Enerji ve Çevre Dünyası 44. Sayı (Eylül 2006)

38 GÜNCEL / ACTUEL b. Zor ve büyük projelerde sadece yatırım geri ödeme döneminde (7 yıl), Devletten üretilen elektriğin kWh başına kaç cent destek primi isteyeceği. Daha sonraki dönemde kWh başına Kamuya ne kadar pay verecektir? Bu iki şartla tffm projeler şeffaf bir şekilde ve teminat alınarak, yaptırımları konmuş sözleşmelerle ihale edilebilirse, yarım kalan veya hiç b·aşlanılmamış tüm enerji projeleri 4-5 yıl içinde ülke ekonomisine kazandırılmış olacaktır." HESİAD: Bilindiği gibi, Mart 2001'de kanunlaşan 4628 sayı l ı Elektrik Piyasası Yasası ile, Türkiye elektrik üretimini "Piyasa Ekonomisi" kuralları içinde yürütmeyi stratejik bir tercih olarak hukuken benimsemiştir. Ancak, ülkenin (ne bürokrasi-ne siyaset-ne yasamane sivil toplum örgütlerine de toplumsal bireyler olarak) böyle bir tercih hazır olduğunu söylemek oldukça zordur. Kanunun çıktığı günlerde olduğu gibi, bugün de "Kamu Yararı" ile "Kamu Eli ile Üretim" kavramları arasındaki farkın, özellikle kamusal aktörler tarafından yeterince ayırt edilemediği bir realitedir. Bu felsefi anlayış ile mevzuat yapısı arasındaki fark nedeni iledir ki, aradan geçen aiti yıla rağmen, kamu dışında elektrik üretimi (kanun çıkışından evvel ki otoprodüktörlerin de içinde olduğu) düzeyi toplam üretimin % 1 5-1 Tsi civarında kalmıştır, özetle Serbest Piyasa oluşamamıştır. Gerek bürokrasinin, gerekse siyasi gücün enerji erkini elinden bırakmaya hazır ve niyetli olmamasının yanı sıra, ülkenin "Yatırım Ortamı"nın da enerji gibi çok önemli bir sektörde piyasa oluşumunu sağlayacak seviyede olmayışı, bugün gelinen karmaşık ortamı yaratmıştır. Diğer taraftan, teknik olarak enerji mevzuatının da (birincil, ikincil ve ilgili mevzuat dahil), iyi düzenlenmemesi ve uygun model yaratılamaması ve ayrıca, sistem bakımından yeterli olmaması da, bugün gelinen ortama ciddi katkıda bulunmuştur. Özel sektör piyasa aktörlerinin "Üretim Lisansı"na bağlanmış olan elektrik üretimi projeleri esasen büyük bir oranla kanun çıkmadan evvel geliştirilmeye başladığı projelerdir. Yatırımcılar "Piyasa" oluşacağı varsayımı ile yaptıkları fizibiliteler ile yola çıkmışlardır. Ancak, mevzuat hazırlama görevini üstlenenlerin"Piyasa Ekonomisi"ne, ister idoloji, ister diğer nedenler ile pek sıcak bakmadüşünülememiş ve yetersiz bir mevzuat yapısı ve bu yetersiz yapıya dayalı bir modelleme ile karşı karşıya kalınmıştır. Çok uzun bürokratik süreçler ve darboğazlar, tüm yatırımları temelden etkiler durumdadır. Her safhada, otoriteler tarafından ortaya atılan çok çeşitli direçler, yatırımları bugünkü haline getirmiştir. Yeni yapılan lisans müracaatlarının da yukarıda sayılannedenler çerçevesinde, kolaylıkla devreye gireceğini beklemek fazla iyimserlik olacaktır. ENERJİ OÜNYASI EYLÜL 2006 I / RENEWABLE ENERGY Söz edilen Yatırım Ortamı'ndaki düşük profilin yanında "Piyasa Ekonomisi" kurallarına göre çalışacak bir enerji piyasasının oluşacağı konusundaki ümitler, her geçen gün biraz daha azalmaktadır. Üretimin %85'ine, dağıtımın (hemen hemen) ve iletimin tümüne sahip kamu kurumlarının siyasi bir bakışla Elektrik Enerjisi Fiyatı'nı oluşturuluyor olması ve maniplasyonu en büyük dar boğazlardandır. Yukarıda değinilenler çerçevesinde, oluşan ve oluşmaya devam edeceği görülen elektrik enerjtsi fiyatı , projeleri yapılabilir yani fizibıl olmaktan çıkarmaktadır. Bu durum, yetkili otoriteler tarafından da görülmüş ve ülke için çok önemli olanArz Güvenliği'ni sağlamak için, enerjide "Yatırım Ortamı"nın ve "Piyasa Ekonomisi" kurallarını sağlama yoluna gidilmesi yerine, yatırımları kamu kurumları eli ile yapılmasını sağlayacak "Strateji Belgesi" ve kanun değişiklikleri yapılarak "Serbest Piyasa" anlayışı tamamen askıya alınmıştır. Böyle bir enerji ortamında, yatırımcıların motivasyonunun hızla düşmesinden daha da önemli olarak böyle bir fizibilite ortamında finans ve sigorta kuruluşları da, bırakın Proje Kredisini, klasik kredi ile bile projeleri fonlamakta isteksiz davranmaktadır. Elektrik enerjisinde projeksiyonlarında bir ihtimal olarak ortaya çıkan, ancak seviyesi ve zamanı konusunda ihtiyatla yaklaşılması gereken açık için, acil ve geçici tedbirler, otoriteler tarafından alınmaya çalışılmaktadır. Bunların başında, mevcut kamu kurumu uhdesindeki kömür-gaz ve hidrolik santralarının rehabilitasyonları ve ünite ilaveleri gelmektedir. Her ne kadar bu tedbirler kaçınılmaz ise de, Serbest Piyasa'ya geçişi zorunlu kılan ana nedenler önemle hatırlanarak, bu geçici ve acil sayılabilecek tedbirlerin yanı sıra, esasa dayalı tedbirlere süratle başvurulmalıdır. Aksi halde Elektrik Enerjisinde "Serbest Piyasa Ekonomisi" oluşamayacaktır. Şayet, 4628 sayılı yasa ile getirilen "Piyasa Ekonomisi" kuralları içerisinde elektrik piyasasının çalıştırılmasında vazgeçilmeyecek ise; t Bugünkü hali ile ilgililer tarafından çok eleştirilen bir şartname ile ihaleye çıkılması düşünülen elektrik dağıtımındaki modelleme, yeniden gözden geçirilip uygulanabilir ve sürdürülebilir tarza getirilip dağıtım sistemi özelleştirmeleri ivedilikle yapılmalı ve %20'Ier seviyesindeki aşırı kayıp-kaçak önlenmelidir. Bu hem üretim bakımından arz güvenliğine hem de elektrik fiyatına son derece olumlu katkı sağlayacaktır. t Yine, eksiklikleri söz konusu olan Enerji Verimliliği, yalnız son kullanıcı 8yani sanayi ve konut) değil , üretim-dağıtım-iletimulaşım-tarım gibi dikkate alınarak (ki hukuk temelinde eşitlik bakımından da gereklidir). Enerji Verimliliği Kanunu, süratle kanunlaştırılmalıdır. Ancak temel olarak; t Kamu kurumlarının, özellikle Elektrik Üretimi, Dağıtım ve Ticasüratle yapılması, t Enerjide Yatırım Ortamı'nın kabul edilebilir seviyeye getirecek radikal değişikliklerin yapılarak, sürdürülebilir bir yapıya kavuşturulması , t Tüm ilgililerin (bürokrasi, siyaset, yargı) "Piyasa Ekonomisi" kuralları ile enerji piyasasının yürütülmesine katkı sağlayacak biçimde davranacağı bir felsefenin benimsenmesi gerekmektedir." t

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=