MAKALE / ARTICLE Kojenerasyon tesisleri; birincil enerji kaynaklarından tasarruf sağlanmasının yanı sıra, şebeke kayıplarının önlenmesi, şebeke yatırım ihtiyacını azaltması, emisyonların, özellikle de sera gazı emisyonlarının azaltılması ve arz güvenliğine katkı sağlanması gibi nedenlerle dünyada daha fazla tercih edilir hale gelmiştir. Türkiye'de enerjinin kalitesi ve sürekliliği esastır. Hükümet olarak ve siyaseten kojenerasyona olumlu bakıyoruz. 12 yılda çok hızlı büyüyen bu sektörün önünü daha fazla açmak ve pazar imkanını zenginleştirmek için iletim ve dağıtım bedellerinin düşürülmesi çalışmalarında bulunulmaktadır. Türkiye'de ısı (buhar) pazarı olmadığı için herhangi bir mevzuat henüz yürürlükte bulunmamaktadır. Ancak enerjinin verimli üretilmesi ve kullanılması açısından kojenerasyonla ilgili yasa ve yönetmelikler için çalışmalarımız yoğun şekilde sürdürülmektedir. Bu hususu da kanun ve yönetmeliklerle düzenlemek istiyoruz. Nitekim Avrupa Birliği Komisyonu da konuya verdiği öneme binaen, kojenerasyona ilişkin müstakil bir düzenlemeyi yapmış ve geçtiğimiz Şubat ayı içerisinde Kojenerasyon Direktifi'ni yayınlamıştır. AB'ye üyelik hedefi doğrultusunda, siyasi iradenin bu konuda siyasi düzenlemeleri yerine getirmekten kaçınmayacağı muhakkaktır Bu düzenlemeleri bir an önce yapmaya mecburuz. Çünkü, ülkemiz enerji kaynakları özellikle de doğal gaz konusunda ciddi ölçüde dışa bağımlıdır. Bu bağımlılığın azaltılması yönünde ciddi adımlar atılmaktadır, atılmaya da devam edecektir. Bir örnek vermek gerekirse, yenilenebilir kaynakların desteklenmesine ilişkin olarak Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımız tarafından hazırlanan kanun tasarısı taslağı Başbakanlığa gönderilmiştir. 34 Sanayiciye ucuz enerji verecek girişimleri destekliyoruz Sanayicimize ucuz, kaliteli ve sürekli elektrik enerjisi temin edecek her türlü girişimi destekliyoruz. Burada üzerine düşen görevleri hükümetimizin en kısa sürede yerine getireceğinden hiç kimsenin şüphesi olmamalıdır. Bu bağlamda, kojenerasyona ilişkin düzenlemelerin yapılmasının önemli gereklerinden biri, sanayicimizin girdi maliyetlerinin düşürülmesidir. İhracatımızı ve uluslararası rekabet gücümüzü doğrudan etkilemesi nedeniyle de bu husus çok büyük bir önem arz etmektedir. Diğer taraftan; sanayileşen bir ülke olan Türkiye'nin, tıpkı diğer gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, bir çevre sorunu ile karşılaşmaması ve bu konudaki uluslararası taahhütlerini de göz önünde bulundurarak çevreye en az zararı olan tesisler üzerinde Sanayileşen bir ülke olan Tiirkiye'nin, tıpla diğer gelişmiş ülkelerde oldıığıı gibi, bir çevre sorunu ile karşılaşmaması ve hu konudaki ıılııslararası taahhütlerini de göz önünd hıılıındıırarak çevreye eıı az zararı olan tesisler üzerinde yoğıınlaşınasmda yarar hıılıınmaktadır. ' yoğunlaşmasında yarar bulunmaktadır. Bu noktada başlatılması gereken diğer bazı çalışmalara da değinmek istiyorum. Öncelikle ülkemizdeki birleşik ısı-güç talebinin hangi ölçekte olduğunun tespit edilmesi ve buna göre bir yönlendirme yapılmasının en sağlıklı sonuçları doğuracağını düşünüyorum. Bu genel tespitin ardından kojenerasyon tesislerinin desteklenmesine ilişkin mekanizmaların hayata geçirilmesinin önemli adımlarından biri olan ENERJi & KOJENERASYON DÜNYASI yatırımlar için gerekli ekonomik ve idari ortamın sağlanması da bir diğer önemli husus olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu kapsamda, yatırım desteği, vergi muafiyetleri ve indirimleri, yeşil sertifika veya doğrudan fiyat destek projeleri gibi mekanizmalar, rekabetçi elektrik piyasasının hedefleri de dikkate alınarak hayata geçirilmelidir. Faydalı ısı üretiminin ve tüketiminin cesaretlendirilmesine ilişkin Dünyadaki gelişmeleri yakıııdan takip etmek, ülkemiz koşııllarıııa adaptasyommıı sağlamak ve lıepsiıuleıı dalıa önemlisi artık bazı komılardtı ülke olarak yönlendirici koımmıııula olmak dıırıımwulayız. Zira ülkemiz çıkarlarmm, bölgesel entegrasyonlarla birlikte diişünülmesiııiıı ktıçmılııwz hale geldiği günümüzde, izleyen değil izlenen olııuı11111 getirdiği avtıııtajları ülkemize ktızaııdırmak hepimizin görevi olmalıdır. politikalar belirlenmeli ve uygulamaya sokulmalıdır. Bütün bu çalışmaların, tıpkı Kojenerasyon Direktifi'nde olduğu gibi, bir takvime bağlanmak suretiyle yerine getirilmesinin hükümetimizin önemli görevlerinden biri olması gerektiğini düşünüyorum. Çevre politikaları Türkiye'nin çevre politikası , giderek artmakta olan enerji talebinin karşılanması ile bundan kaynaklanan çevresel etkiler arasındaki dengenin sağlanması esasına dayanmaktadır. Türkiye'nin enerji çevre politikaları hem uluslararası yasal düzenlemelere hem de ülkenin özel durumuna ve önceliklerine ilişkin taleplerine dayandırılmaktadır. İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'ne katılmamızın uygun bulunduğuna dair 4990 sayılı Kanun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu'nda 21 Ekim 2003 tarihinde kabul edilmiş olup, anılan sözleşmeye taraf olmamıza ilişkin Bakanlar Kurulu Kararı ise 18 Aralık 2003 tarih ve 25320 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmıştır. Ülkemiz, sözleşmeye resmen taraf olmak için katılım belgelerini 24 Şubat 2004 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği'ne teslim etmiştir. Sözleşmegereği ülkemiz 24 Mayıs 2004 tarihinde sözleşmeye resmen tarafolacaktır. İlk Ülke Raporu ise 24 Kasım 2004 tarihine kadar BM Sekreteryasına verilecektir. Herkese büyük sorumluluk düşüyor Diğer temel sektörlerde olduğu gibi elektrik enerjisi sektöründe de reform niteliği taşıyan bir dönüşümün içerisinden geçtiğimiz şu günlerde, üreticisinden tüketicisine, bürokratından siyasetçisine hepimize büyük görev ve sorumluluk düşüyor. Dünyadaki gelişmeleri yakından takip etmek, ülkemiz koşullarına adaptasyonunu sağlamak ve hepsinden daha önemlisi artık bazı konularda ülke olarak yönlendirici konumunda olmak durumundayız. Zira ülkemiz çıkarlarının, bölgesel entegrasyonlarla birlikte düşünülmesinin kaçınılmaz hale geldiği günümüzde, izleyen değil izlenen olmanın getirdiği avantajları ülkemize kazandırmak hepimizin görevi olmalıdır. Çıkartılacak olan Kojenerasyon Kanunu; yayımlanan Strateji Belgesine aykırı olmamalı , 4628 sayılı Kanunun özüne uyumlu olmalı, dağıtım şirketleri portföyüne müdahale edilmemeli, arz ve talep lokal olarak birleştirilmemeli , talep serbestliği göz önünde bulundurulmalı , arz güvenliği sağlanmalı ve maliyetler dikkate alınmalı dolayısıyla serbestleşen piyasaya ters düşülmemelidir. Siyasi irade; hazırlanmakta olan Kojenerasyon Kanun Taslağını, gerek kullanımın yaygınlaştırılması gerekse de bürokratik zeminin hazırlanmasında kanunlaştırarak önemli rol oynayacaktır.
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=