Enerji ve Çevre Dünyası 45. Sayı (Ekim 2006)

bir finansman olabilmesi için oturduğumuz bazında sağlam olması gerekiyor. Özellikle elektrik enerjisi üretimine dair kullandığınız finansman modellerinde bilinmeyen sayısının az olması gerekir. Bu modellerde, maliyetyönündeki en önemli bilinmeyen de enerji üretiminde kullanılan hammaddenin sağlanmasındaki süreklilik ve maliyetleridir. Maliyet tarafındaki bu iki değişkendeki oynaklığın, finansmanın sağlığı açısından, az ve tahmin edilebilir olması gerekiyor. Fosil yakıtlarına dayalı enerji üretim tesislerinde ne yazık ki bunu sağlamak, maliyetlerdeki artışı fiyatlarınıza yansıtamıyorsanız, ne yazık ki pek kolay değil. Aslında büyük resme baktığınızda da, Türkiye'nin kendi enerji kaynaklarının kullanımını maksimize etmeden, işin kolayına kaçarak yerel olmayan enerji kaynaklarına yöneldiğini görebilirsiniz. Türkiye'nin özellikle yerel enerji kaynaklarının kullanımını maksimize edebilmesi için makro ölçekte planlama yapması gerekirdi. Devletin bu noktada iyi bir performans sergilediğini söylemek ne yazık ki biraz zor. Fakat, son dönemlerde, Devlet'in enerji politikalarında bir değişiklik olduğunu ve yerel enerji kaynaklarının kullanılmasına yönelik olarak, devletin özel sektörü çeşitli şekillerde cesaretlendirdiği görülüyor. Özellikle temiz (çevre dostu) ve aynı zamanda yerel ene_rji kaynaklarının devreye sokulduğu söylenebilir. Bana göre hidroelektrik, rüzgar, kömür, jeotermal ve son olarak da nükleer santrallere ağırlık vermeli. Nükleer enerji kavramının kafalarda soru işareti yarattığını biliyorum. Nükleer santraller aslında çok romantik bir kavram değil ama romantizmi bugün yaşam biçimi haline getiren ülkelere baktığımızda nükleer enerji en fazla üreten ve kullanan ülkelerin de bunlar olduğunu görüyoruz. Türkiye aslında kendi kaynaklarını kullanma da biraz geri kaldı. Burada çok komplo teorisi yapmak istemiyorum ama biz cevherlerin üzerine oturmuşuz. Yurtdışından enerji ithal ediyoruz. Türkiye toplam tükettiği enerjinin yüzde 80'ini ithal ediyor. "Yeni finansman modelleri geliştirmeye çalışıyoruz" Daruma olarak biz, saydığımız yerel kaynakları yani yenilenebilir ve temiz olanlara öncelik vererek, finansman modelleri geliştiriyoruz. Bu enerji kaynaklarının dışında kömür santralleriyle de ilgileniyoruz. Özelleştirme sürecinde Türkiye başarılı bir dönem geçiriyor. EPDK sektörde kurallarını belirledi ve oyunun kuralları ortaya çıktı. Sektör bence kaygı vermeyecek şekilde gelişiyor. Kısacası serbest piyasa oluştu denilebilir. Sektörün hem üretim hem dağıtım kanalında çalışmalarımız var. Üretim kısmında, bugüne kadar doğalgazların tercih edil- "Özellikle elektrik enerjisi üretimine dair kullandığınızfinansman modellerinde bilinmeyen sayısının az olması gerekir. Bu modellerde, maliyet yönündeki en önemli bilinmeyen de enerji üretiminde kullanılan hammaddenin sağlanmasındaki süreklilik ve maliyetlerdir." SÖYLEŞİ / INTERVIEW "Türkiye aslında kendi kaynaklarını kullanma da biraz geri kaldı. Burada çok komplo teorisi yapmak istemiyorum ama biz cevherlerin üzerine oturmuşuz. Yurtdışından enerji ithal ediyoruz. Türkiye toplam tükettiği enerjinin yüzde 80'ini ithal ediyor." mesinin en önemli sebeplerinden biri de finansmanının çok kolay sağlanabilmesiydi. Bu gelişmekte olan ülkelerde çok cazip görünüyor tabii. Türkiye'de enerji sektörünün gelişimini etkileyen "finansmana göre proje" kavramının tam tersi "projeye göre finansman" kavramıyla hareket etmeye başladık aslında. Şu anda proje seçiyoruz. Bu yatırımlardan, özellikle hidroelektrik santralleri önümüzde önemli alternatifler olarak duruyor. Bu projelerin toplam maliyetlerinin % 30 civarı ithal mallardan oluşuyor, % 70 kadar da yerel maliyetler var. Yerel maliyetlerin finansmanı zorve pahalı. Bizim yaptığımız buna benzer dağılımları olan bir projeye en uygun, optimal parametrelere (miktar, vade, maliyet ve teminat) sahip finansman modelleri oluşturmak. Örneğin projenin verimliliğine göre bazen % 70 değil de % 80, % 90 bazen çok iyi projeleri %100'e kadar finanse edebilecek noktaya kadar geldik. Bir finansmanın yapısını bir çok faktör belirliyor. Örneğin finansman miktarı. . . Finansmanın miktarı projenin aynı zamanda geri ödeme kapasitesi ile çok ilişkili. İki tane hidroelektrik santralinin aynı miktarda yatırımı olabilir ama su tutma kapasitesi ya da debi projedeki elektrik üretim hacmini etkiliyor ve bu y üzden projenin geri dönüş süresi de değişiyor. Dolayısıyla burada kurgulayacağım ız finansman modeli projenin nakit akımı ila uyumlu bir şekilde gitmek zorunda. Ağırlıklı olarak biraz daha proje finansmanına yönelmeye başladık. Burada bir çözüm ürettik. Biz geçmişte 2 milyar dolara yakın finansman bitirdik. Bunlar kurumsal garantili yapılan finansmanlardı. Geçtiğimiz günlerde bir rüzgar elektrik projesini finanse ettik ve bu projede de yine bir kurumsal garanti vardı. Bu önemli bir aşama idi. Bunun bir ileri aşaması da projenin kendi içinde kendi oto finansmanını üretebilecek yapıya getirilmesiydi. Burada da bir çözüm ürettik. Proje finansmanı özelikle de hidroelektrik santralleri için proje finansmanlarını yapabilecek noktaya geldik. Kömür termik santraller için de bu modeli uygulayabiliyoruz. Bu finansman modeli önemli bir tecrübe gerektiriyordu biraz da aslında. Türkiye'nin içinde bulunduğu konjonktür, yabancı yatırımcıların Türkiye ile ilgili beklentilerinin olumlu yönde değişmesine neden oldu. Dolayısı ile işin fon kaynağı bacağının daha talepkar olmaya başladığını söylebilirim. Burada bizim mühendisliğimiz uygun projeyi seçmek, uygun yapıyı oluşturmak ve yurtdışından uygun finansman modelleri ile bu işi bitirmek aslında." t ENERJi DÜNYASI EKiM 2006 47

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=