Enerji ve Çevre Dünyası 30. Sayı (Kasım-Aralık 2004)

32 SÖYLEŞİ / INTERVIEW Elektrik Piyasası Kanununun bir gereği olarak, 2003 yılında 9 milyon kWh olarak uygulanan serbest tüketici limiti, 2004 yılı için 7,8 milyon kWh olarak belirlenmiştir. Bu oran, piyasanın yaklaşık %30'unun serbestleştirilmiş olması anlamı taşımaktadır. Elektrik tedarik edeceği kaynağı seçme serbestisine sahip tüketicilerin sayısının artması, rekabetin gelişmesine ve fiyatların düşmesine katkı sağlayacak; böylece, toptan satış ve perakende satış seviyesindeki rekabetle ucuzlayan fiyatlar diğer tüketicilere de yansıyacaktır. Ayrıca, 2003 yılı içerisinde yayımlanan ve 2003 yılı sonunda uygulamaya konan, elektrik enerjisi alım ve satım miktarları arasındaki farklılıkların mali açıdan uzlaştırılmasına ilişkin olarak yapılacak uygulamalara dair usul ve esasları belirleyen tebliğ ile ikili anlaşmalardan kaynaklanan dengesizliklerin giderilmesi ve mali uzlaştırmanın yapılması düzenlenmiştir. Bugün itibarıyla tam anlamıyla işleyen bir liberal elektrik piyasası henüz kurulamamıştır. Bunun en önemli nedeni, Kanunun yürürlüğe girmesinden itibaren 3 yılı aşkın bir süre geçmiş olmasına rağmen rekabete dayalı bir serbest piyasa yapısıyla uyumlu olarak üretim ve dağıtım varlıklarının özelleştirilmesinde kayda değer bir gelişmenin gerçekleşmemiş olmasıdır. Piyasanın liberalleşebilmesi için devletin piyasadaki egemenliğinin en aza indirilmesi gerektiği hem yasada, hem de bugüne kadarki söylemlerinizde yer aldı. Ancak bu gerçekleştirilemedi. Devletin piyasada egemen konumda olmasının liberal piyasaya etkileri nasıl olmaktadır? Elektrik Piyasası Kanunu tam anlamıyla özel hukuk hükümlerine göre işleyen bir piyasayı, dolayısıyla kamu mülkiyetindeki elektrik üretim ve dağıtım varlıklarının özelleştirilmesini öngörmektedir. Kanunun gerekçesinde de açıklıkla ifade edildiği gibi "Serbest piyasa ekonomisinin en önemli unsuru olan rekabet mekanizmasının işlerlik kazanabilmesi özelleştirme ile doğrudan bağlantılıdır". Bu itibarla, kamunun elektrik piyasasında hakim durumda bulunması, bir taraftan karar alma süreçlerini yavaşlatmakta, diğer taraftan piyasada rekabetin gelişmesini engellemektedir. Ülkemizdeki elektrik enerjisindeki talep artışının önümüzdeki yıllarda da devam edeceği dikkate alındığında üretim, toptan satış ve dağıtım tarafındaki kamu hakimiyetinin devamı, yeni üretim yatırımlarının yapılması için gerekli ortamın oluşmasını da riske sokacaktır. Kamu kuruluşlarının, liberal piyasada etkisi ne şekilde olmaktadır? Olumsuz etkileri olduğu takdirde herhangi bir yaptırım uygulanıyor mu? Bir önceki soruya verilen cevabı biraz daha açarsam kamu ağırlıklı bir yapının olumsuz etkileri belki biraz daha iyi anlaşılır. Burada sorulması gereken esas soru şudur: Elektrik Enerjisi Sektörü Reformu neden yapıldı? Böyle bir reformla gerçekten hedeflenen neydi? Bazen detaya girilince ana hedef unutuluyor. Oysa bütün bu yapılanlar ya da yapılmaya çalışılanlar talep artışı devam eden ve rekabetçi bir piyasada sürdürülebilir bir yapı kurmak ve tabii ki arz güvenliğini garanti altına almak için yapılmıştır ya da yapılmaktadır. Kısacası, kamu kaynakları yetersiz olduğuna göre Türkiye, özel sektörü enerji yatırımlarına çekmek zorundadır. İşte kamu ağırlığı devam ettiği sürece yeni yatırımlar için güvenilir bir piyasa oluşturmak mümkün olamamakta ve dolayısıyla liberal piyasa oluşumu da sekteye uğramaktadır. Özelleştirmelerin gecikmesinin piyasaya etkisi sizce nedir? Özelleştirmede sizin öngördüğünüz model hangisidir? Bu konuda Özelleştirme İdaresiyle çalışmalar hangi aşamadadır? Yüksek Planlama Kurulu kararı ile kabul edilen Elektrik Enerjisi Sektörü Reformu ve Özelleştirme Strateji Belgesi, 2005 yılı Mart ayı itibarıyla elektrik sektöründe özelleştirme sürecinin dağıtımdan başlanmak üzere hayata geçirilmesini öngörmektedir. Dileğimiz ve beklentimiz, Strateji Belgesinin öngördüğü çerçevede elektrik dağıtım ve üretim varlıklarının özelleştirilmesidir. Kurumumuz bu noktada üzerine düşeni yapmakta ve Belge ekinde yer alan program dahilinde çalı şmalarını sürdürmektedir. Burada dikkat edilmesi gereken husus seçilen yöntem ne olursa olsun, reform hedefleriyle uyumlu bir özelleştirmenin yapılmasıdır. Yani Elektrik Piyasası Kanunu ve ilgili mevzuatı dışında kamunun müdahalesine açık olmayan bir modelin teşkil edilmesi önem taşımaktadır. AB sürecine hızla hazırlanan Türkiye'nin enerji piyasası olarak yapması gerekenler nelerdir? Türk enerji piyasası ile AB enerji piyasaları arasında bir uyum sorunu yaşanacağını düşünüyor musunuz? Yaşanmaması için hangi önlemleri alıyorsunuz? Ülkemizin Avrupa Birliği müktesebatına uyum çalışmalarının bir parçasını teşkil eden Elektrik Piyasası Kanunu, Avrupa Birliği'nin Elektrikte İç Pazarın Kurulmasına Dair 96/92 sayılı Direktifi paralelinde hazı rlanmıştır. 96/92 sayılı Direktifin yerine geçen 2003/54 sayılı Direktif, Elektrik Piyasası Kanununda temel konular itibarıyla değişikliği gerektirmemektedir. Bu itibarla, mevzuat bağlamında Türkiye elektrik piyasasının AB İç Elektrik Piyasası ile bir uyum sorunu bulunmamaktadır. I ENERJİ & KOJENEAASYON DÜNYASI ♦ "Kojenerasyon: Yüksek Verim, Temiz Çevre, Enerjide Yeniden Yapılanma"

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=