Enerji ve Çevre Dünyası 21. Sayı (Ekim 2003) / Energy & Cogeneration World - Enerji & Kojenerasyon Dünyası

r GÜNCEL/ AGENDA Türkiye 9. Enerji Kongresi Sonuç ve Önerileri Türkiye'nin güvenilir, sürekli, çevre dostu, kaliteli ve ucuz enerjiye olan ihtiyacı ülke gündemindeki ağırlığını korumaktadır. Bu gereksinim olanaklar el verdiği ölçüde, öncelikle yerli kaynaklar kullanılarak karşılanmalıdır. Yukarıda belirtilen hususların artık sadece piyasa kavramı ile gerçekleştirilemeyeceği açıktır. Bu nedenle Kamu; Ulusal enerji stratejilerini ve buna bağlı olarak kısa, orta ve uzun vadeli planlarını dinamik bir yaklaşımla ve ülke çıkarlarını göz önüne alarak hazırlamalı ve bu doğrultuda sektörü yönlendirmelidir. özel sektör, ulusal enerji planlarına uygun olarak serbest piyasa koşullarında yatırım ve işletme işlevini sürdürmelidir. Özellikle arz güvenliğinin sağlanması ve tüketicinin korunması bakımından enerji sektörünün her yönüyle özel sektör yetki ve sorumluluğuna bırakılması ülkemiz için geçerli değildir. Enerji güvenilirliği kavramının ulusal güvenlik kavramı ile ayrılmaz bir bütünsellik içinde değerlendirilmesi gerekmektedir. Dış alımın zorunlu olduğu hallerde miktar, ülke, kaynak ve güzergah çeşitlendirilmesine özen gösterilmelidir. Enerji piyasasını oluşturan yasalar yukarıdaki hususları, sektördeki kamu kuruluş yasalarını ve serbest piyasanın işleyişine engel olan hususları da dikkate alarak yeniden düzenlemelidir. Kongre ile ilgili diğer sonuç ve önerilerden bazı başlıklar da şöyle: Piyasa modellerinin seçiminde ve uygulanmasında, uluslararası deneyimlerden yararlanılarak ülkemiz sosyo-ekonomik ve hukuki koşulları ve enerji sektöründe günümüze kadarki oluşumlar da dikkate alınmalıdır. Elektrik piyasasının açılmış olduğunun belirtilmesine rağmen serbest tüketicilerin tedarikçilerini serbestçe belirleme tercihlerini fiilen kullanamamaları söz konusu olup, bu durum kısa ve orta dönemde serbest arzın oluşamayacağını göstermektedir. Serbest arzın olmaması nedeniyle geçiş döneminin uzun tutulması, hem kanun ve mevzuatların hem de özel sektörün yükümlülüğünde bulunan hazırlıkların oluşması açısından gereklidir. Bir ülkenin yurtdışında herhangi bir ülkeden alacağı enerjinin sınırı, o enerji kesildiği takdirde enerji sistemlerinin çözmemesini sağlayacak miktarda olmalıdır. Doğal gaz alım ve talep dengesi bir an önce kurulmalıdır.Sektörde kaliteli ve deneyimli personel istihdamına önem verilmelidir. Öncelikle yerli kaynaklardan enerji üretimine yönelik olmak üzere, tüm enerji ar-ge çalışmaları desteklenmelidir. Enerji üretim, iletim ve dağıtım tesislerinde yerli elektromekanik teçhizatın ve mühendislik hizmetlerinin, yurtiçinden sağlanması özendirilmelidir. Enerji arz güvenliğinde sağladığı katkılar, ithal kaynağa bağımlılığı azaltması, uygun fiyata üretilebilir olması, kullanıma hazır olarak bulunması, kolay ve risk oluşturmayacak şekilde taşınabilmesi ve depolanabilmesi nedenleri ile birçok Avrupa ülkesinde kömür tercih edilmektedir. Yerli kaynak olarak en kaliteli kömür rezervlerimizin bulunduğu Zonguldak kömür havzasının ekonomik şartlarla mümkün olduğu takdirde atıl durumdan çıkartılarak yeni üretim teknolojileri ile ekonomiye kazandırılması ivedilikle gerekmektedir. Son on yıldır, halen tesisi devam eden iki santral dışında ülkemizde linyit kullanımı içinelektrik üretim projesi işletmeye alınmamıştır. Yeni rezervlerin belirlenmesi için MTA'nın kömür arama çalışmalarına hız kazandıracak yasal, mali ve yönetsel önlemlerin alınması öncelikle gerekmektedir. Elbistan havzasında daha önce sektörler bazında yapılmış olan planlama çalışmaları yerine, havza bazında planlama çalışmaları yapılmış olup, bu çalışmaya göre tahmin edilen rezerv artışları ile birlikte havzada mevcut ünitelere ilaveten 8050 MW gücünde santral yapılabileceği ortaya konmuştur. Buna göre bundan sonraki yapılacak planlamalarda bu kapasitelerin dikkate alınması önem arz etmektedir. Mevcut termik santrallerin iyileştirilmesi ve termik santrallerin emisyon kontrol üniteleri ile donatılması yerli kömürün gelecekteki kullanımı üzerinde kritik bir rol oynayacak ve ülkemizde kömür kullanımı uzun vadeli sürdürülebilirliğini koruyacaktır. Rüzgar, güneş gibi yenilenebilir enerji kaynakları bugün olduğu gibi gelecekte de dünyada hiçbir ülkenin enerji politikasının ana enerji kaynaklarını temsil edemeyeceklerdir. Ancak bu alternatif enerji kaynaklarının da geliştirilerek yöresel enerji üretimine katkıları sağlanmalıdır. Jeotermal, rüzgar ve güneş enerjisi gibi yenilenebilir enerji kaynaklarımızdan en iyi şekilde yararlanılarak ülke ekonomisine katkı sağlamak amacıyla bu kaynakların arama, üretim, işletme, uygulama esaslarını düzenleyen kanunlar bir an önce çıkarılmalıdır. Bu hususta konu ile ilgili bakanlık, ilgili kuruluş ve üniversitelerin görüşleri alınmalıdır. Dünyada daha ekonomik, güvenli ve çok amaçlı kullanıma yönelik küçük ve orta boy nükleer enerji santrallerinin geliştirilmesi için yapılan çalışmalarda Türkiye de yerini almalıdır. Ülkemizde nükleer enerji politikaları da bu gelişmelere göre belirlenmelidir. Ülkemizde mevcut olan toryumun yan ürün olarak kazanılması ve nadir toprak elementlerinden ayrılmasına yönelik araştırma ve geliştirme çalışmalarına devam edilmelidir. Jeotermal ile ısıtmanın mümkün olduğu yerlerde konut ısıtması doğal gaz ile yapılmamalı, bu yerlerde doğal gaz ağırlıklı olarak sanayide kullanılmalıdır. Tüm enerji yatırımları ciddi fizibilite rapor ve projeye dayalı olmalıdır. Doğal gaz arzında sürekliliğin sağlanabilmesi için tüketimin %10-15'inin yer altında depolanabilmesi gereklidir. Gaz depolama amacıyla gerek tuz domu olabilecek yapılar, gerekse diğer uygun ve açılan petrol sondaj kuyularının jeolojik yapılarının belirlenmesi, MTA tarafından projelendirilerek araştırmaların sürdürülmesi ve bu konuda TPAO ve üniversitelerle işbirliği yapılması gereklidir. Doğal gaz boru hatlarının geçtiği güzergaha yakın yerlerde (HaymanaAnkara, Çayırlı-Erzincan "tuz domu", Çankırı, Sivas-Celalli, ErzurumPasinler, Iğdır vb) MTA, TPAO ve yabancı petrol şirketlerinin açtığı derin kuyularda da doğal gaz depolama olasılıklarının araştırılması üzerinde durulmalıdır. Elektrik sektöründe reform uygulamaları sonuçlarının sosyal olarak karşılanıp karşılanamayacağı ayrıntılı olarak analiz edilmeli ve gerektiğinde uygulamalar buna göre yönlendirilmelidir. Öncelikli üretimin özellikle üretimde rekabeti engelleyici olması göz önünde tutularak toplam üretim içinde bu payın azaltılması gerekmektedir. Toplam enerji talebindeki ileriye yönelik büyümenin yanı sıra tüketim eğrisinin karakteristiğinin iyileştirilmesi için politikalar oluşturulmalıdır. Yıl içindeki puant talep ile minimum yük arasındaki fark mümkün olduğunca kapatılmalıdır. Toplam elektrik tüketimini temsil eden yük eğrisinin mümkün olduğunca düzleştirilmesi üretimde rekabet için daha iyi koşullar sağlayacaktır. Yeni Petrol Kanunu ve Petrol Piyasası Kanunu bir an önce yürürlüğe girmelidir. Petrol Piyasası kanunu Tasarısında yer alan fiyat oluşumu 6326 sayılı Petrol Kanunu'nda yer aldığı şekliyle korunmalıdır. Yurtiçi petrol ve doğal gaz arama üretim faaliyetlerinin artırılması teşvik edilmelidir. Avrupa temel hedefi önümüzdeki yıllarda tek bir elektrik pazarının kurulması yönündedir. Türkiye'nin de bu sisteme dahil olması için gereken gayret gösterilmelidir. AB çevre müktesebatına uyum çalışmaları devam etmekte olup enerji sektöründe önemli ölçüde yatırımları gerektirecek düzenlemeler ve mevcut mevzuatta değişikliklerin yapılması söz konusudur. Maliyet getiren bu direktiflerin uyum takvimleri belirlenirken ülke koşullarının ve mevcut durumların dikkate alınması gerekir. Ayrıca, enerji politikalarında enerji arzı güvenilirliği, rekabet ve çevresel hususların arasında bir denge sağlanmalıdır. Enerjiye ilişkin tüm faaliyetlerin az veya çok çevresel risk taşıdığı dikkate alınarak, sürdürülebilir kalkınma çerçevesinde, enerji ihtiyacı karşılanırken çevresel hususların da dikkate alınması gereklidir. Enerjide çevresel risklerin azaltılması için mümkün olduğunca ülke koşullarına uygun, maliyet-etkin, yeni ve temiz teknolojilerin uygulanması gerekmektedir. Enerjiye ilişkin tüm faaliyetlerde, her aşamada, enerji verimliliğinin sağlanması, enerji faaliyetlerinin çevreye olan etkilerini azaltacak ve aynı zamanda kaynak israfını önleyecektir. Sanayii sektöründe enerji tasarrufu çalışmaları ve sonuçta elde edilenler, örnek tesislerde yapılan çalışmalarla ortaya konuldu. Ancak, bu çalışmaların Türkiye geneline yayılması, ölçüm değerlerinin alınması, istatistiksel değerlerin açıklanması genel görüş ve isteklerdir. Bütün bunların gerçekleştirilebilmesi için "Enerji Yöneticisi" uzmanlık alanının oluşturulması ve elemanların yetiştirilmesi, bu elemanların tesislerde çalıştırılmalarının zorunlu hale getirilmesi gerekmektedir. ENERJi & KOJENERASYON OÜNYASI 45

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=