40 HES veya sıcak yedek doğalgaz santrali ile desteklenmesi gere kiyor. Nükleer santralin yıllık çalışma süresi 7.000-8.000 saat, rüzgar santralinin yıllık çalışma süresi ise 2.000- 3.000 saattir. 1.000 MW'lık nükleer santralin yıllık üretimi 7-8 milyar kWh/yıl iken, aynı kurulu güçteki rüzgar santralinin yıllık üretimi 2-3 milyar kWh/yıl düzeyindedir. Yatı rım maliyetlerine baktığımızda ise nükleer santralin yatırım maliyetinin 1 .500-2.700 dolar/kW, rüzgar santralinin da 1.200-1.600 dolar-kW olduğunu görüyoruz. Ancak giderek rüzgar santrallerinin yatırım maliyetlerinin yüksel mesi de söz konusu. Rüzgar enerjisi ile nükleeri karşılaştırmak, at arabası ile oto mobili karşılaştırmak gibibir şey. Ama, Türkiye'de hem rüzgar santraline hem de nükleer santrale ihtiyaç var. Bütün kay naklarımızı optimal sınırlar içerisinde kullanmak zorundayız. 2005 sonu itibariyle dünya rüzgar ve nükleer santrallerinin güç karşılaştırması tablosuna göre, dünyada mevcut 443 reaktör ünitesinin kurulu gücü 370.000 MW. Buna karşılık toplam 75.000 adet rüzgar türbinin kurulu gücü ise 57.000 MW düzeyinde. Şimdi durum böyle olunca, nükleer yapmayalım da rüzgar yapalım, açığını kapatırız demek bir ütopyadan öte bir şey olmuyor. Ayağı mızı yere basarak konuşmak lazım. O Avrupa Ülkelerinde yenilenebilir enerji kaynaklarının mevcut durumu hakkında kısaca bilgi verir misiniz? Wind Power The Windicator'un Temmuz 2006 verilerine göre, Avrupa ülkelerindeki rüzgar kurulu güçleri Almanya'da 18.420 MW, İspanya'da 10.028 MW, Yunanistan'da 573 MW, İtalya'da 1.717 MW, Portekiz'de 1.024 MW. Buna karşılık Türkiye'deki kurulu rüzgar gücü ise bir santral devreden çıktığı için 19 MW olarak görülüyor. Neyse ki Haziran sonunda 50 MW'a çıktı. Avrupa yenilenebilir deyince daha çok rüzgarı anlıyor. Su kay nakları çok sınırlı. Biomas kullanan ülkeler de var. Ben size yenilenebilir enerjide elektrik açısından şöyle bir dünya tablosu vereyim. Dünyanın elektrik kurulu gücü bugün için 3800 GW (GW=giga watt,= 1000 MW) düzeyini aşkın olup, yenilenebilir kaynaklara (büyük hidrolikler hariç) dayalı elektrik kurulu gücü 65 GW küçük hidroelektrik, 59 GW rüzgar, 45 GW Biomas, 1O GW jeotermal, 4 GW güneş ve diğerleri olmak üzere toplam 183 GW düzeyinde, yani daha kurulu gücün yüze 5'ine ula şılabilmiş değil ( %4,5). Mevcut yenilenebilir kurulu gücünün yarısını aşkını da Avrupa'da. Yenilenebilir enerjilerden güneş elektriği, rüzgar elektriğinden 3-5 kat pahalı. Tüm dünyada enerji elektrik fiyatları artarsa, yenilenebilir enerji kullanımı da artar. O Türkiye'de henüz uygulamaya konmamış Green Certificate hakkında bilgi verir misiniz? Bu tür bir uygulama ile Türkiye'nin kazançları neler olacak? 2006 yılında Yeşil Elektrik Sertifikası'nın (Green Certificate) Türkiye'de uygulanması için uluslararası düzeyde bir çalıştay yaptık. Bu çalıştayı TOBB ve TOBB'un Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi'nin işbirliğiyle gerçekleştirdik. RESSİAD, Yeşil Sertifika veren Avrupa Birliği Kuruluşunun Türkiye Tem silciliği'ni üstlendi. Burada Yeşil Sertifika vermek için gerekli teknik ve diğer etütleri tarafsız bir kuruluş olan TOBB'un Ekonomi EN ERJ I DÜNYASI TEMMUZ-AGUSTOS 2006 ve Teknoloji Üniversitesi yapacak. Bu etütlerden sonra Yeşil Sertifika'yı vereceğiz. Buna da ancak 2007 yılında başlayabile ceğimizi tahmin ediyorum. Zaten Yeşil Sertifika ile ilgili iş yapabilmemiz için Türkiye'nin UCTE'ye bağlanmış olması lazım. UCTE'yi imzaladık ama henüz bağlanmadık. Bu konudaki çalışmalar devam ediyor. RESSİAD, sadece Yeşil Sertifika değil aynı zamanda Emisyon Sertifikası'nın da Türkiye'de uygulanmasından yana. Kyoto Protokolü'nün de bir an önce imzalan masını istiyoruz. Ancak, bu ikisi farklı şeyler. Emisyon Sertifikası'nı devlet kuruluşları verecek. Yeşil Sertifika'ya 'gönüllü sertifika' da diyorlar. Sahibine tabii ki ek kazanç getiriyor. Avrupalılar piyasa gereğince kotalarını doldurmak için Yeşil Elektrik ithal etmek mecburiyetindeler. Avrupalılar bize iki taleple geliyorlar. Birincisi, ürettiğimiz elektriği almak istiyorlar. Emisyon sınırlamalarına katkıda bulunduğu için Türkiye'den Yeşil Elektrik almak istiyorlar. Bunun için şirketlerimizle konuşuyorlar. İkinci talepleri ise bizimle Yeşil Sertifika ticareti yapmak. Türkiye Kyoto Protokolü'nü imzalamasa da İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'ni imzalamış bir ülke olduğu için Yeşil Elek trik ve Yeşil Sertifika ticareti yapmaları Avrupalıların emisyonla ilgili taahhütlerini yerine getirmesi açısından Türkiye'yi geçerli duruma getiriyor. Bu da Türk üreticisine yeni bir pazar, yeni bir piyasa açıyor. Bu bakımdan önemli bir katkısı var. Ancak, bunun için UCTE (Avrupa Standartlarında Enterkonnekte Sistem) bağlantısının bir an önce gerçekleşmesi gerekiyor. Burada bir şeyi vurgulamak istiyorum. Avrupa kıtası doğal kay nakları sınırlı bir kıta. Hem akarsu hem de rüzgar açısından fazla olanak yok. Bu nedenle denizde rüzgar santrali kuruyorlar. Denizde kurulan rüzgar santralinin maliyeti karada kurulan rüzgar santraline göre bir buçuk, hatta iki kata yakın. Ancak, yenilenebilir enerji kotası taahhütlerini yerine getirebilmek için bu yatırımları yapıyorlar. Oysa, Türkiye hem akarsu hem de rüzgar potansiyeli açısından çok elverişli bir ülke. Türkiye'de üretilen elektriği almaya ve Türkiye ile ortak yatırım yapmaya hazırlar. Yani, ortam çok müsait. Ama, Türk yatırımcısının desteklenmesi, da ha doğrusu piyasanın işler duruma gelmesi lazım. O YEK'in çıkması ile beraber rüzgar enerjisini ve diğer yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım konusunda gelişmeler beklendiği şekilde gerçekleşti mi? Türkiye'de, yeni-lenebilir enerjinin geleceğini nasıl görüyorsunuz? Teşvikler yeterli mi? Tam gelişmenin sağlanmasını engelleyen bariyerler neler? Kanun maalesef şu ana kadar yeterli gelişme sağladı diyemem. Tabii ki kanunun çıkması, yenilenebilir enerjiye, daha doğrusu yeşil elektriğe, bazıları yeterli görmese de farklı fiyat anlayışı ge tirmesi, sektörü ve tesisleri teknik boyutlarıyla, özellikleriyle ta nımlaması açısından güzel bir iş oldu. Bu konuda son bir girişim olarak, YEK ile ilgili bir değişiklik tasarısı gündemde. Şu anda TBMM Enerji Komisyonu'nda bulunan tasarıda rüzgar ener jisiyle ilgili olarak alım süresini 7 yıldan 10 yıla çıkartan bir husus var. Bizim için bu husus çok önemli değil. Çünkü biz dev lete elektrik satmayı düşünmüyoruz. Biz serbest piyasada özel
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=