Enerji ve Çevre Dünyası 42. Sayı (Mayıs-Haziran 2006) / Energy & Cogeneration World - Enerji & Kojenerasyon Dünyası

• GÜNCEL/ AGENDA önemli bir konuda gerek fikir terakkisinde bulunmak gerek ülkemizin enerji sorunları ile ilgili fikir alışverişinde bulunmak olsun oldukça faydalı bir aktivite oldu ğunu düşünüyorum" dedi. Oturumun konu başlığından yola çıkarak değerlendirme lerde bulunan Ercan, özellikle çevre konusunu ele aldı. Ercan, konuyla ilgili şunları söyledi: "Çevre hepimizin önem verdiği bir kavram. Dünyamızın gerek sera gazı emisyonlarından olsun gerek elektrik üretimi yada diğer endüstrileşmiş tesislerin atıkları sebebi ile olsun ciddi bir çevre tehlikesi altında olduğu bilenen bir gerçek. Dünya atmosferini çevreleyen sera gazı kon santrasyonunun artması iklim değişikliği tehlikesini gündeme getirmektedir. Bu tehlike, milletler tarafından kabul görmüştür ki geniş çaplı protokoller ve Kyoto Protokolü gibi anlaşmalar aracılığı ile bu konuda kısıtlamalar getirilmiştir. Bugün Türkiye'nin girme aşamasında olduğu Avrupa Birliği, Kyoto Protokolü'nün en büyük destekleyicilerindendir. Kyoto Protokolü'nün getirdiği yükümlülüklerin en büyüğünü üzerine almıştır. Bugün Avrupa Topluluğu emis yonlarını 1990 seviyesinin % 8 altına getirmeyi taahhüt etmiştir ve bununla ilgili çalışmalarına tüm hızla devam et mektedir. Avrupa Topluluğu, üye ülkeler arasında bir yük paylaşımı gerçekleştirmiştir ve üye ülkeler emisyonlarını 1990 seviyelerine göre regüle etmek durumundalar. Bunu yaparken Kyoto Protokolü birtakım mekanizmalar getirmiştir. Bu mekanizmalar, Temiz Kalkınma Mekanizması olsun, Ortak Yürütme Mekanizması olsun Emisyon Ticareti olsun, günümüz enerji piyasalarına damgasını vuracaktır. Çünkü bu mekanizmalar sadece emisyon mik tarlarının azaltılmasına yönelik değildir; bizzat cezalar ve teşviklerle hem özel sektörün hem de resmi kuruluşların projelerinin daha fizıbl olmasına ya da daha az fizıbl olmasına yol açacak planlar sunmaktadır. Avrupa Topluğu'na girme aşamasında olan Türkiye'nin de bu temiz enerji dalgasına sırtını dönmemesinin mümkün olmadığını düşünüyorum. Ülke olarak enerji piyasalarımızda birtakım problemler olabilir. Zaten dünyada enerji alanında sorunu olmayan bir ülke yok. Bugün TEİAŞ'ın yaptığı projeksiyonlara bakacak olursak, Türkiye'nin iki ayrı senaryoya göre 2020 yılına kadar 50.000 MW yada 30.000 MW'lık ekstra kapasiteye ihtiyacı olabilir. Ben ülke olarak ihtiyacımız ne ise, özel sektör ile devletin el ele vererek bu açığı kapatılabileceğine inanıyorum. Fakat kapatılırken dün yadaki temiz enerji dalgasına sırtımızı dönemeyeceğimizi bir kez daha söylemek istiyorum. Kısaca üçüncü oturumda nelerin konuşulduğundan da bah setmek isterim. Elektrik İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürü Kemal Büyükmıhcı hazırlanan "Enerji Verimliliği Kanun Taslağı"ndan bahsetti. Bu taslağa göre, enerji yoğunluğunu azaltabilen şirketlere giderlerinin %20'sini geri kazanabilme imkanı sağlanacak ve yatırımlar hazine tarafından destekle necek; hatta bazı kuruluşlara lisans almaksızın faaliyet gös terme hakkı tanınacak. Ben de bir bildiri verme şansına sahip oldum. Konusu Kyoto Protokolü, Avrupa'da Emisyon Ti careti idi. Üçüncü katılımcı GE Energy'den Marcus Scholz, temiz kömür teknolojilerinden bahsetti. Bu teknolojilerin oldukça önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü kömür dünyada yükselişte. Aynı zamanda çevreye saygı da dünyada yükselişte. O zaman çevreye saygılı kömür teknolojilerinin geliştirilmesi hepimiz için bir şans. Wartsila'dan Ari Suominen de bize gaz mo torlarının emisyon seviyelerinin düzenlenmesi ile ilgili olarak Avrupa'daki değişik uygulamalardan bahsetti. Oturumdaki bir diğer konuşmacı olan Ciner Grup'tan Selda Bilgiç ise Enerji Verimliliği potansiyeli ve endüstriyel etkileri konusunda bir su num yaptı. Enerji verimliliğinin de konuşmamın başında bahsettiğim gibi dünyadaki ülkeler açısından ne kadar önemli olduğunu tekrarlamak isterim". "Kojenerasyon Uygulamalarında Yeni Teknoloji/er" başlığındaki oturuma baş kanlık eden TÜSİAD Enerji Komisyonu Başkanı Dr. Arnold Hornfeld ise şu değerlendirme lerde bulundu: "Kojenerasyon Uygulamalarında Yeni Teknolojiler konulu oturuma büyük bir ilgi vardı. Bu durum, bu sahanın gittikçe alakamızı çektiğini ve bu işe büyük bir hevesle geldiğimizi göster­ � TÜSIAD Enerji Komisyonu Başkanı mektedir. Oturumlarda takip ettiğim kadarı ile birçok problem dile getirildi fakat bu problemleri nasıl çözeceğimiz konusunda bir fikir geliştirilemedi. Bu belki buradaki programın çerçevesini aşıyor ancak en azından herkes konuşulmayan çözümleri kendi kafasında geliştirirse bu müspet bir nokta olur. Dünya teknolojisini geliştirmek için araştırmalar yapılıyor. Bu araştırmaları yakınen takip etmek önemli bir husus. Kalite ve kurulan tesislerin uzun ömürlü olması ile ilgili olarak, dikkat ederseniz 15 milyon saat veya şu kadar milyon saat herkes yaptığı tesislerin ömür uzunluğundan iftiharla bahsetti. Demek ki çok dayanıklı çok kaliteli tesisler yapmak bugün malını satmak için ciddi bir konu olmuş. Verimlilik, %30'Iardan 35'Ierden %45'Iere 50'Iere yükselmiş; hatta kullanılan yakıt ve cinsine göre %60 sınırlarını zorluyor. Bunlar çarpıcı rakamlar. Teorik olarak elde edilebilecek enerjinin o yüzde nispetlerinde elektriğe çevrilmesi heyecan verici bir husus. Öte yandan araştırma ve geliştirmedeki eksikliklerimizi ve bu eksikler üzerinde çalışmamız gerektiğini biliyoruz. Artık dünya, çöpten çıkan gazı biyogazı dahi havaya atmak ve harcamak istemiyor. Bizim de primer yakıtlara kıskançlıkla yaklaşmamız ve en ince ayrıntısına kadar bu işleri düşünmemiz lazım. Bugün İsviçre onlarca yıl önce yaptı ve hiçbir akarsuyu boşluğa akıtmamaya başladı. Türkiye'de birçok dere boşluğa akıtılıyor. Diğer bir husus ise, bir cam bardağı üretmek için diğer ülkelere göre iki misli fazla elektrik kullanıyoruz. Artık herhalde uyanENERJi & KOJENERASYON DÜNYASI ·MAYIS-HAZIRAN 2006 � -44 -ı..:::...:..: ::=::::::::: :.c:= ===== == =::::::::::::c.:::::::==:=:====----= ======-- •· "AB'ye Giriş Sürecinde Türkiye'de Kojenerasyon-Yeni Gelişmeler"

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=