yönünde başarılı adımlar atıldı. 7.9 MW kurulu gücünde jeotermal elektrik üretim santrali 2006 yılında işletmeye açıldı ve elektrik üretimine elverişli diğer jeotermal sahalarında da çalışmalar devam ediyor. Yenilenebilir enerji kaynak alanlarını koruma altına alan 5346 sayılı kanun ayrıca "Yeterli jeotermal kaynakların bulunduğu bölgelerdeki valilik ve belediyelerin sınırları içinde kalan yerleşim birimlerinin ısı enerjisi ihtiyaçlarını öncelikle jeotermal ve güneş termal kaynaklarından karşılamaları esastır" ifadesiyle jeotermal kaynakların kullanılmasını zorunlu hale getiriyor. Söz konusu madde, aynı zamanda yerel yöneticilere sorumluluklar da yüklüyor. İklim değişikliği tehdinin yanı sıra enerjide dışa bağımh olan ülkemizde jeotermal gibi yerli kaynakların kullanılmaması, kullanılmasının geciktirilmesi ülkemizin servet kaybına da sebep oluyor. İklim değişikliği ile mücadele, geleneksel anlayışın ve teknolojilerin değişmesini zorunlu hale getirdi. Sağlıktan, tarıma, eğitimden, enerjiye her alanda özellikle de enerji sektöründe AR-GE çalışmalarına dünyanın her yerinde büyük ihtiyaç duyuluyor. Bu çerçevede, Kyoto Protokolü ile ülkeıniz enerji sektörü ınevzuatı karşılaştırıldığında ülkemizin AR-GE konusuna önem verdiği, desteklediği, mali kaynaklar ayırdığı açıkça görülüyor. Kyoto Protokolü Madde-2- (iv)'de " . . . . . . karbondioksiti 64 ENERJi DÜNYASI TEMMUZ 2007 gideren teknolojiler ile çevre dostu ileri ve yenilikçi teknolojilerin desteklenmesi, geliştirilmesi ve kullanımının artırılması ile ilgili araştırma yapılması" ifade ediliyor. Bu bağlamda 2005 yılında yürürlüğe giren 5346 sayılı, Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun 'nun 7. maddesinde; "a) Enerji üretim tesis yatırımları, b) Kullanılacak elektro-mekanik sistemlerin yurt içinde imalat olarak temini, c) Güneş pilleri ve odaklayıcılı üniteler kullanan elektrik üretim sistemleri kapsamındaki yapılacak AR-GE ve imalat yatırımları, d) Biyokütle kaynaklarını kullanarak elektrik enerjisi veya yakıt üretimine yönelik AR-GE tesis yatırımları, Bakanlar Kurulu kararı ile teşviklerden yararlandırılabilir." deniliyor. AR-GE çalışmaları için devlet tarafından önemli miktarda finans kaynakları tahsis edilmeye başlandı. Bu konuya örnek, 11 Mart 2005 tarihinde TÜBİTAK tarafından başlatılan "Kamu Kurumları Araştırma Destek Program111 verilebilir. ETKB -Ü nive rsite iş birliğiyle enerji sektöründe yürütülen iklim değişikliğiyle mücadele kapsamında birkaç proje bulunuyor. Enerji sektörünün her alanında AR-GE projeleri sayısının artması bekleniyor. ■ Türkiye'de Termik Santraller ve Sanayi Tesislerinden Gelen CO2 Emisyonu Envanterinin Çıkartılması ve CO,'nin Yeraltı Jeolojik Ortamlarda Depolanma Potansiyelinin Belirlenmesi Projesi .... .411.000 YIL ■ Biyokütle ve Biyokütle/Kömür Karışımlarını Dolaşımh Akışkan Yatakta Yakma Teknolojisinin Geliştirilmesi ve Sanayii Boyutunda Uygulanması Projesi . . . 1 .000.000 YTL ■ Toprak Kaynaklı Isı Pompası Kullanan Bina Isıtma-Soğutma Amaçlı Kompozit Duvar Panelinin Araştırma, Geliştirme ve Prototip Uygulama Projesi .........885.000 YTL ■ Türkiye'deki Enerji Barajlarında Sedimentasyon Problemlerinin Hidroelektrik Enerji Planlamasına Etkileri Projesi ........... 269.640 YTL ■ Türkiye Su Veritabanı Projesi. . . . . . . . . . . . 4.000.000 YTL Yukarıda, özetle durum tespitine yönelik dünya, AB ve Türkiye enerji kullanımları ve trendlerini ele aldık. Bu çerçevede Kyoto Protokolü 2. Madde 5. Paragrafında (v): "Sera gazı salımlarına neden olan tüm sektörlerde, sözleşmenin amacına ve piyasa araçlarının uygulanmasına aykırı tüm piyasa uyumsuzlukları, mali teşvikler, vergi ve gümrük istisnalarını . kademeli olarak azaltma ya da sona erdirme" konusuna dikkat çekiliyor. Günümüzde 167 ülke Kyoto Protokolü'ne taraftır ve bu ülkelerin birçoğu için fosil yakıtların yoğun kullanılması protokol açısından sorun teşkil etmiyor. Bunun en önemli sebebi ülkelerin sözleşme ve protokolde kendi durumlarına ve gerçeklerine göre protokol ve BM-İDÇS'nin uygun eklerinde yer
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=