Enerji ve Çevre Dünyası 14. Sayı (Kasım-Aralık 2002) / Ecogeneration World - Cogeneration, Waste Recovery, Renewables & On-site Generation - Kojenerasyon Atıktan Enerji, Yenilebilir Enerji, Yerinde Üretim

38 GÜNCEL/AGENDA boyunca enerji talebinin belirli bir artış göstermemiş olması nedeniyle bana göre geleceğe dönük bir takım yanlış anlamalar da ortaya çıkmıştır; Türkiye'nin sanki yeni elektrik santraline ihtiyacı yoktur gibi. Özetle söylemek gerekirse, 2002 yılında yasalara, yönetmeliklere, tüzüklere ilişkin bürokratik altyapıda gelişmeler olmuştur. Fakat fiziki gelişmeler ve Türkiye'nin geleceği açısından önemli atılımlar olmamıştır. Enerji bir ülkenin hayatı için büyük ölçüde önem taşıyor. Enerjinin bol olması, enerjinin ucuz olması gerek. örneğin bankalar 15 milyar dolar götürdü, bankalar battı vs. denildi. Eskiden de ben dile getirmeye çalışmıştım. Bankalara bu kadar kaynak ayrılması yerine bu kaynaklar zamanında enerji altyapısına ayrılmış olsaydı, enerji fazla, ne gerek var denmeseydi, Türkiye'nin elinde bol ve ucuz enerji olsaydı fena mı olurdu? Bu olmadı. Hala buna dönük eğilimler de göremiyoruz. 2002 yılında bu yönde bir gelişme de olmadı. Enerji piyasasının kurulmuş olmasına rağmen bazı kesimlerde enerji özelleşir mi, özelleşmez mi diye tartışmalar devam etti. Enerji sektörüne yatırım yapmak isteyen yerli ve yabancı sermayeyi cezbedecek koşullar ortaya konulamadı. Konulsaydı, bugün herkes enerji sektöründe yatırım yapmakta olurdu. Nitekim hatırlanacak olursa, 1990'11 yıllarda belirli bir umut vardı, yatırım yapmak üzere yerli ve yabancı şirketler çalışıyorlardı. 1990'11 yılların sonunda bu tesisler devreye girdi. Bütün bu tartışmaların ışığında bakacak olursak, bürokratik altyapı oluşturuldu, fakat enerji sektöründe Türkiye'nin geleceğine dönük önemli adımlar atılamadı, önemli ışıklar yakılamadı. Henüz daha bu ışıklar yok. Ama yeni hükümetin uygulamalarını bekliyoruz. Yeni hükümetin uygulamalarıyla belki 2002 yılı biterken geleceğe dönük yeni umutlar ortaya çıkabilir. Yeni yasal düzenlemeler serbest bir piyasanın oluşturulmasını sağlamak için yeterli mi? Daha neler yapılmalı? Bu yönetmeliklerle çalışacak bir piyasada enerji fiyatları gerçekten ucuzlayacak mı? Enerji artık serbestleşti, enerji bir mal gibi emtia gibi alınıp satılıyor duruma geliniyor denildiğinde, gerçeğe baktığımız zaman şöyle görüyoruz; yasa metinlerinde, yönetmelikte böyle, ama henüz uygulama görülmüş değil. Bu nedenle görmeden bir şey söylemek erken diye düşünüyorum. Birçok tesislerin sorunu var. Açık olmayan bazı konular var. Türkiye'deki birçok tesis, önceden hükümetle, Hazine'yle olan anlaşmalarla yapılmıştı. Buna göre o tesislerin finansmanı sağlanmış, borçları ve alacakları buna göre düzenlenmiş, zaman dilimleri buna göre tasarlanmış, konular buna göre kararlaştırılmış ve imzalanmıştı. Bu tesislerin durumu ortada, diğer tesislerin ne olacağı tam belli olmadığı gibi, böyle bir karmaşık durum var. Özelleştirme dokümantasyonda evet, uygulamada henüz yok. Bu nedenle enerji özelleşti mi, özelleşmedi mi sorusuna net cevap vermek, uygulama açısından henüz erken. Ucuzlar mı konusuna gelince, benim kişisel görüşüm şöyle: Gerçekten bol enerji olursa, bu bol enerji gerçekten taşınabilir olursa, vatandaş gerçekten istediği yerden, istediği miktarda enerji bulabileceğine inanırsa, o zaman ECOGENERATION WORLO fiyatlar ucuzlar. Ama henüz bu koşulların olduğunu sanmıyorum. Örneğin tesisler bol olsa da, ana nakil hatları yine devletin elinde. Ana nakil hatlarında yine sınırlılıklar var. Bu sınırlılıklar içerisinde ülkenin herhangi bir köşesinde yatırım yapacaksınız ve enerji isteyeceksiniz, o bölgede enerji hattı yok denilecek. Böyle bir ortamda özelleşme de tam olmaz, dolayısıyla ucuzlama da tam olmaz diye düşünüyorum. DEİK Türk-Amerikan İş Konseyi Enerji Komitesi Başkanı göreviniyürütüyorsunuz. Bu çalışmalar sırasında görüştüğünüz Amerikalı yatırımcıların Türkiye enerji sektörüne bakışı nasıl? Hala Türkiye'yi enerji yatırımı için cazip görüyorlar mı? Türk-Amerikan İş Konseyi, DEİK çatısı altında iş konseylerinin en önemlilerinden ve en fazla üyeye sahip olanı. Türk-Amerikan İş Konseyi çeşitli alanlarda faaliyet gösteriyor ve temel amacı da Türkiye ile Amerika arasındaki ekonomik ve ticari ilişkileri artırmak. Bu konuda iki ülke arasındaki uygulamalarda dar boğazlar varsa bunları gidermek, özellikle de bu darboğazları Türkiye'nin lehine gidermek için çalışmalar yapıyor. Enerji Komitesi olarak, Amerika'da da bir karşı örgütümüz American-Turkish Consil (ATC), bu örgütün de enerji komitesi var. Biz bu komiteyle karşılıklı görüşmeler yapıyoruz ve yıllık toplantılarda da ortak paneller düzenliyoruz. Onlardan edindiğim izlenim şu: Birincisi, onlar Türkiye'de yapılmış olan anlaşmaların uygulamalarında güvenirlilik arıyorlar. Anlaşma imzalanmış, devletin yetkilileri bu anlaşmaları onaylamış, sonra kalkıp bu anlaşmaları yeniden gözden geçiririz, yeniden bakarız gibi yargılar olunca, yatırımcı tereddüt ediyor. Yatırımcılar, yapılmış olan anlaşmaların uygulamalarında güvenirlilik arıyorlar. İkincisi; karşılarında ciddi ve güvenilir bir karar mekanizması arıyorlar. Geldiklerinde kendileriyle müzakere edilebilecek bir yapı arıyorlar. Neden müzakere ortamı arıyorlar? Çünkü orada liberal bir sistem var. Her şeyi kabul edecek değilsiniz. Bir yatırımcı der ki "ben şöyle bir yatırım düşünüyorum, acaba bu yatırımı nasıl yapalım?" Bu durumda karşısında kendisiyle konuşabilecek makamlar Türkiye'de bulunamıyor. Özellikle son yıllarda bu tereddütler de doğdu. Bürokrasiler, suçlamalar, müfettişler derken, kimse kimseyle konuşmak istemiyor. Bu onların yakındıkları önemli bir husus ve dolayısıyla görüşmelerde güvenilir bir ortam olması gerekiyor. Bu iki unsuru dikkate aldığımız zaman Türkiye'yi önemli bir yatırım alanı olarak görüyorlar. Ama bir bekleyiş içerisindeler. Birtakım olayların Türkiye'de netliğe kavuşmasını istiyorlar. Piyasa gerçekten özelleşecek mi; nakil hatları yeterli hale gelecek mi; proje müzakereleri yapılabilecek mi diye bekleyiş halindeler. 2003 yılı için beklentiler neler? Benim kanıma göre 2003 yılını belirleyecek olan temel unsur, yeni hükümetin programı ve yeni hükümetin uygulamaları. Bu nedenle haklı olarak hem iç, hem dış kaynaklar bekleyiş içerisindeler, umut içerisindeler. Daha az bürokrasi, daha anlamlı bir bürokrasi ve daha sonuç alıcı

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=