Enerji ve Çevre Dünyası 38. Sayı (Kasım-Aralık 2005) / Energy & Cogeneration World - Enerji & Kojenerasyon Dünyası

SÖYLEŞİ / INTERVIEW Gazprom'un vizesini alması şart. Bu vizeyi verirken de Gazprom, Almanya benzeri ithalatçı şirketle ortaklığı isteyebilir. 30 Kasım'da (bugünlerde tarih değişmezse) doğal gaz anlaş malarının paket ihaleleri var. Bu ihalede Gazprom'la böyle bir işbirliği yapacak firmaları şanslı görüyorum. Yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı açısından AB ülkeleri ile Türkiye'ye karşılaştırdığımızda önemli farklılıklar göze çarpıyor. Sizce, Türkiye'de yenilenebilir enerji kaynaklarının daha verimli bir şekilde kullanılabilmesi ya da uygulama sahalarının genişletilmesi hangi koşullarda gerçekleşir? Yapılması gerekenler neler? Özellikle şunu belirtmek isterim ki bazı yerlerde belirli kapasiteye kadar olan küçük hidrolik santralleri yenilenebilir enerji kaynağı olarak görürlerken büyükler yenilenebilir kategorisinde görülmüyorlar. Bence, doğanın yardımı ile kendini yenileyen tüm kaynaklar yenilenebilir enerji kaynağıdır ve bu santrallerinde özel sektöre devrinin yapılması gerekir. Fakat bu devir belki bir varlık satışı şeklinde değil de işletme hakkı devri şeklinde olabilir. Mesela bir Atatürk Barajı'nın varlık satışı modeli ile satılması milli menfaatlerimize aykırı olabilir. Ayrıca bunların işletme hakkı devri ile satışının yapılması ile piyasanın regüle edici bir niteliğe ulaşması da sağlanmış olur. Bugünkü durumda büyük hidrolik santrallerin işletilmesi şu anda EÜAŞ'ın elinde. EÜAŞ'a bu santraller DSİ tarafından sıfır maliyetli devre-dildiği için EÜAŞ bu santrallerin üretim ucuzluğunu kendi kömür santralleri ile paçallamak suretiyle sanki çok ucuza elektrik üretiyormuş da bu ucuzluktan çok büyük para kazanıyormuş gibi havaya giriyor. Bu hem muhasebe sistemi yönünden hem de dünyada yerleş miş maliyet esasları yönünden yanlış bir anlayıştır. O barajın kuruluş masrafı vardır ve bu masrafların mutlaka maliyetlerin içine girmesi gerekir. Bu yapılabilirse, Türkiye'nin gerçek ortalama üretim maliyeti bulunur ve bu maliyet ile elektrik satış fiyatı oluşur. Böyle yapılması halinde elektrik satış fiyatının bugün Avrupa ortalaması olan 5.3 Euro Cent (kWh başına) sevi yesine yavaş yavaş geleceği kanaatini taşıyorum. Ayrıca yenilenebilir enerji kaynakları ile ilgili olarak Mayıs ayında çıkmış olan YenilenebilirEnerji Kaynakları Kanunu (YEK) rüzgar enerji santrallerinin kurulması yönünden güzel bir potansiyel yarattı. Ama bunu sadece bir adım niteliğinde görmek ve bu santrallerin kurulmasında gerekli zeminin oluşturulması için ikincil mevzuat dediğimiz yönetmelikleri de bir an önce çıkartmak gerekir. "Bence, doğanın yardımı ile kendini yenileyen tüm kaynaklar yenilenebilir enerji kaynağıdır ve bu santrallerinde özel sektöre devrinin yapılması gerekir. " "AB'ye giriş sürecinde onların yasalarına, standartlarına uygunluk yönünden enerji sektörü iyi bir durumda. " AB müzakerelerinde Türk enerji sektörü de ele alınacak. Konuyla ilgili neler düşünülüyor? Size göre, enerji ile ilgili öngörüler, ortaya konulacak öncelikli şartlar neler? Türk enerji sektörü AB'ye girmeye ne kadar hazır? AB'ye giriş yönünden enerji sektörünün hazırııklı olduğunu görüyorum. Çünkü Türkiye'nin enerji sistemleri bütünüyle AB ülkelerinin kendi ülkelerine uyguladıkları standartlarda, teknik yapıda yapıldı. Türkiye'deki sistemlerimizi uzun müddet yabancılar kendi standartlarına uygun olarak kurdular. Daha sonra bizler de kendi tesislerimizi kurmaya başladığımızda gerek santral, gerek dağıtım, gerekse iletim sistemleri bunları yine dışarıdan aldığımız malzeme ve ekipmanlarla yapıldı. Buralarda büyük bir değişiklik olmadı. Uyum yapamadığımız konular ise piyasa yapısında oldu. AB, devletçilikten liberal elektrik piyasasına bizden daha önce geçti. Bundan dolayı daha fazla yol kat ettiler. Bunun yanı sıra frekans kontrolü mekanizması da üzerinde durmamız gereken konulardan biri. AB'de elektrik üretim şirketleri frekans kontrolü sorumluluğunu taşırlar. Enerji Bakanlığı dolayısıyla TEİAŞ ve Yük Tevzi Merkezi yeni kurulacak santrallere frekans kontrolü sorumluluğunu getiren uygulamayı başlattı. Bildiğim kadarı ile yap-işlet santrallerinde bu uygulama var. özel sektör yavaş yavaş frekans kontrolünde yer almaya başladı. Ama bunu yaygınlaştırmak ve yeni kurulacak tüm santrallerde frekans kontrol sorumluluğunu ortaya koymak gerekiyor. Bunun dışında AB ile yapılan görüşmelerde sınır ötesi şebekelerin bağlanmasında uyulması gereken hususlar da dikkat edilmesi gereken konular arasında yer alıyor. Özetle, AB'ye giriş sürecinde onların yasalarına, standartlarına uygunluk yönünden e nerji sektörü iyi bir durumda. Sektöre yeni yıl mesajınızı da alabilir miyiz? Burada söylediğim olumsuzlukları, sektörün önünü biraz daha açmak, yanlışları düzeltmek ve serbest piyasayı biraz daha genişletmek amacıyla vurguluyorum.Yapılan çalışmaların tama mını olumsuz gibi algılamamak gerekir. Özel sektör 5.400 Mw'lık kapasitesi ile her yıl aşağı yukarı yüzde 10-12 arasındaki genişle mesini sürdürüyor. Bu gelişmenin gelecek yıllarda % 20 gibi rakamlara çıkartılması söz konusu olabilir. Doğal gaz fiatlarının yükselmesine rağmen piyasada büyük bir canlanma var. Özel sektörün yatırımlarını ara vermeden sürdürmelerini tavsiye ediyorum. Önümüzde yıl elektrik tüketimi artışı daha yüksek olacak. Planlanmış yatırımların süratle gerçekleşmesi için, Elektrik Üreticileri ve Otoprodüktörlerin yatırımlarını bir an önce tamamlamaları önerisinde bulunuyorum. Önümüzdeki yıl bunlar için çok daha parlak bir yıl olacak. Tüm Enerji Sektörünün yeni yılını kutluyorum. t "AB'ye Giriş Sürecinde Türkiye'de Kojenerasyon-Yeni Gelişmel er" ♦ ========-_:E::_:N,::ER�J::_İ ::_& _::::KO�JE�NE�RA�SY,:::0:_N _:::DU:.:_NY'..'.: AS:,:1 •__:K::_AS:'.'.:IM:'.:/A::,::R_::AL:'.:: I K�2,:::00:.::_ 5 -1- '1.9-

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=