"Özellikle royalty'/er konusundaki düzenleme önemli. Bu bir teşvik unsuru olacaktır. Eskiye göre ciddi bir ilerleme var. Sonuçta bu işten hem yatırım yapan, hem de ülke bir şey kazanmalı. Ama burada çok fazla devletçi politikalar yürütülürse, daha elinizde olmayan, çıkarılmamış ham petrol üzerinde hak iddia edilmiş oluyor. Bunlar riskli işler, büyük paralar yatırılıyor. Yatırımcı bunun karşılığını almak istiyor. Yıllar boyunca böyle uygulandı. Şimdi değişiklik yapılıyor. Biz diyoruz ki, belli aşamaya kadar yatırımcı bedel ödemesin ya da cüzi miktarda ödesin ki, bir teşvik unsuru olsun. Bu konuda tartışmalar olacağından eminim. Komisyonda ve Meclis Genel Kurulu'nda tartışmalar olacağını öngörmek olası. Burada Sayın Milletvekillerinin bu işe, zorluğunu dikkate alarak yaklaşmaları gerektiğinin altını çizmek istiyorum. Gerçekten riskli bir iş. Çünkü her kazdığınız kuyudan bir şey çıkmıyor. Bir kuyu kazılıyor, oradan belli bir üretim yapılıyor. Bu üretimin belli bir oranı şirkete kalıyor, belli bir oran da devlete bırakılıyor. Bu yapılırken, o kuyudaki olumlu sonuca kadar yaşanılan olumsuz sonuçlar düşünülmüyor. Şu anda TPAO örneği vermek istiyorum. TPAO'nun istatistiklerine göre 10 kuyudan 1 tanesinden sonuç alınabiliyor. Bu oranı iyileştirmek, geliştirmek istiyorlar. Türkiye örneğini veriyorum, çünkü Türkiye'de aramanın zorlukları var. Güneydoğu çok kırılgan bir havza. Kaynağı bazen buluyorsunuz, bazen kaçırıyorsunuz. Dolayısıyla böyle bir ortamda araştırmaya girmek isteyen şirketlerin desteklenmesi çok doğal. Bu nedenle de bu gözlüğün ( Yatırııncıııııı teşvik edilmesi gerekiyor ki; bıı parayı riske edip arama faaliyetini yürütebilsin. İyileştirmeye yönelik bazı düzenleıııeler de var. Aıı/aşmalanla damga vergisinin kaldmlması, stopaj oranlarının gerek araıııa, gerek üretimfaaliyetlerinde yüzde 5 'e indirilıııesi konııları vaı: Türkiye'de bakılması gereken ıınsıırlardan biri de bıı. Dünyada çeşitli arama havzaları var. Bıı araııuı havzaları arasmda Türkiye 'yi ne kadar rekabetçi bir ortama otıırtabildiğiıııize bakmalıyız. takılıp bakılması lazım. İşin toplam maliyeti nedir; girilen riskler nedir? Bunların doğru değerlendirilmesi lazım. Bizim girmekte olduğumuz derin deniz faaliyet/erine baktığımızda ise, burada daha da ilginç bir boyut ortaya çıkıyor. Öncelikle parasal boyut. Karada bir kuyu kazmak 1-5 milyon dolar civarındayken, denizde yapılan kuyu açma çalışmaları 10 ifa 50 milyon dolar GÜNCEL / AGENDA arasında değişiyor. Bu boyut daha da riskli hale geliyor. Boş bulunan her kuyu, 10 ifa 50 milyon dolar arasındaki bir masrafa mal oluyor. Karşılığında da jeolojik bilgi dışında hiçbir şey elde etmiyorsunuz. Bunların göz önüne alınarak teşvikler getirilmesi lazım. Kanunda bu konuda doğru yaklaşım var. Ama bu konuda politik baskılar olduğunu da biliyoruz. Burada hesabı doğru yapmak lazım. Belli bir parayı riske atmadan iş yapamıyorsunuz. Yatırımcının teşvik edilmesi gerekiyor ki; bu parayı riske edip arama faaliyetini yürütebilsin. İyileştirmeye yönelik bazı düzenlemeler de var. Anlaşmalarda damga vergisinin kaldırılması, stopaj oranlarının gerek arama, gerek üretim faaliyetlerinde yüzde 5'e indirilmesi konuları var. Türkiye'de bakılması gereken unsurlardan biri de bu. Dünyada çeşitli arama havzaları var. Bu arama havzaları arasında Türkiye'yi ne kadar rekabetçi bir ortama oturtabildiğimize bakmalıyız. Çünkü dünyada kapital istediği yere gidebiliyor. Durum böyleyken, acaba ne arama-üretim için kullanılan kapitali Türkiye 'ye çekmek için ne kadar rekabetçi bir ortam oluşturabiliyoruz? Tasarıda olmayan ancak bizim yer almasını istediğimiz bir değişiklikten söz etmek istiyorum. Biz niyetimizi sürekli dile getiriyoruz. Ancak yasada ne kadar yer alır bilmiyorum. Bu konuyu Maliye Bakanı'na da, Enerji Bakanı'na aktardık. Bu tür faaliyetlerde yapılan masrafların hepsi dövize endekslidir. örneğin bir kuyu kira/andığında mutlaka dolara endekslidir. Sondaj yaptırdığınızda yine dolara endeksli bir maliyet söz konusudur. Do/ayısıyla bu anlamda yatırım yapan firmanın ne kazandığını ve ne kadar vergi vermesi gerektiği konusunun hakkaniyetli bir şekilde değerlendirilebilmesi için, TL muhasebesi yerine, fonksiyonel kur muhasebesi yöntemiyle yapılmasının doğru olduğuna inanıyoruz. Bu sayede yapılan yatırımın gerek değerini koruyabilmesi, gerekse diğer açıdan bakıldığında yapılan faaliyet sonucunda verginin hakkaniyetli bir şekilde alınabilmesini sağlayacaktır. Enflasyon düşmektedir. Ama düşen enflasyon içerisinde dahi Türkiye'nin uzun yıllar Avrupa kriterlerindeki rakamlara ulaşması yıllar alacaktır. Yüzde 5, yüzde 1 O uzun dönemde önemli rakamlardır. Bizim Karadeniz'deki gibi zorlu yatırımlarda, ilk 5-6 yıl yatırımın geri dönüşü yoktur. Ancak 7. ve 8. senelerde yatırım geri dönmektedir. Bu açık denizlerdeki aramaların özelliğidir. Aradaki yıllarda eğer Şirketler bir bölgeyi aldıkları anda kaç kııyıı ol<ıcağıııı taahhüt etmek dıırıııııııııda. Bıı ciddi yanlışlıklar içermektedir. Çünkü çok ciddi riskler söz konusudur. Oysa data ile birlikte verilmesi dııruııııında, veriler ışığında bölge alındığında, şirketler elferindeki dalıa fazla bilgiye göre taalılıüde gireceklenlir. Bıı dıır111ıuüı süreler lıızlanacaktır. Bir şirket aramayapmadığı takdirde, orasıyla ilgilenen bir başka şirket yatırmıyapabilir. Bu arama faaliyetlerini çok ciddi olarak /ıızlandıracaktır. ENERJi & KOJENERASYON DÜNYASI 41
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=