Enerji ve Çevre Dünyası 21. Sayı (Ekim 2003) / Energy & Cogeneration World - Enerji & Kojenerasyon Dünyası

52 GÜNCEL /AGENDA baktıklarını vurgulayarak, uluslararası temelde daha ciddi bir enerji politikası yaratabilmek için ne tür yöntemler izlenmesi gerektiği konusunda bilgi verdi. Birol, ilk odaklanacak verinin global enerji trendleri olduğunu belirterek sözlerini şöyle ' sürdürdü: "Eğer bir değişiklik olmazsa, bu trend dünyada 30 yıl sonra petrole dayalı olacaktır. Doğal gaz, daha kapsamlı enerji santrallerinde kullanılır. Kömür önemli bir yakıt türü, enerji politikalarında yenilenebilir enerjilere yer verilmeyen bazı zengin ülkelerde önemli bir yere gelecek. Yeni politikalar uygulanmadığı taktirde, 30 yıllık dönemde hala benzer yakıt türleri kullanılacak." Dr. Fatih Birol'a göre doğal gazın petrol ve nükleer enerjiye nazaran daha ucuz, kömürden de daha temiz olması, doğal gaz kullanımının tercih edilmesindeki en önemli faktörleri oluşturuyor ancak buna karşın, doğal gaz fiyatlarının gelecekte ne olacağının belirsiz olması gibi de bir risk var. Birol, önümüzdeki 30 yıllık dönemde, 5.000 GW'lık enerji talebinin olacağını, enerji santrallerinin bazılarının demode hale geldiğini ve bu nedenle de yerlerine yenilerinin yapılması gerektiğini ifade etti. "AB enerji sektörü açısından dünyada önemli bir aktör. Yüzde 50'Iik bir paya sahip. Üç yıllık dönemde Asya ile karşılaştırıldığında Avrupa'nın payı çok daha etkili. Fakat burada önemli olan, Avrupa'nın fiyat belirleyici olmaması gerektiğidir. AB'nin enerji kaynakları seçimi, gaz ve yenilenebilir enerjiyi paylaşırken küresel pozisyonu nedeniyle değişecek" diye konuşan Dr. Fatih Birol, gelişen Avrupa'da enerji santrallerinin geniş çapta kömürle işletildiğini belirterek şöyle dedi: "Ya bu enerji santrallerinin rehabilitasyonu yapılacak ya da yeni yakıt türleriyle işletilecek yeni santraller inşa edilecek; fakat bu yöntemlerin ikisi de çok maliyetli. Doğal gaz kullanımının artışı yeni boru hatlarının inşa edilmesini gerekli kılacak Şu anda AB için üç önemli gaz tedarikçisi bulunuyor; Rusya, Kuzey Afrika ve Norveç. Fakat Avrupa Birliği'nin daha fazla gaz talebi olacak. İngiltere ve Hollanda büyük miktarda gaz üretmeye başlayacak. Orta Doğu da bu kapsama dahil olacak. Türkiye bu noktada önemli bir rol oynamak zorunda." ENERJi & KOJENERASYON DÜNYASI Bu aşamada gazın stratejik bağımsızlığının çok önemli olduğunu belirten Fatih Birol, "Doğal gaz ya da petrole olan bağımlılığın arttığı kritik noktada, boru hatlarının kapanması gibi bir olasılık bile tek başına son derece önemli bir konu. Fiyatların bölgenin dışında ayarlanması, AB ekonomisini önemli ölçüde etkileyecek" diye konuştu. Birol'a göre, diğer bir problem ise sermayeyle ilgili. Finans sektöründe, enerji performansının kötü durumda olduğuna değinerek paranın egemenliğinin olmadığını ve para akışının en çok talep edilen alana doğru olduğunu vurgulayan Birol, "Sermaye buraya zamanında ulaşacak mı?" sorusunun da önem taşıdığını ifade etti. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı AB Koordinasyon Bölümü Şefi Cemalettin Pala, Enerjide, ilgili temel sorunlar arasında, özellikle petrolde (%45) ve doğal gazda (%50) dışa bağımlılık, karbondioksit emisyon gazlarındaki azalma, enerji tasarrufu ve verimliliği gibi konular olduğuna işaret etti. Pala enerji piyasalarını şöyle değerlendirdi: "Başlıca hedef, tamamen rekabete açık, liberal ve saydam tek bir enerji piyasası yaratmak. Üye ülkelerin piyasalarının açıklık oranlarında var olan farklılıklar, üretim şirketlerinin baskın piyasa payları, mevzuat ve ul uslararası ticaretteki alt yapı eksikliği gibi sorunlar var. En önemli problem, sosyoekonomik gelişmeyi korumak için enerji arzını makul fiyatlarla, çevreye zarar vermeyecek şekilde gerçekleştirmek. AB, fiyatları sabitlemeden tamamen global ölçekli ve dengeli bir rekabete dayalı açık, liberal, saydam bir piyasa kurmak üzere." Oturum Başkanı Hakkı Akil, panel sonunda yaptığı değerlendirmede enerjinin her ekonominin en önemli girdisi olduğunu ve ucuz, güvenilir, çevreye dost ve etkili kullanımının önemini vurguladığı. "AB ucuzluğa dayanan tam rekabet yaratmayı amaçlayarak tek bir piyasa oluşturmak istiyor. Türkiye de bu tür güçlerin yanında yer almak için politikalar geliştirdi" diyen Akil, enerjinin güvenilir olması, bu nedenle de ithal kaynaklarda kaynak çeşitliliğine yönelmek gerektiğini ve Türkiye'nin AB için yeni bir arz kaynak rotası haline gelmesinden beri gittikçe daha önemli bir konuma ulaştığını belirtti. Hakkı Akil, enerji verimliliğini arttırma konusunda da şu yorumu yaptı: "Enerji verimliliği, enerji politikalarının sürdürülebilirliğine ve azalan ithal kaynaklara bağlı. 2001 'de, Türkiye enerji piyasasını serbestleştirecek ve yalnızca AB'ye uyum için değil, aynı zamanda daha ucuz ve etkili enerji için rekabete açacak yasal düzenlemeleri taahhüt etti. Yasal düzenlemeler çerçevesinde ikincil mevzuat hazırlık aşamasında. Geçiş döneminde, uygulamada sıkıntılar olacak. Türkiye'deki yeni enerji piyasası, pek çok AB devletinin ilerisinde. Yasal çerçevede yalnızca 5 ülke Türkiye'nin önünde. Ancak, uygulamada bu sistemin bunu taşıyıp taşımadığı anlaşılacak." Konferans sırasında düzenlenen çalıştayda ise Avrupa Birliği'nde Yenilenebilir Enerji Kaynakları konusu; ODTÜ'den Prof. Dr. Atilla Eralp'in başkanlığında Prof. Dr. Kurt Deketelaere, Preben Maegaard, Dr. Fatih Birol, Çevre Mühendisleri Odası'ndan Cihan Dündar, Dışişleri Bakanlığı Çevre Dairesi Başkanı Aslı Oral ve RESİAD'dan Prof. Dr. Özcan Ültanır tarafından yapılan sunumlarda ele alındı.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=