Enerji ve Çevre Dünyası 31. Sayı (Ocak-Şubat 2005) / Energy & Cogeneration World - Enerji & Kojenerasyon Dünyası

Enerji politikalarımızın ana hedefi, enerjinin ekonomiye, tüketiciye, sanayiciye yeterli, sürekli ve uygun maliyetle aynı zamanda çevre duyarlılığına dikkate alan sürdürebilir koşullarda teminidir. Enerjide arz güvenliğinin sağlanmasına önem veriyoruz. Bu çerçevede bir yandan yerli ve yenilenebilir kaynaklarımızın kullanımına öncelik verirken, diğer taraftan ithalatta kaynak çeşitlenmesine yönelik çalışmalarımız var. Bu doğrultuda ithalat ve yerli kaynak oranının nasıl gelişeceği konusunda da bilgi veren Çimen, yüzde 70'Ier düzeyinde olan ithalat ağırlığının 2010'Iu yıllara gelindiğinde hemen hemen aynı düzeyini koruyacağını belirtti. 2020'Ii yıllara kadar ise başta kömür ve hidrolik olmak üzere tüm yerli kaynaklarını değerlendirme hedefleri ile bu oranda bir düşme beklediklerinin altını çizen Çimen, "Bunlar 2004 yılında yapmış olduğumuz enerji planlama çalışmasının sonucu. Halbuki, bundan önceki çalışmada bugün yüzde 70'Ierde olan ithalat oranının 2020 yılında yüzde 80'Ier düzeyine çıkacağı tahmin ediliyordu. Bu değişiklik yerli kaynaklarımızı kullanmaya ağırlık veren politika önceliğimizin yansımasıdır. Yerli kaynaklarımızın gerek teknik gerek ekonomik ölçeklerde ülke enerji ihtiyacının karşılanmada sahip olduğu potansiyelin değerlendirmesine yönelik projelerin uygulanmasıyla yerli kaynak üretimimiz artacak ve kendi kaynaklarımızdan katma değer yaratılmış olacaktır" diye konuştu. "Bakanlık olarak tüm kaynaklarımızda gerçek potansiyelimizi ortaya koymaya yönelik bir çalışma başlattık" Çimen, genel enerji kaynakları itibariyle potansiyel konusunda ise şunları söyledi: "Mevcut verilere göre, yaklaşık 8 milyar ton mertebesinde linyit, 1.1 milyar ton düzeyinde de taşkömürü rezervimiz var. Doğalgazda Türkiye'nin ihtiyacı ile karşılaştırılmayacak kadar küçük bir rezervimiz var. Bunun yanında hidrolikte yaklaşık 130 milyar kWh üretim kapasitesine sahip bir ekonomik potansiyelimiz var. Rüzgarda değişik çalışmalara bağlı olarak 10 bin MW civarında bir üretim potansiyeli söz konusu. Jeotermal'de elektrik üretimine müsait 500 MW düzeyinde potansiyel var, fakat elektrik üretimi dışındaki jeotermal potansiyelimiz büyük. Bu rakamlar neredeyse yıllardır kullandığımız, pek değişmeyen rakamlar. Yıllar önce ortaya konan bu rakamların teknolojide ve ekonomimizde yansıyan gelişmelerin ışığında sorgulanmasında ve güncellenmesinde zaruret var. Biz Enerji Bakanlığı olarak tüm kaynaklarımızda gerçek potansiyelimizi ortaya koymaya yönelik bir çalışma başlattık. Bu çalışmalar devam ediyor ve bu rakamların değişeceğini tahmin ediyoruz. Mesela hidrolikte bir yandan projelerin ekonomik değerlendirmelerini yeniden yaparken, diğer taraftan yeni teknolojiler vasıtasıyla değerlendirilebilecek tüm su kaynaklarımızın potansiyelini yeniden belirliyoruz. GÜNCEL/AGENDA Petrol ve doğalgaz konusunda başta Karadeniz olmak üzere potansiyel bölgelerde arama faaliyetlerimize ağırlık veriyoruz. Benzer şekilde 2005 yılında bir kömür arama seferberliği başlatıyoruz. Elimizdeki tüm imkanları seferber ederek, kömür konusunda ezbere değil çalışmaya dayanan bir yaklaşımla durumumuzun ortaya konması gerektiğini düşünüyoruz. Rüzgar konusuna baktığımız da ise, rüzgar özellikle son 1 O yılda enerji elektrik üretiminde çok ciddi gelişme gösteren bir alan. Bundan 1 O yıl önce belirli rüzgar hızlarının altında ve üstünde elektrik üretmek mümkün değilken bugün o limitlerin geliştiğini görüyoruz. Bunun yanında ekonomik açıdan da önemli gelişme yaşandı. Elektrik üretiminde rüzgar bundan 8-10 yıl önce bugünkü konvensiyonel kaynaklarla rekabet edebilecek düzeyde değilken, bugün teknik birtakım kısıtları kenara bırakırsak normal konvensiyel kaynaklarla rekabet edebilir düzeye gelmiş durumda. Fakat hala iletim hatlarına bağlantı, süreklilik konusunda birtakım teknik kısıtlar var. Önümüzdeki dönemde bu konudaki gelişmeleri takip etmek gerekiyor. " "Elektrik arzında, kalitede sorun yaşanıyor" Elektrik arzında miktar olarak bir sorun olmadığını sorunun fiyatta ve kalitede yaşandığını kaydeden Çimen, şu bilgileri verdi: "Elektrik enerjisi alanında gelişmiş ülkelerle, gelişmekte olan ülkelerle karşılaştırdığımız zaman yüksek diye nitelendirebil eceğimiz bir talep artışımız var. Bunu olumlu anlamda söylüyorum. Türkiye için bu talep artış hızının gerektirdiği yatırımları yapmak ve bunun finansmanını sağlamak bizim için temel sorunlarımızdan biri olmuştur. Bu soruna kalıcı bir çözüm getirmek amacıyla enerji sektöründe reform niteliğinde önemli yapısal değişimler gerçekleştiriyoruz. Çünkü enerji bir tür altyapı yatırımıdır ve eğer enerji sektöründe gerekli yatırımları yapıp ekonomiye ihtiyacı olan enerjiyi vermez iseniz ekonominin diğer alanlarına da arzu ettiğiniz hedeflere bir şekilde erişemezseniz. Sanayicimizin bugün yakındığı en önemli konuların başında yüksek elektrik fiyatları ve düşük hizmet kalitesi geliyor. Yüksek enerji maliyeti çoğu sanayicimizin uluslararası alanda rekabet gücünü olumsuz yönde etkiliyor. Elektrik üretiminde Bakanlığımızın maliyetleri minimize eden enerji yönetimi anlayışının bir sonucu olarak, 2 yıldır elektriğe zam yapılmadı, aksine indirim yapıldı. Sektörde yaptığımız, rekabeti esas alan reform çalışmalarının sonuçlarının alınmasıyla, orta ve uzun vadede bu sorun kalıcı bir şekilde iyileşecektir. Benzer şekilde, yüksek düzeydeki kayıp-kaçak oranları ve kesinti-arıza sıklığı elektrikten sanayicinin ve vatandaşımızın arzu edilen kalitede yararlanmasını engelliyor. Aldığımız tedbirlerle gerek kayıp-kaçak oranında gerekse kesinti ve arıza sıklığında azaltma sağlanmıştır. Yapmakta olduğumuz yapısal düzenlemelerle orta ve uzun vadede hizmet kalitesinde kalıcı iyileşmelerin ve çağdaş standartlarda elektrik arzının sağlanacağını söyleyebilirim." Bunlara ek olarak madencilik konusunda da kısa bir bilgi veren Çimen, "Aslında madencilik politikası ile enerji politikası entegre gereken birbirlerini tamamlayan politikalar. Enerji politikaları alanında söylenen politika önceliklerimiz özellikle madenciliğin enerji hammaddeleri boyutu itibariyle ne demek istediğimizi bir şekilde ortaya koyuyor. Bu çerçevede biz yeraltı kaynaklarımızın gerek enerji hammaddesi olması, gerekse diğer endüstriyel hammadde ihtiyacı itibariyle ekonomiye daha fazla artan miktarda katkı sağlamasını arzu ediyoruz." diye konuştu. "Kojenerasyon: Yüksek Verim, Temiz Çevre, Enerjide Yeniden Yapılanma" ♦ ENERJİ & KOJENEAASYON DÜNYASI I 37

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=