Protokol, emisyonların azaltılmasında ulusal faaliyetlerin desteklenmesine ek olarak, ülkeler arasında enerji verimliğinin arttırılması, enerji ve ulaşım sektörlerinde reformların gerçekleştirilmesi, yenilenebilir enerji formlarının yaygınlaştırılması, atıkların değerlendirilmesi ve orman alanlarının kaorunması konularında uluslararası işbirliği yapılmasını sağlıyor. Ayrıca; - Ülkeler arasında Emisyon Ticaretinin yapılabilmesini, - Gelişmiş ülkelerin, gelişen ülkelere emisyon azaltımı konusunda sağlayacağı finansal ve teknolojik yardım sağlamasını - 2001 yılında kurulan Kyoto Protokolü Uyum Fonu ile gelişen ülkelerde iklim değişikliğinin etkilerine karşı önlem alınmasının sağlanmasını, teşvik ediyor. Sera gazı salınımı günümüzün en önemli çevre sorunlarından küresel ısınmanın temel nedenlerinden birini oluşturuyor. Küresel ısınma nedeniyle eriyen buzullar, su seviyesini yükselterek iklim değişikliğine yol açıyor. Haziran 1992'de Rio'da gerçekleştirilen Dünya Zirvesi'nde iklim değişiklikleri ile mücadele etme kararı alınmasıyla, 21 Mart 1 994 tarihinde imzaya açılan BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi atmosferdeki sera gazı birikimlerini, insanın iklim sistemi üzerindeki tehlikeli etkilerini önleyecek bir düzeyde durdurmayı öngörüyor. Atmosferde doğal denge halinde bulunan karbondioksit ve diğer sera gazları nedeniyle meydana gelecek değişikliklerin; - Karbondioksit ve diğer sera gazlarının şimdiki artış hızına göre, 2005 yılında endüstri öncesi seviyesinin iki katına ulaşması, - Sera gazları emisyonunun iki katına ulaşması durumunda, ortalama yüzey sıcaklığının yaklaşık olarak 1.5 °c ile 4 °c arasında artması, - Küresel ısınma neticesinde, buzulların erimesi ve okyanusların termal genişlemesi sonucu deniz seviyesinin 20-140 cm yükselmesi, olduğu belirtiliyor. (IPCC 2001 b) Türkiye ve 25 AB ülkesinin finanse ettiği Avrupa Çevre Ajansı tarafından yayımlanan İklim Raporu Avrupa Kıtasını bekleyen tehlikeleri ortaya koydu. Rapora göre: - Avrupa kıtasında 2080 yılından sonra hiçbir zaman kış mevsimi yaşanmayabilecek - Sıcak hava dalgaları ve seller daha sık görülecek - 2050 yılına kadar İsviçre Alpleri'ndeki buzulların dörtte üçü eriyecek - Deniz suyu seviyesi daha da yükselecek - Tarım alanları zarar görecek - Bazı bitki ve hayvan türleri yok olacak - Ekonomik zararlar büyüyecek Protokol ile belirlenen 2008-2012 yıllarını kapsayan dönemde Sözleşmenin Ek-1 listesinde yer alan ülkeler, direkt sera etkisi yaratan Karbondioksit (C02 ), Metan (CH4 ), Azot Oksitler (N20), HidroFloroKarbonlar (HFCs), PerFloro Karbonlar (PFCs) ve "Kojenerasyon: Yüksek Verim, Temiz Çevre, Enerjide Yeniden Yapılanma'' GÜNCEL/AGENDA Kükürt Hekza Florid (SF6) gazlarının toplam emisyonunu, 1990 yılındaki seviyesinin en az %5 altına çekecekler. Son üç gazın toplam emisyonlardaki payı çok olduğu için, ülkeler baz yıl olarak sadece bu üç gaz için 1995 yılını seçebilecekler. Protokolde emisyonlarına sınırlama getirilen en önemli sera gazı C02 , gelişmiş ülkelerin toplam sera gazı emisyonlarının beşte dördünü oluşturmaktadır. C02 emisyonlarının en önemli kaynağı fosil yakıtlardır. Karbondioksiti ortamdan uzaklaştıran alanlar (sinkler) olan ormanların yok olması, yani ormansızlaşma da diğer bir C02 emisyon kaynağı. Ormansızlaşma yolu ile açığa çıkan C0 2 miktarını hesaplamak karmaşık bir konu olduğu için bu konu üzerindeki çalışmalar sürüyor. Fosil yakıtlardan kaynaklanan C0 2 emisyonları ise hesaplanabiliyor. CFC'ler gibi sanayi tarafından özel amaçla üretilen uzun ömürlü ve etkili sera gazları olan hidroflorokarbonlar (HFCs) ve perflorokarbonlar (PFCs), ozon tabakasını incelten maddelerin yerine alternatif olarak serildikleri için kullanımları giderek artıyor. Dolayısıyla küresel ısınmaya katkısı olan bu gazlar, Kyoto Protokolü kapsamına alınmıştır. Kükürt hegzaflorid (SF6) de diğer bir insan yapımı sera gazıdır ve elektrik yalıtımında, ısı iletiminde ve dondurucu ajanlarda kullanılıyor. Gelişmiş ülkelerin, CO2 ve öteki sera gazı emisyonlarını (salınımlarını) 2008-2012 yılları arasında 1990 yılındaki seviyesinin %5 oranında düşürülmesini öngören Kyoto Protokolü'nü onaylayan ülkeler arasında İsviçre, AB (üye ülkelerin toplam emisyonlarının dengelenmesi sonucunda) ve birçok Orta ve Doğu Avrupa ülkesi %8, Kanada, Japonya ve Macaristan %6 azaltma yönünde yükümlülük alırken, Polonya, Rusya, Yeni Zelanda, ve Ukrayna artış olmayacağını taahhüt etti. Emisyon gazı salınım oranları ABD'de % 36. 1 , Rusya'da %1 7.4, Japonya'da %8.5, Almanya'da %7.4, İngiltere'de %4.3, Fransa'da %2.7, İtalya'da %3.1 Kanada %3.3, ve Avustralya'da %2.1 olarak sıralanıyor. Anlaşma esnek mekanizmaları da içeriyor. Daha önce sözü edildiği gibi, örneğin belirli oranda emisyon ticareti yapılabiliyor. Emisyon ticareti, özellikle üretim sırasında yayılan sera gazları emisyonlarına kota getirilmesini öngörüyor. Emisyonları, kendilerine tanınan kotanın altına indirebilen şirketlere, fazla kotalarını bu hedefe ulaşamayan şirketlere satma imkanı tanınıyor. 1997'de Kyoto Protokolü mekanizmalarından biri olarak ortaya atılan emisyon ticareti, doğrudan emisyonların azaltılmasına yönelik bir araç olmamakla birlikte, emisyonların azaltılmasında en düşük maliyetin bulunmasını teşvik ediyor. Protokol, 2008 yılına kadar bu sisteme geçilmesini gerektiriyor. Bir ülke bedeli karşılığında, az gaz salınımı olan bir ülkeden "gaz salınımı yapma hakkı" satın alabiliyor. Ülkeler, Protokole göre 2005 yılında bu gazların azaltıldığına dair gösterilebilir bir ilerleme kaydetmiş olacaklar. Ek-1 ülkeleri 20082012 dönemi sonunda, taahhüt ettikleri hedefi tutturamazlarsa, bunlara uygulanacak hükümler üzerinde henüz çalışmalar devam ediyor. Ülkeler, 6-17 Aralık.2004 tarihinde Arjantin'de düzenlenecek olan 10. Taraflar Konferansı'nda (COP 10.) Kyoto Protokolü taahhütlerini ne oranda gerçekleştirdiklerini ve konuyla ilgili faaliyetlerini tartışacak, 2005-2012 yılları arasında ortaya konulacak çalışmaları belirleyecekler. ENERJİ & KOJENEAASYON DÜNYASI I 31
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=