekabet edebilirliğini azaltan ve yabancı sermaye yatırımlarını engelleyen sonuç doğuruyor aynı zamanda, dolayısıyla bu rakamları aşağıya çektiğimiz zaman bir taşla bir kaç kuş vurmuş olacağız. Bu kapsamda öncelikli olarak yaşanan ekonomik kriz nedeniyle, kapanmak veya düşük kapasiteyle çalışmakta olan sanayi tesisleri, tekrar canlandırılarak ülkemizin üretim ve istihdam sorunlarının çözümüne katkıda bulunmak ve ürünlerin uluslararası pazarlarda rekabet gücünü artırmak (hükümet programında belirtildiği gibi "elektrik enerjisi satış fiyatı ucuzlatılacak, kayıp kaçak oranları alınacak tedbirlerle en aza indirilecek") üzere, bununla ilgili ciddi bir programı bakanlığımızda uygulamaya koymuş bulunuyoruz. YERLİ KAYNAKLAR Üzerinde yeteri kadar durulmayan, petrol, doğal gaz ve maden arama, araştırma ve geliştirme faaliyetlerine gereken ağırlıkta önem verilecektir. Bununla ilgili bakanlığıma bağlı tüm birimlerde, araştırma ve geliştirme faaliyeti olmayan birimlerde bu üniteyi oluşturma kararı aldık. Bakanlık içindeki bu anlamdaki duvarları kaldırdık. Diyelim ki Etibank'ta çok değerli bir petrol arayıcısı var. Bu mühendis TPAO'da da çalışacak; bununla ilgili ortak bir çalışma gücü oluşturuyoruz. Araştırma geliştirme faaliyetleri dahil olmak üzere, tüm birimlerde yapısına uygun bir bütünlük oluşturmaya çalışıyoruz. Enerji ve tabii kaynaklar bir bütün olarak sadece kelime olarak değil, kavram olarak da zihniyet olarak da, düşünülecektir. Ülkemizin ekonomik gelişmesine paralel olarak hızla artan enerji talebinin 2001 yılı itibariyle ancak yüzde 35'i yerli kaynaklarla karşılanmaktadır. Bu maalesef iç açıcı bir rakam değildir. Ancak bu yüzde 35'i de yerli kaynaklarla karşılanmakla beraber, talebin; 2010 yılında yüzde 27'sinin, 2020 yılında ise ancak yüzde 22sini yerli üretimle karşılanabileceği tahmin ediliyor. Bunu da yeniden düzenlemek durumundayız. Yerli kaynakların mümkün olduğunca çok kullanılması, bu kaynakların ülke ekonomisine katılması bizim temel hedeflerimiz olacaktır. Hükümet olarak yerli kaynaklarımız olan kömür ve hidrolik enerjiye, gereken önem verilecek, üretimin bu kaynaklardan sağlanmasına özel önem gösterilecektir. Bu kapsamda ekonomik olarak belirlenen 125 milyar kWh'lik Türkiye hidrolik enerji potansiyelinin, 44 milyar kWh'lik kısmı ECOGENERATION WORLD 31
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=