Enerjinin stratejik bir kavram olduğunu ve şuandaki rakamlara bakıldığında yüzde 60'ın üzerinde bir enerji kaynağının dışarıdan ithal etmek durumunda kalındığını kaydeden Aksoy, şu bilgileri verdi: "İthalata bağlı olarak bir enerji üretmek ve bunu kalkınmaya sunmak istiyorsanız burada mutlaka birtakım ciddi kararlar almalısınız. Bunların başında bilimsellik yatmalı. Bu noktada bir bilim politikanız olmalı. Bu bilim politikasına bağlı hareket etmelisiniz. İkinci olarak da mevcut öz kaynaklarınızı ve ithal ettiğiniz kaynakları halka sunabilmek. Sunarken de güvenli, süratli, ucuz ve kaliteli olmasına dikkat etmelisiniz. İşte bütün bunları birleştirmek için de son 30-40 yıl bütün dünyanın uyguladığı bir sistem var. O da serbest piyasa ekonomisinin bu sektöre uygulanması. Bunu 1929'Iu yıllarda Amerika anlayarak enerji piyasasını düzenledi. Yine 80'Ii yıllarda Avrupa anladı ve düzenlemelere girdi. Biz ise 2000'Ii yıllarda bunu anladık ve serbest piyasa ekonomisini enerji sektörüne sokmaya karar verdik. Ayrıca rekabet dediğimiz çok şeye kadir olan kavram elektrik piyasasına girmiş ve orada sağlıklı, güvenli ve sürekli ve daha da ucuz elektrik temin etme imkanı oluşturmuştur. Çevrenin büyük zarar gördüğü ortaya çıkınca yenilebilir enerji kaynaklarına doğru bir kayma söz konusu olmuş. Ortaya çıkan emisyon değerleri, çevre şartları , önümüzdeki yıl ları karartmaya bugünden hazır hale gelmiş. Bunu önlemek için yapılan çeşitli anlaşmalar var. Bu anlaşmalara milletlerin büyük bir kısmı iştirak etmiş ve mutlaka yenilebilir enerjiye doğru da önemli dönüşler sergilenmiş. Yenilebilir enerji kaynaklarının başında da tabii hidrolik enerji geliyor. Hidrolik enerji Türkiye'de de önemli bir potansiyel. Bazı uzmanlar hidroliğin ekonomik potansiyelini 127 milyar kWh'e indiriyor. Ama başka görüşler, bu rakamın 160 rüzgar kWh mertebelerinde olduğunu küçük suların da değerlendirmesiyle hidrolik potansiyelin daha da yüksek olduğu ifade ediyor. Fakat ister 160, ister 127 olsun bunun ne kadarını kullanıyoruz diye bakarsak; bu rakamlarla 127'ye göre yüzde 30-35 civarında, 160'a göre de yüzde 20 civarında bir potansiyeli kullanıyoruz. Geri kalan miktar ise biriktiremediğimiz için akıp gidiyor. Bir de madem enerji stratejik bir kavramdır madem kalkınma için en büyük enstrümandı r; öyle ise enerji aynı zamanda siyaseti ilgilendiren bir kavramdır. O zaman siyaseti buna göre değerlendirmek zorundayız. Bizim istediğimiz hızlı, kalkınmayı, büyümeyi öngören enerji üretmeyi hedeflemek. İşte bu noktada özel sektör devreye girerek süratle bu enerjiyi derhal uygulamaya sokabilir. "Türkiye'de hidrolik enerjiyi büyük ölçüde şimdiye kadar inşa eden kurum DSİ. Nerden nereye geldik bunu kısaca özetlemek istiyorum" sözleriyle konuşmasına başlayan DSİ Genel Müdürü Prof. Dr. Veysel Eroğlu, 1975'Ii yıllarda 17 milyar kWh enerji talebinin bugün 140 milyar kWh'e çıktığını vurguladı. Eroğlu, "1989 yılında toplam enerji ihtiyacının yüzde 60'ı hidrolik enerji ile karşılanırken maalesef bugün ancak ¼'ü hidrolik enerji ile karşılanılıyor. Bunun bir kısmı termik, bir kısmı kömür diğer bir kısmı da doğal gaz. Türkiye'deki talep artışı yüzde 6 ila 8 arasında. Ortalaması yüzde 7. Şuanda 2008'Ii yıllarda arz- talep işleneceği benziyor. Bir miktar arz fazlası var fakat yakın bir gelecekte bu talep bu şekilde yüzde 7 artarsa 2008 yılından itibaren bir açık meydana gelecek" bilgisini verdi. Öte yandan üç tane barajdan bugün DSİ'nin 50'nci yılında 536 baraja 135 HES'e ulaşıldığ ının altını çizen Eroğlu, sözlerine şöyle devam etti: "Hidroelektrik GÜNCEL / AGENDA Enerji güvenliğine ilişkin olarak benimsenen stratejiler uluslararası düzlemde yeni stratejik ortaklıklara neden olabileceği gibi devletlerarası çatışmalara, hatta dünya haritasını değiştirebilecek gelişmelere yol açabilecektir potansiyeli DSİ, EİEİ, EİGM ve özel sektör geliştiriyor. Gerek DSİ'nin gerekse EİEİ'nin geliştirdiği projeleri, geçen yıl yayınladığımız yönetmelikleri EPDK ile birlikte piyasaya açıyoruz, talepler oluyor. Bir ay içinde müracaat edenleri 1 ay sonra kapatıyoruz onlar bize raporları veriyor, uygun olanları EPDK'ya gönderiyoruz. Bu faydalı oldu. 2004 yı lında 652 adet olan HES sayısının özel sektörün de geliştirdiği projelerle yıl sonuna kadar 850'ye kadar çıkacağını tahmin ediyorum. Şuanda özel sektör HES müracaatları 238 tane. Bunların toplam kurulu gücü de yaklaşık 6 bin MW. Halbuki bir Atatürk Barajı 2 bin 400 MW yani nerdeyse 3 tane Atatürk Barajı büyüklüğünde bir müracaat var. Atatürk Barajı 9 yılda, Karakaya 4 yılda, Keban ise 7 yılda kendisini amorti etti. Kendisini amorti edebilen bir yatırım gerçekten fizibildir. Bunların işletme maliyeti de çok düşüktür. İşletme maliyeti hidroliklerde 0.2 cent/kWh'tir." Bunun yanı sıra yakın bir gelecekte enerji darboğazı olacağını da sözlerine ekleyen Eroğlu, şunları söyledi: "Bunların inşaatı zaman almaktadır. Geriye kalan potansiyel var. Bırakın teknik potansiyeli, ekonomik potansiyeli 82 milyar kWh düşünsek bile 4 milyar dolar kapasitede bir su akıp gidiyor ve bundan biz istifa etmiyoruz. Bundan istifa etmez isek benim yaptığım hesaplara göre yeteri kadar HES'lere yatırım yapılmadığı takdirde 1 O yıl sonra yatırım yapacağımız kadar olan payı, içeride doğal gaz veya başka yakıt gideri olarak ödeyeceğimiz çok açık. Kaldı ki ihraç sebebiyle çalışma kapasiteleri artıyor dolayısıyla enerji talebi de buna paralel olarak artacaktır diye düşünüyorum. Elimizi çabuk tutmak lazım. Bu noktada özel sektöre de çok iş düşüyor. Özel sektörün önünü açmak için de bürokratik maliyetlerin kalkması gerekiyor." İTÜ İnşaat Fakültesi'nden Prof. Dr. İstemi Ünsal da çevre ve ekolojik sorunlardan bahsederken, Elektrik Piyasası Düzenleme, İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanı Murat Erenel ise, konuşmasına 2005 yılının özel sektör kuruluşlarının özelleşeceği bir yıl olmasını dileyerek başladı. Yenilebilirliğin serbest piyasa şartlarında yapılması gerektiğini söyleyen Erenel, "Özel sektörün şuanda 52 adet projesi bulunuyor. 72 adet de şirket var. bunların bir kısmı tekli başvurular, bir kısmı da birden fazla tüzel kişinin aynı kaynak için yaptığı başvurular. Tekli başvurulardan toplam 32 adet başvuru alındı. Bunlardan 6'sına lisans verildi, ?'si lisans yönetmeliğine uygun bulunmadığı kararı alındı" dedi. Enerji hukuku alanında çalışmaları ve makaleleri olan Avukat Çağdaş Evrim Ergün de, konuşmasında ağırlıklı olarak proje finansmanına değindi. "Kojenerasyon: Yüksek Verim, Temiz Çevre, Enerjide Yeniden Yapılanma" ♦ ENERJİ & KOJENERASYON DÜNYASI I 61
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=