Enerji ve Çevre Dünyası 52. Sayı (Haziran 2007)

72 iklim Değişikliği Sürecinde Türkiye Enerji Sektörü* " 13. Uluslararası Enerji Kojenerasyon ve Çevre Teknolojileri Konferansı'nın "Çevre, Emisyonlar, Kyoto Esneklik Mekanizmaları ve Türkiye için Fırsatlar" başlıklı oturumda, Kyoto Protokolü'nün enerji sektörü açısından daha detaylı incelenmesi önem arz ediyor." Hayati Çetin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Proje Uygulama Daire Başkanı D ünyada enerji kaynaklarının sınırlı olması, coğrafi olarak belirli bölgelerde yoğunlaşması, artan çevre ve iklim değişikliği kaygıları günümüzde enerji ile çevreyi birbirinden ayrılmaz hale getirmiştir. Aynı zamanda iklim değişikliği konusu, ülkelerin sektöre! politikalarına yansıtılmaya başlanmıştır. Türkiye, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'ne (BM-İDÇS) 2004 yılında 26/CP.7 sayılı karar ile tarafolmuştur. Söz konusu kararda "Türkiye'yi diğer EK-1 ülkelerinden farklı bir konuma sokan Türkiye'nin özgün koşullarını tanımaya davet eder" ifadesine yer verilir. Sözleşmenin yaptırımı ve devamı niteliğinde olan Kyoto Protokolü ise halen imzalanmadığından, Türkiye söz konusu protokole taraf değildir. 2007 yılı itibariyle, sözleşme tarafı olup protokole taraf olmayan ülke sayısı 22'dir. Avrupa Komisyonu ve üye ülkeleri, İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'ne ve Kyoto Protokolü'ne tarafve bu sürecin öncüsü rolünde olup, etkin ve ciddi çalışmalar yapma gayreti içinde kendilerine önemli hedefler koymaktadırlar. ENERJi DÜNYASI HAZiRAN 2007 Maliyetler Her Geçen Gün Artacak 1 3. Uluslararası Enerji Kojenerasyon ve Çevre Teknolojileri Konferansı'nın "Çevre, Emisyonlar, Kyoto Esneklik Mekanizmaları ve Türkiye için Fırsatlar" başlıklı oturumunda, protokolün enerji sektörü açısından biraz daha detaylı incelenmesi bu çerçevede önem arz ediyor. Sözleşme, ülkelere katılımda eşitlik, fakatfarklı sorumluluklar verir, protokol ise özellikle EK-il ülkelerine yükümlülükler getirir. BM-İDÇS altında sözleşme tarafları, EK-1, EK-il ve EK-1 dışı ülke başlıklarında, sözleşme ilkeleri ve müzakereler çerçevesinde gruplandırılmış olup, taraflardan bulundukları grubagöre yükümlülüklerini yerine getirmeleri beklenir. Aslında her iki metnin (sözleşme/protokol) temelinde emisyonların azaltılması amacı yattığı için, sorumluluk ve yükümlülüğü birbirine yakın kabul ederek hareket etmek faydalı olacaktır. Bu bakış açısı, Kyoto sonrası döneme hazırlıklı olunmasına da katkı sağlayacaktır. Protokolde, ülke gerçeklerine uygun eklerdeyeralandiğerülkelergibi, Türkiye'nin de bu süreçte (BM-İDÇS, Kyoto, Kyoto sonrası) bilinçli ve doğru adımlar atabilmesi için daha fazla veri, araştırma, ihtisas ve modelleme çalışmalarına ihtiyacı vardır. Çünkü bu süreç, fabrikalar, elektrik üretim santralları gibi tesislerin ürettiği basit atıkların bertarafı değil, o emisyonun azaltılması veya hiç çıkmaması için radikal değişiklikleri hedefliyor. Bu yönüyle süreç, ülkelerin mevzuatında önemli değişikleri beraberinde getiriyor, bütün sektörleri ilgilendiriyor ve bu bağlamda uluslararası alanda politik özelliği ve etkisi bulunuyor. İklim değişikliği sorununda, en büyük pay sahibi gelişmiş ülkelerdir. İklim değişikliğinin etkilerine uyum (adaptasyon), bütün ülkelere Kyoto Protokolü'nün onaylanıp onaylanmamasından bağımsız olarak, önemli ek maliyetler getiriyor ve getirecektir. İklim değişikliği ile ilgili tedbirler zamanında alınmadığı takdirde, bu maliyetler hergeçen gün artacaktır.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=