Enerji ve Çevre Dünyası 193. Sayı | Doğalgaz Dergisi 250. Sayı (Kasım 2024)

DENİZER ATLI DOSİDER Mevzuat Komisyonu Başkanı DOSİDER’DEN Neden Hidrojen? Neden bugün hidrojeni konuştuğumuz ile başlamak yazımızı daha anlamlı kılacaktır. Küresel ısınmanın etkilerini azaltmak için dünyada ciddi çabalar harcanmaktadır. Bu çabaların en büyüğü de küresel ısınmanın ana kaynağı olan fosil yakıtların kullanımının azaltılmasından geçmektedir. Fosil yakıtların alternatifi olarak en popüler trend elektrifikasyon olmakla birlikte bu trendi uygulamak altyapı, sistem ve teknoloji değişimine ihtiyaç duymaktadır. Bunun yanı sıra elektrifikasyon ile bazı endüstrilerin ihtiyaçlarını karşılamak da oldukça zor gözükmektedir. Tam da bu noktada uzmanlar teknolojinin değişiminden ziyade, kullanılan yakıtların karbon salınımını azaltmak üzerine daha farklı fikirler ortaya koymaktadırlar. Aslında benzer bir değişimi endüstri devrimini de başlatan kömür kullanımından daha çevreci bir fosil yakıt olan doğal gaza geçişte dünya deneyimlemişti. Ağır bir yakıt olan kömürün karbon salınım miktarı doğal gazın tam iki katı değerindedir. Bu değişim karbon salımı miktarını ciddi ölçüde azaltsa da Avrupa’nın Yeşil Mutabakat hedefleri çerçevesinde 2030’da 1990’lardaki emisyon değerlerinin %55 altına inmek için doğal gazın düşük karbon salımı bile yüksek kalmaktadır. Hidrojen aslında bir enerji kaynağı değildir, bir enerji taşıyıcısıdır. Enerji tüketilerek üretilen hidrojen bu enerjiyi depolar ve daha sonrasında farklı yerlerde kullanılabilmesi için o proseste belli yöntemlerle açığa çıkarır. Hidrojen bir enerji kaynağı olmadığı için karbon nötr bir yakıttan bahsedebilmek için aslında hidrojenin elde edildiği yöntemin karbon nötr olması gerekmektedir. Aşağıda görüldüğü gibi de odak yenilebilir enerjiler kullanılarak üretilen yeşil hidrojendedir. Hidrojenin özellikle ısıtma endüstrisi için bu kadar ön plana çıkmış olmasının altında birkaç sebep yatmaktadır: • Birebir değişim olanağı: Mevcut ısıtma sektöründeki yaygın gazlı cihaz kullanımı aslında bir sistem değişikliğinden ziyade yakıt değişikliği niteliğinde olacaktır. Doğal gaz ve hidrojen yakan cihazlar benzer ölçülere, montaj alanı ihtiyaçlarına sahip olmakla birlikte, sağladıkları sıcaklık değerleri de örtüşmektedir. Bu nedenle de Hidrojen yakıtlı cihazlar sadece cihaz değişimi ile karbon ayak izini aşağıya çekecektir. • Elektrik ağının artan yükü: Elektrifikasyon trendi sadece ısıtma sektörünü değil, en başta otomotiv olmak üzere birçok alanı derinden etkilemektedir. Dolayısıyla elektriğe olan talep gün geçtikçe artacaktır. Diğer yandan ısıtma talebinin en yüksek olduğu dönem, yenilenebilir enerjiden üretilebilen elektriğin en düşük seviyede üretildiği kış sezonundadır. Hidrojen depolanabilir olduğu için bu yükün hem sezonsallığının hem de elektrik talebinin artışı nedeni oluşabilecek altyapı yetersizliği/yatırım ihtiyacının önüne geçmektedir. • (Daha) Düşük yatırım: Isıtma sektörünün karbon salımını azaltma yolunda en büyük silahı olan ısı pompası sistemlerine göre oldukça düşük bir ilk yatırım maliyeti ile son kullanıcılar için de cazip bir opsiyondur. • Mevcut altyapı: Halihazırda kullanılan doğal gaz boru hattı, depolama ve dağıtım şebekelerinin ufak revizeler ile kullanılmaya devam edilebilecek olması makro ölçekteki altyapı yatırımlarını diğer opsiyonlara nazaran oldukça düşürmektedir. Doğalgaz ➔ Hidrojen Hidrojeni alternatifi doğal gaz ile karşılaştırdığımızda karbon emisyonlarını sıfırlaması avantajının yanı sıra birçok farklı zorluğu da beraberinde getirdiğini gözlemleyebiliyoruz. Birim hacimdeki ısıl değerinin daha düşük olması taşınım ve tedarik hatlarının büyümesi ihtiyacını ortaya çıkarmakla birlikte molekül yapısı ve boyutu sebebi ile güvenlik amaçlı kokulandırılması zorlaşmakta, metal ile etkileşime girmesi ve difüzyon yolu ile sızıntı yapması da farklı materyal kullanımı gerekliliğine neden olmaktadır. Bir başka konu da görünmez hidrojen alevinin sıcaklığı ve hızının Isıtma Sektöründe Hidrojen DOĞALGAZ VE ENERJİ • Kasım / 2024 28

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=