Enerji ve Çevre Dünyası 59. Sayı (Ocak-Şubat 2008)

Metin Atanıer -Rüzgar Enerjisi Santralleri Yatırımcıları Derneği (RESYAD) Genel Sekreteri "Ülkemin kanunları yapılırken mutlaka anayasanın belirttiği hususların göz önüne alındığını kabul etmemiz gerekir. Devlet yasa çıkarırken hiçbir kesimi kayıracak bir yasa çıkarmaması gerektiğine inanıyorum. 10 Mayıs 2005 tarihinde çıkan 5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kanunu hazırlığı yapılırken çevreye uyumlu enerji üretmek için çalışan bir gurup yatırımcı müteşebbis ömürlerinin bir bölümünü bu konuya adadılar. Yenilenebilir Enerji Kanunu 2004 yılında tam çıkarken bir bakanın telefonu ile yasa genel kurulun gündeminden düşürüldü. Hatta 4628 sayılı Kanun hazırlığında da benzer olaylar yaşanmış, bu kanunun Türkiye için Avrupa Birliği uyum yasaları içinde en birinci önceliğe sahip bir kanun olmadığını defalarca her ortamda dile getirilmişti. Bir tek İngiltere'de uygulanmaya çalışılan bu yasanın, bu ülkede de gücünü yitirmiş olduğunu görüyoruz. Türkiye'de siyasi iktidarlar enerji gücünün kontrolünü ellerinden bırakmamak için bir dizi kanun ve yönetmelikler çıkararak konuya devlet karteli getirme çabalarını sürdürüyor. Enerji Piyasası aslında oluşmamış ve bunun kontrolünün özerk olarak yapılmadığını yeni yeni çıkarılan kanunlarla görüyoruz. 5627 sayılı Enerji Verimliliği Kanunu içinde 17inci maddede, 5346 sayılı Kanunu yumuşatma mecburiyetini görerek bir adım atması bazı konuları çözdüğünü düşünsek de bu kanun Yenilenebilir Enerji Kanunu iyileştirmesini tam olarak sağlamıyor. Her iki kanunu ele alırsanız maddelerde birçok belirsizliklerin var olduğunu göz ardı etmemiz mümkün değildir. Çok büyük bir gürültüyle çıkarılan nükleer santrallerin kurulması ile ilgili kanunu dikkatlice incelerseniz ve 5627 sayılı Kanun ile verilmeyen teşvikler, 5710 sayılı 'Nükleer Güç Santrallerinin Kurulması ve İşletilmesi ile Enerji Satışına ilişkin Kanun'da üçüncü bölümde ayrı olarak belirtilen 'Teşvikler' bölümünde nükleer santralleri kuracak şirketlere verilmekte olduğunu görüyoruz. Hatta kısmı de olsa hazinenin garantisi bu santrallerin verilmesi Anayasamızda belirtilen eşitlik esasına uymaz. Anayasamız bakınız 1 O. maddesinde ne demektedir: 'Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.' Ayrıca nükleer santrallerin enerji alımı ve satımında, devlet Enerji Piyasası Denetleme Kurumu'nu da devre dışı bırakıyor. Bu nedenle serbest enerji piyasası oluşumundaki elemanlardan bir tanesini daha kaybediyoruz. Bu kanunda enerji alımında fiyatı ile birlikte 15 yıllık imtiyaz tanınmıştır. Yine aynı kanunda yerli kömür yakıtlı enerji santralleri ile ilgili teşvik bölümleri içeren kanundaki madde ile ne yapılmak istendiği anlaşılmıyor. Diğer enerji santrallerine verilmeyen teşvik 15 yıllık süre ile yerli kömür yakıtlı enerji santrallerine imtiyaz sağlanıyor. Hani ülkemizde eşitlik hükümleri ile Anayasa karşısında eşit olunuyor ve bununla övünüyorduk. Bunu da anlamakta güçlük çekiyoruz. Bütün enerjiyle ilgili kanunları biraraya getirecek yeni bir düzenleme yapacak bir kanun, ülkemizdeki başıbozukluğa çare olacağını ümit ediyoruz. Yenilenebilir enerji santralleri ile ilgili müracaatları uzun bir müddet askıya alan EPDK verdiği kararı ancak bir defa erteleyerek bir günde bütün projeleri kabul edeceğini ilan etti. l\ılilyonlarca dolar değerinde teminat mektuplarıyla birlikte verilen bu projelerin toplam adedi 751. Projelerin toplam gücü ise 78.000 ]\ıf\X, yani Türkiye'de mevcut kurulu gücün iki mislinden fazla; yalnız rüzgar santrali projesi EPDK kurumuna _yenılenel5ılir e��;ı_ı ��n_trallerı KurmaK için uğraş veren yatırımcılara 5346 - -� teslım eilil&--:-:ı.<urum�n__b_l_!_nyesınde bulunan ve rüzgar enerji santrallerine bakan bölümdeki değerli arkadaşların bu projelerin tamamını tetkik etmeye ne kadar vakte ihtiyaçları olduğunu siz tahmin edin. Bugünlerde bu projelerin herbirinin tetkik edilmesini istiyorsanız; her f'.1IW başına 100 YTL daha veriniz gibi anlaşılması güç bir istekte bulunuluyor. Bu projelerin hepsini birden bir günde isteyen kuruma teminat mektuplarını veren yatırımcılar , bu teminat mektuplarının masraflarını da vermeye başladılar. Yine bir tarihte Enerji Bakanlığı'nda bekleyen projelerle ilgili teminat mektuplarının toplam bedeli 500 milyon Dolar olduğunu gazetelerden okumuştuk. 78.000 :MW'lık enerji santrali projeleri nereden baksanız 93.600 milyon dolarlık bir pakettir. Projeler için verilen teminat mektubu tutarı yaklaşık 1 milyar Dolar olduğunu tahmin ediyoruz. Bu kadar yüksek bir teminat mektubu yatırımcıya maliyeti aynı zamanda enerji proje maliyetine yansıtıyor. Ülkemiz bu kadar ;,:engin değildir ve bu harcamaların gereksiz olduğuna inanıyorum. Devletinden hiçbir enerji alım garantisi istemeyen bu yatırımcıları hangi kurum mantığı konuyu bir dipsiz kuyuya itiyor. Bu projeler ne zaman incelenecek, hangisine karar verilecek hangisi iade edilecek konulu sorulara cevap bulmanız mümkün değildir. Diğer taraftan EPDK'yı devre dışı bırakan 5710 sayılı Kanun, olmayan serbest piyasayı nereye götüreceğini merak ediyoruz. Serbest piyasayı kontrol etmek için yaratılan 4628 sayılı Kanun ile kurulan EPDK Yönetim Kurulu'nda enerji üreticilerini temsil eden bağımsız bir tek kurul üyesinin bulunmaması ne kadar düşündürücüdür. Ben yaptım oldu düşüncesinden artık arınmamız gerektiğine yürekten inanıyorum. Bir gün gelecek ormanlarımız yok olacak ve enerjiye muhtaç olacağız; biz belki gôrm-eyiz-fak�t-siz-;- t◊r?"�:ı:1ar_ı:r:ı:ı�a kendinizi affettiremezsiniz," ENERJi DÜNYASI OCAKIŞUBAT2008 37

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=