Enerji ve Çevre Dünyası 24. Sayı (Mart 2004) / Energy & Cogeneration World - Enerji & Kojenerasyon Dünyası

42 GÜNCEL / AGENDA muhasebeniz doğru yapılmamışsa bu paraları kaybedebilirsiniz. Bunu önlemenin yöntemi de fonksiyonel kur muhasebesidir. Umarım bir şekilde bunun kanuna dahil edilmesi gayretlerimiz sonuç verir. Bu sadece BP olarak bizim değil, üyesi olduğumuz Petform Derneği'nin de aynı şekilde desteklediği bir öneridir. Yasayla getirilen önceden program bildirme zorunluluğu var. Bu programa uyulmadığı takdirde de teminat olarak ödenen bedel devlete gelir olarak kaydedilecek. Bunun yanlış olduğu yönünde görüşler var. Bu konuda Tahir Uysal'ın değerlendirmesi şöyle oldu: "Sanırım ben aksini söyleyeceğim. İlk çıkış noktası ruhsatların boşa işgal edilmemesi. Bu doğru bir düşünce. Ancak yeterli sonuca ulaşılamayacağı düşüncesiyle programın geri kalan kısmının yapılmaması durumunda teminatın devlete kalması konusu belki yeniden gözden geçirilebilir. Ama şu ana kadar yaşadığımız sıkıntı, lisansları alıp hiçbir şey yapmamak ve arama alanlarını boş yere işgal etmek. Bunun yanlışlıkları var. Eğer hiçbir işlem yapılmayacaksa orayı iade etmek gerekir. Şu anda kanun tasarısı bunu getiriyor. Bu bence önemli bir gelişme. " "Tasarı, bu haliyle yabancı yatırımcıyı Türkiye'de arama yatırımı yapmaya cezp ediyor mu?" sorumuzu Uysal şöyle yanıtladı: "Az önce söylediğim gibi fonksiyonel kur muhasebesi çok önemli bir konu. Çünkü Türkiye'nin ekonomisi üzerindeki belirsizlikleri ortadan kaldıracak bir husus. Buna sadece Türk ekonomisinin belirsizlikleri diye bakmamak lazım. Örneğin Hükümete sunduğumuz örneklerde Hollanda ve İngiltere'de dahi fonksiyonel kur muhasebesi uygulanmakta. Aslında bu işin özü tek bir para cinsi üzerinden yapıldığından iki taraf için de daha tutarlılık arz etmektedir. Bu anlamda her iki taraf açısından gerek gelir, gerek vergilendirme açısından doğru olacaktır. Bu yapıldığı takdirde Türkiye'nin önemli bir hale geleceğini düşünüyorum. Bundan sonrası olanaklarla ilgilidir. Türkiye içinde ne gibi seçenekler olduğundan yola çıkmak lazım. Bu anlamda bizim Karadeniz'de girişeceğimiz faaliyetin çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Bizim TPAO ile yaptığımız faaliyetin olumlu bir sonucunun diğer şirketleri de bölgeye çekeceğini ve diğer arama faaliyetinin de Karadeniz'de oluşacağını düşünüyoruz. Bu ikisi bir bütün. Bu nedenle bizim yapacağımız çalışmanın çok belirleyici olacağını düşünüyorum. Karada olanaklarımız var. ENERJi & KOJENERASYON OÜNYASI Beklentiler hep ufak havzalar olacağı yönündedir. Büyük miktarlı, yüksek hacimli havzaların ise denizlerde olduğunu beklemek mümkündür. Derin denizlerdeki yönü özellikle Karadeniz'in çok önemi var. Diğer bir unsur ki kanunda buna değinilmiş; bir bölgenin nasıl ihaleye çıkarılacağı? Bu konuda TPAO bir çalışma yürütecek. Bölge konusundaki datanın önceden belirlenip, bu datanın verilerle beraber havza ile ilgilenen şirketlere verilmesi ve bunun ışığında bir program istenmesi çok daha doğru olacaktır. Şu andaki yapı içerisinde bunun tam tersi yapılmakta. Şirketler bir bölgeyi aldıkları anda kaç kuyu olacağını taahhüt etmek durumunda. Bu ciddi yanlışlık/ar içermektedir. Çünkü çok ciddi riskler söz konusudur. Oysa data ile birlikte verilmesi durumunda, veriler ışığında bölge alındığında, şirketler el/erindeki daha fazla bilgiye göre taahhüde gireceklerdir. Bu durumda süreler hızlanacaktır. Bir şirket arama yapmadığı takdirde, orasıyla ilgilenen bir başka şirket yatırım yapabilir. Bu arama faaliyetlerini çok ciddi olarak hızlandıracaktır. " Sayıştay'ın yabancı firmalara sermaye transferiyle ilgili getirdiği engellemenin çözümü ile ilgili tasarıda herhangi bir düzenleme olup olmadığı konusunda görüş belirtmesini istediğimizde, Uysal, kayıtlı sermaye konusunda sıkıntının aynen devam etmekte olduğunu söyledi ve bu konuda bir düzenleme beklediklerini belirtti. "Ama gördüğüm kadarıyla kanunun son taslağı içinde bu yer almamıştı. Ümit ediyorum ki bir şekilde bu yer alacaktır. Bunun ne kadar telafi edici olacağından da emin değilim. Aslında kanun çıktığından bu yana uygulanan ve kanunun bize getirdiği bir hak olduğundan hiçbir şüphemizin olmadığı bir durum, Sayıştay'ın yanlış bir yorumuyla son derece sıkıntılı bir yere geldi. Bu konuda da ne yazık ki hükümet çok ciddi bir kararla bu konuyu çözüme kavuşturamadı. Bunun yerine telafi edici unsurlar ortaya çıkacak. Belki Petrol Kanunu'nda göreceğiz. Bu da en azından kötünün iyisi bir durum. Ama beklentimiz, hiç tartışmasız şekilde hak olan bir durumun tartışmaya açılmamış olması gerekirdi. " "Şirketler bir bölgeyi alılıkları aıııla kaç k11y11 olacağım taalılıiit etmek ıl11r111111ııııla. B11 ciddi yanlışlıklar içermektedir. Çiinkii çok ciddi riskler söz koııusıulur. "

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=