* Türkiye'nin Kyoto'ya göre konumu nedir? Türkiye, Kyoto'nun sayısal salınım azaltım yükümlülüklerinin bulunduğu gelişmiş ülkeler listesinde, yani Ek-B'de, yer almıyor. Bu nedenle, Türkiye'nin Kyoto'ya taraf olması durumunda, Birinci Yükümlülük Dönemi olarak bilinen 2008-201 2 yılları arasında sayısal salınım azaltım yükümlülüğü olmayacak. Bu önemli bir nokta, çünkü Türkiye'nin salınımlarını kısıtlaması gerektiği şeklinde yaygın bir yanlış kanaat var kamuoyunda. Bu yanlış kanaatin nedenine de değinmekte fayda var. Kyoto Sözleşmesi'nin ekleri oluşturulurken Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'nin I no'lu ekinde yer alan OECD ülkeleri sonradan Sözleşme nezdinde Ek-B olarak sınıflandırılarak bunlar için emisyon hedefleri belirlenmiş. O tarihte, Türkiye henüz Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'ne tarafolmadığı için, Ek-B'ye dahil edilmemiş. Türkiye, Çerçeve Sözleşmesi'ne 2004 yılında Ek- 1 'de bulunarak katılmıştır. Gördüğümüz kadarıyla ülkemizde "Sözleşme'ye de tarafolursak, bizi nasılsa Ek-B'ye alırlar" endişesi hakim. Ve bu mantığın sonucu olsa gerek, Kyoto Sözleşmesi'nden hep uzak kalınmış, yıllarca pasif bir politika izlenmiş ve Türkiye'nin çıkarlarını arayan proaktif bir yaklaşım sergilenememiş. Bugün de aynı tavrın sürdüğünü görmekteyiz. Sayın Çevre ve Orman Bakanımız, Kyoto Sözleşmesi'nin gündemlerinde olmadığını, AB üyeliği öncesinde de söz konusu olmayacağını söylemektedir. Bu stratejinin gerekçesini anlamakta zorlanıyorum. Çünkü Türkiye Kyoto Sözleşmesi nezdinde sayısal salınım azaltım yükümlülüğü olan ülke konumunda değildir. Taraf olması durumunda da, kendi talebi veya muvafakatı ,�- ENVIRONMENTAL TECHNOLOGIES / lnterview olmadan, herhangi birsayısal salınım azaltım yükümlülüğü bulunmayacaktır. Sözleşme'nin eklerinin nasıl değişebileceğini anlatan 21 . maddesine göre bu durum gayet açık ve nettir. Ayrıca bununla ilgili bir de örnek vardır. Türkiye ile aynı konumda olan, yani Türkiye gibi Çerçeve Sözleşmesi Ek- 1 dahilinde olan ama Sözleşme'de Ek-B dışında bulunan, bir diğer ülke Beyaz Rusya'dır. Beyaz Rusya Kasım 2005'de Sözleşme'ye tarafolması ile birlikte, bu ülkeye hiçbir sayısal yükümlülük gelmemiştir. Ancak bu ülkenin sera gazı salınımlarını 1990 seviyesinin % 42 altında bulunması nedeniyle Beyaz Rusya Sözleşme'ye tarafolduktan üç ay sonra, % 8 azaltım hedefi almak üzere başvuruda bulunmuştur. Beyaz Rusya'nın Ek-B'ye dahil olma başvurusunun arkasındaekonomik bir motivasyon bulunmaktadır. Çünkü hedefinin çok altında kalmış durumda olacak ve aradaki emisyon farkını başka ülkelere satabilecektir. Türkiye'nin ise, emisyonları 1990-2004 döneminde o/o 72.6 arttığı için Beyaz Rusya'nınkine benzer bir yükümlülükle Ek-B'ye dahil olmayönünde birtalepte bulunması akılcı bir strateji değildir. Onun dışında Sözleşme'nin 2 1 . maddesinde açıkca belirtildiği gibi Türkiye'nin yazılı muvaffakati olmadan Ek-B'ye alınıp yükümlülük verilmesi de mümkün değildir. * İklim Değişikliği konusunda ülkemizin son durumu nedir? Ülkemizin iklim değişikliği konusunda son durumu Ocak 2007'de Birinci Ulusal Bildirim olarak bilinen ve Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi kapsamındaki yükümlülüğün bir parçası olarak hazırlanan kapsamlı bir raporda ortaya konulmuştur. Bu raporda yer alan bilgilere göre 1 95 1 -2004 arasındayazaylarında Batı ve Güneybatı bölgelerinde bir sıcaklık artışı tespit edilmiş durumda. Buna karşılık kış aylarında ise yurt genelinde, özellikle kıyı bölgelerinde, sıcaklıkların düşme eğilimi göstermiş olduğu görülmüş; ilkbahar ve sonbahar mevsimlerinde ise sıcaklıklarda kayda değer bir değişiklik görülmemiştir. 207 1 -2100 dönemi için ise tüm mevsimlerde ülke genelinde ortalama 23 °C mertebesinde bir sıcaklık artışı öngörülmekte; yaz aylarında ülkenin batısında, özellikle Ege bölgesinde sıcaklık artışının 6 dereceyi bulması beklenmektedir. Yağış miktarlarına bakacak olursak; kış yağışlarında güneyde olan azalmanın yanında Karadeniz kıyılarında o/o 30'a yakın artış beklenmekte. Yaz yağışlarının bütününde çok fazla bir değişim görülmüyor. Deniz suyu seviyelerine bakıldığında Antalya ve Erdek kıyılarında son yirmi yıldaki yükselmenin hızlı bir şekilde geliştiği, yıllık 7 mm'nin üzerinde gerçekleştiği görülmekte. Özellikle Orta ve Doğu Karadeniz ile Kuzey Ege ve Doğu Akdeniz kıyılarının erozyon ve sel tehlikesi altında olduğu, dalga ak-tivitesinin çoğalmasıyla Phaselis ve Pataragibi antik kentlerin tehdit altında olduğu vurgulanmıştır. Gediz ve Büyük Menderes nehirleri üzerine yapılan simülasyon sonuçlarına göre bu havzalardaki su miktarının yaklaşık o/o 20 oranında düşmesi, bu azalmanın 2050 yılında o/o 35 mertebesine ulaşması beklenmektedir. Türkiye'de iklim değişikliğinin tarım arazisi üzerine etkilerinin tarımsal üretimi o/o 2- o/o 1 3 mertebesinde düşüreceği, ülkemizde ayrıca Sıtma gibi birtakım salgın hastalıkların yayılmasına neden olabileceği tahmin edilmektedir. � ENERJi DÜNYASI NiSAN 2007 1 "Eneıjide Sürdüriilebllirlik ve Küreselleşme: Verimlilik, Emisyonlar, Yeni Piyasa Oluşumlan" V ===========-- ----------l-6-3
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=