Enerji ve Çevre Dünyası 64. Sayı (Eylül 2008)

katılımı ve avantajlı bir konumun elde '.1 . ... >-----===--lilllJ.ıaJ<.ll..1<.u.aı.;�·,ı,,-tekni kurumsal altyapının gelişimini sa yacağı, AB'nin taraf olduğuve a sürecinde önümüze her halükard cak olan bu konuda daha yakın i sürecine girebileceği düşüncesi v ğladaylık a çıkaşbirliği ar. U Bu anlamda Çevre ve Orman Bakanlığı'nın sergileıruş olduğu b proaktif yaklaşım, 2012 yılında yapılacak görüşmelerde gözlemci olarak ndi değil taraf olarak yer alalım ve ke argümanlarımızı geliştirelim şekli·nde. Bu yaklaşım, Türkiye'n.in gelişmekte n ülke veya ileri derecede gelişmekte ola statüsünde yeni bir statü ile tanınmasını sağlayacak. Böylece post Kyoto dönem.inde hem Türkiye'nin uluslararası çevreci yapı içerisinde güçlü komımunu belirleyelim hem de bundan yara almadan bir takım mali yükümlüli.ikleri en aza indirerek bunun içerisinde yer alan Çin, Brezilya, Endonezya gibi bundan faydalanan ülkelerden olalım. Bu son derece akılcı bir yaklaşım AB gibi gelişmiş ülkeler veJaponya, Kanada vb. proje yapmak, emisyon azaltımı sağlamak isteyen ve potansiyel eırusyon azaltım projeleri arayan ülkeler içinde, Türkiye gibi son derece stabil hale gelmiş bir ülkede projelerini gerçekleştirme imkanı sağlanmış olacaktır. Yani burada kazan-kazan ilkesi işleyecektir. Şu ana kadar ülkemizin Kyoto Protokolü'ne taraf olmasının iki avantajından söz ettiniz, masada yer alarak bizi ilgilendiren konuda söz sahibi olmak ve yatırımların artması. Bunun dışında Kyoto'ya taraf olmanın ülkemiz açısından avantajları ve dezavantajları nelerdir? Bir kere bu işin sadece teknik boyutu yok, siyasi boyutu ve politik boyutu var. Bunun içerisinde ciddi manada lobi yaparak kendi argümanlarını kabul ettirmek söz konusu. Burada Türk..iye'nin karşısına çıkacak tabloda bu farklı parametreleri iyi yönetmesi ile avantaj ve dezavantaj durumu ortaya çıkacaktır. Bu anlamda Türkiye Kyoto'yu imzaladığında taraf olarak oturacak, keneli müzakerelerini be32 ENERJi DÜNYASI EYLÜL2008 1800 -� 1600 �o 1400 1200 6 1000 ·c " ,:, 800 Ol) \1.. � 600 400 v, 'f!. A i · -., "' ı:ı...� ı....ı� - NN -- CJ 2004 ■2006 t�·� .:f.� 200 sg �� -::ı -.ı-.ı 'co"- �t ��t ���� f:,,,� fJ'\t. VH,H �� �� �� .ı,. � JIJL[l_[l_[I_���-�"'°' 1,,ö, �· ü,Ö �� 0-- v,v, 1.,)vJ - 8 " " " � " " " E >- >, >- -ı::ı -"' -"' l:l C: C: C: C ::ı .] ;ı ·o. 'Eb " " ıs " a .ı u � .§ ('-< =g .rS :ı:: ·a i'.Q ..,.; " .., uAB Ülkeleri Biyogaz Üretimi lirleyecek, 2012 sonrası için kendi argümanlarını geliştirecek. Uluslararası platformda şu an protokolü imzalamamış ilci ülke var ABD ve Türlciye. Burada Türlciye çevreci olan. tarafta yerini alacak. Türkiye Kyoto Protokolü'nü imzalamamış olursa ne kazanacak? Türkiye Kyoto Protokolü'nü imzalamadığ111cla elde edeceği hiçbir şey yok. 2008-2012 dönemi için biz bu gün için imzalasak, taraflar toplantıs111cla bir takım açıklamalarda yapılsa, proje gelişim süreçlerini dahil ettiğinizde 2008-20012 açısından kaybedeceğimiz hiçbir şey yok. Çünkü bu noktada 2012 yılına kadar bize bir yi.ikümlülük getirme şansı yok. Türkiye'nin Kyoto Protokolü'nü bu güne kadar imzalamamış olmasının sonuçları nelerdir? Türkiye taraf olmamakla neleri kazandı, neleri kaybetti? Hep şu konuşuldu, Türkiye Kyoto Protokolü'nü imzaladığmda şu sorunlarla karşılaşacak, bu kadar maliyeti var. Bütün bu söylemlerin elbette ki belirli bir bilimsel derinliği ve altlığı vardır. Bunların tamamma saygı duyuyoruz. Fakat başımızı kuma gömmekle bizi keneli halimize bırakınıyorlar. Türkiye AB'ye aday ülke. AB 31 Mayıs 2002 tarihinde Kyoto Protokolü'nü imzaladı. AB'n.in imzaladığı bütün uluslararası anlaşmalara ela üye olacak ülkelerin imzalamış olınası veya taraf olması vt....ı ",,o�'° Utcxı " " C: " u- " N " e" " C >- >- ıs -ı::ı .., >- :.:2 >, >- � C ... C ,.; 'o C :, -"' o a 2 " C: l:l " ..o � · c_ ö ] .:s " & :, C: " o " � C: c vi ı;: vi u " LC -"' " >< ,::ı ;;E ...J gerelciyor. Bu açıdan kaçarımız yok. İkincisi Kyoto Protokolü hatalarına, adaletsizliklerine, eleştirilebilecek bütün yönlerine rağmen uluslararası alanda uygulamaya geçirilebilmiş en büyük sözleşme. 2012 Sonrası içinde özellikle Bali'deki konferans kritik bir konferanstı. Buradan çıkan sonuçlar Kyoto sürecinin 2012 sonrasında da devam edeceğini gösteriyor. Burada kayda değer başka bir bilgi var. AB, 2020 için taahhüt ettiği yüzde 20 emisyon azaltım oranını diğer gelişmiş ülkelerden ele katılım sağlarsa bunu yi.izde 30'a çıkarma hatta 2050 için yüzde 50 emisyon azaltınu şeklinde değerlendiriyor. 2020 için yi.izde 20 hedefi AB'nin post Kyoto döneminde, Kyoto devam etsin etmesin taahütte bulunduğu ve karar aldığı bir konu. Dolayısıyla Kyoto'mın ilcinci dönemi veya post Kyoto dönemine yönelik son derece olumlu gelişmeler var. Dünyada da bu konuda bahsettiğim gibi iki tane yalnız ülke var. Bir tanesi ABD, ekonomik gelişimine sekte vuracağı için bu güne kadar ABD yöneticileri bu konuda olumsuz tavır takındılar. Ancak yeni dönemde ABD'de adayların bu konuda taahhütlerde bulunduklarını ve proaktif yaklaşım gösterdiklerini görüyoruz. Geriye Türkiye kalıyor, Türkiye'cle çevreci yatırımlara olan ilgisi ve AB süreci nedeniyle bu konuya karşı sıcak davranmasına rağmen daha önceki teknik ve politik hatalardan dolayı oyuna dahil olanuyor. Bu anlamda bir defa Türkiye ister kabul etsin ister

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=