Enerji ve Çevre Dünyası 27. Sayı (Temmuz-Ağustos 2004) / Energy & Cogeneration World - Enerji & Kojenerasyon Dünyası

Bu pay 3.145 trilyon dolardır. Bu, 2000 ile 2030 yılları arasında doğal gaza ayrılan yatırım miktarıdır. Bu demektir ki her yıl 108 milyar dolar civarında bir rakam doğal gaz sektörüne yatırım olarak girecektir. Petrole de arama, üretim ve rafinaj olarak tahminen aynı miktarda bir yatırım olacak. AB ülkesi içine girerek boru hattıyla enerji dağıtan tek ülke Rusya. MAKALE / ARTICLE yapmamız ve tüm dünyadaki gelişmelere bağlı olarak enerji terminali, enerji köprüsü AB bundan rahatsız niteliğimizi göz önünde bulundurmamız gerekiyor. Çünkü bu da bizim jeopolitik konumumuzla çok alakalı. İçinde bulunduğumuz coğrafya yıllardır düşünüldüğü gibi sabit bir kıymet olarak ele alınabilir. Fakat bu sabit coğrafyanın bir jeopolitik dili vardır ve diplomatik, ekonomik, ticari, sosyal boyutlarıyla beraber yeni bir söyleme açıktır. Uluslararası güç dengelerinin ve ticari faaliyetlerin değişmesine göre yeniden değerlendirilebilir veya yorumlanması gereken dinamik bir kavram olarak ele alınabilir. Dolayısıyla dünyada ve çevremizde bu istikamette önemli düzenlemeler olacaktır. Mesela Rusya, stratejik bir kararla her yıl 1 O milyar dolar doğal gaza yatırım yapmaya karar vermiştir. Araştırma dahil. Bu karar çerçevesinde her yıl da üreteceğinin 1/3'ünü ihraç edebilir konumdadır. olmakta ve boru hattıyla başka alternatiflerden kendisini besleyen arz güvenliğini sağlayacağı girişimler içerisinde. AB ülkeleri 25 devlet ve enerji tüketen büyük bir nüfus; yaklaşık 500 milyon civarında. Enerji kaynakları az olan bir ülke. AB ne yapmaktadır? Enerji kaynaklarını artırmak, sürekli, güvenilir ve ucuz temin etmek için alternatif kaynaklar aramaktadır. Mesela şu ana kadar AB ülkesi içine girerek boru hattıyla enerji dağıtan tek ülke Ayrıca AB çevre şartları itibariyle çok duyarlıdır. Bu bakımdan da yenilebilir enerji üzerinde çok ciddi Biz bu jeopolitik konumun, geçmişte olduğu '- yatırımlar yapmaktadı r. , gibi statükosunu muhafaza eden bir yaklaşımdan ziyade, yeniden bir yapılandırma ve değerlendirme yapılmasından yanayız. Jeopolitik konum, başlı başlıca bir kıymet olarak değil, bu konuma uygun bir tarzda ortaya konan bir dış politika stratejisinin, ekonomide ve siyasette uygun bir stratejinin temeli olarak kullanılması yönünde de değerlendirildiği zaman önemli bir kazanım olur. İşte bu kazanım, bazen bölgesel etkinlikten küresel etkinliğe, küresel boyuta kaymamıza neden olabilir. Büyük devlet olma yolu buralardan geçer. Bu bizim toplumumuz için önemli bir kazançtır. Bu tür kazançların olabileceği enerji politikaların uygulanmasını temenni Rusya. AB bundan rahatsız olmakta ve boru hattıyla başka alternatiflerden kendisini besleyen arz güvenliğini sağlayacağı girişimler içerisinde. Ayrıca AB çevre şartları itibariyle çok duyarlıdır. Bu bakımdan da yenilebilir enerji üzerinde çok ciddi yatırımlar yapmaktadır. 2003 yılında Yunanistan'da yapılan bir konferansta AB'nin sadece rüzgar enerjisinden elde ettiği enerji 23-24 bin MW civarındaydı. Bu sene yine aynı konferansa benzer uluslararası bir konferansta bu rakamın 30 bin MW'a çıktığını gördüm. Ve 2010 yılında hedeflerinin 40 bin MW olduğunu söylediler. Sadece rüzgarda düşündükleri rakam budur. Bizim ürettiğimiz enerjinin tamamı 40 bin MW değildir. Enerjide çok ilginç değişimler, kaymalar ve yatırımlar cereyan etmektedir. Bizim de bu gelişmeleri aynen takip etmemiz uygulamamız gerekir. Diğer taraftan ABD, Orta Doğu'da çok önemli adımlar atmıştır. Afganistan'da, Türkmenistan'da, İran'da, lrak'da, Suudi Arabistan'da ilişkilerini güçlendirmekte, yeni yatırım kaynakları oluşturmakta. Bir yandan bunları yaparken, Çin'in bu yöndeki girişimlerini engelleyici birtakım girişimlerde bulunmakta. Buna karşılık Çin de Rusya'yla, iran'la anlaşmalar yapmakta. Petrol yatakları satın almaktadır. Bu stratejik münasebetler, bir ticari dengeye kavuşarak karşılıklı alışveriş merkezini mi meydana getirecektir; yoksa bunlar daha önce tarihimizde gördüğümüz gibi çatışmaların kaynağını mı oluşturacaktır? Enerji her an stratejik kimliğini muhafaza ederken, hem politikacıları, hem de halkı kaygılandırmaktadır. Ama bu kaygılardan uzak kalmak, ilgilenmemek ve bunlarla ilgili düşünceleri takip etmemek bence, bütün senaryoların en kötüsü. Bu bakımdan doğal gazı diğer enerji kaynakları yönünden çok daha fazla önemsiyoruz. Çünkü bu bizim gerçekten enerji kimliğimizi canlandıran, politikamızı yoktan var eden ve güncelleştiren önemli bir kavram durumunda. Bu bakımdan doğal gazı enerjide bilinç kaynağı olarak görüyorum. Türkiye'de enerji politikalarında, enerji arz güvenliğini sağlamamız, enerji kaynaklarımızı çeşitlendirmemiz, yerli kaynakları öne çıkarmamız, dışa bağımlılığı azaltıcı hususiyetleri öne çıkarmamız, enerji verimliliği ve tasarruf, enerjiyle ilgili çok önemli tedbirler almamız ve temel yasaları çıkartmamız gerekir. Yine enerjiyle alakalı AB müfredatıyla uyum çalışmalarını ediyoruz. Bu arada Enerji Komisyonu olarak gerek Milletvekillerimiz'den, gerekse Hükümetimiz'den gelen tasarılar üzerinde ciddi çalışmalarımız var. Biliyorsunuz Petrol Piyasası Yasası, Komisyonumuz'dan geçen bir yasadır. Bu da çok önemli bir gelişme sağlamıştır. Toplumun tamamını ilgilendiren bir kavram olarak Petrol Piyasası Yasası çok önemli tartışmalar yapılarak ve tarafların olgun görüşüne ve konsensüsüne bağlı olarak çıkartılmış, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu'nun uhdesi altında bugün gerekli yönetmelikler çeşitli tanzimler yapıldıktan sonra 1 Ocak 2005'ten itibaren tamamen piyasa koşullarına bağlı olarak artık serbest piyasa koşullarında enerjinin bir mal gibi alınıp satılabilme ilkesine dahil olacaktır. Enerjinin alınıp satılabilen bir mal haline dönüşmesi politikasını artık dünya kavramıştır. ABD bunu 1930'Iu yıllarda, Avrupa 1980'Ii yıllarda, Türkiye ise bu yasanın çıktığı 2000'Ii yıllarda ancak anlamıştır. Ama doğru kavramıştır. Bunu artık tamamen yerleştirmenin yolunu bulmalıyız. Çünkü güvenli arzın meydana gelebilmesi, ucuz enerjinin halka intikal edebilmesi, rekabet koşullarının kamil manada oluşmasıyla alakalıdır. Bu serbest piyasa koşullarıyla olabilir. Doğal gazda çıkartılmış olan yasa da buna amir hükümler içermektedir. Ama hala bazı maddelerin üzerinde tartışmalarvardır. Mukavelelerin devri mi olsun, hacim mi devir olsun tartışmaları bitmemiştir. Bu da EPDK'yı sıkmakta. Daha önce yapılmış olan bağlantılardaki birtakım yanlış ilişkilerin, düzenlenmiş olan yanlış mukavele şartlarının da bunda rol oynadığını göz önünde bulundurmak lazım. Bütün bunların çözüleceği düşüncesi içerisinde ve serbest piyasa koşullarında doğal gazın kamil manada ülkemizde özgürce alınıp satılarak, tüm illerimizde çok önemli işlevi olduğuna inanıyorum. ENERJİ & KOJENERASYON DÜNYASI 35

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=