Enerji ve Çevre Dünyası 72. Sayı (Eylül 2009)

satın alma kararları verdiği görülmektedir. Dolayısıyla bir ürünün ya da hizmetin üretilmesi ya da kullarulaması sırasında sera gazı emisyonlarının telafi ediliyor alınası tercih edilmesine sebep olabilmektedir. İşletmeler Satın alma ek.iplerinin sürdürülebilk.ir kal ­ kınma ve çevre konularını dikkate aldıklarını göstermeleri gerekmektedir. Hazırlık Karbon denkleştirme(offset) sürecinde olmanız düşük karbonlu ekonomiye geçişinize yardımcı olur. Performans Artışı Bazı verilere göre, enerji tüketimlerini ölçüp verimlerini düşürmeye çalışmaları nedeniyle, çevreci ekonomiye uyum sağlayan projeler eski tip ekonomiyi takip edenlerden daha iyi bir performans kaydediyor. Katılım Karbon denkleştirme(offset) sürecinde olmanız dünyanın en önemli sorununa olumlu katkı sağlamanıza yardımcı olur Marka değeri Marka koruma ve geliştirme açısından orta vadede firmanızın duyarlı ve sorumluluk sahibi olduğunu ortaya koymanızı sağlar. İşte verimlilik Karbon emisyonunu fiyatlandırılması ve sera gazı maliyetlerinin dikkate alınması, işletmenizdeki verimin artmasına sebep olur. Karbon finansmanı bakımınından Türkiye'nin bulunduğu noktayı değerlendirir misiniz? Uluslararası politikalara geri dönecek olursak, iklim tartışmaları açısından Türkiye ilginç bir ülke. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Sözleşmesi'nde diğer Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Organizasyonu (OECD) üyeleri ile beraber Ek-1 Ülkesi olarak yer almakta, OECD üyeliğinin göreceli olarak biraz erken gerçekleşmesi nedeniyle bu konumda yer almakta ve gelişmiş ülke olarak kabul ediliyor. Ancak, 62 ENERJi DÜNYASI EYLÜL2009 hem Birleşmiş Milletler'ce hem de Dünya Bankası'nca kabul edilen kriterlere göre Türk.iye gerçekte gelişmekte olan bir ülke. Türkiye'nin tarihsel emisyonları olınadığı gibi kişi başına düşen emisyonları ve kümülatif emisyonları pek çok ülkenin halen çok çok altında. Öte yandan, son yıllarda sera gazı emisyolarındaki artışın hızı nedeniyle suçlanan Türkiye, kendi önüne çıfum en ciddi bariyer olarak görülen, bu hızlı artış nedeniyle .de Türkiye Kyoto Protokolü'ne ilk dalgada taraf olan ülkeler ilk dönemde yer alamamış ve karbon piyasasına 2005 yılında tam anlamıyla girebilme imkanını yitirmiştir. BJ\1İDÇS ve Kyoto Protokolü, gelişmiş ülkelerin diğer ülkelerde düşük-karbon gelişimine yatırım yapmak suretiyle, emisyon azaltımlarını uygun maliyetli bir şekilde elde edebilmeleri için, "esneklik mekanizmaları" tanımlamıştır. Ancak, neredeyse eşsiz olan konumu sebebiyle, Türkiye bu esneklik mekanizmalarına katılamamakta ve sadece Gönüllü Emisyon Azaltımı (Voluntary Emission ReductionVER) piyasalarından faydalanma hakkı bulunmaktadır. VER piyasaları, küresel olarak, Avrupa Birliği'nin ETS (Emisyon Ticaret Sistemi) veya CDM (Temiz Kalkınma Mekanizması) piyasalarından çok daha küçüktür. Bunun sebebi, şirketlerin veya bireylerin yasal olarak karbon kredileri satın almak zorunda olınayışı ve bunu gönüllü olarak yapmayı seçmeleridir. Buna ek olarak, bu piyasada talep daha düşük olduğu için, proje geliştiricilerine ödenen ücretler çok daha düşük olmaktadır. Ancak bu durum ileride değişecektir. Türkiye'nin karbon piyasaları ile ilişkisi, 2012 yılının sonunda süresi dolacak olan Kyoto Protokolü'nün yerine ne tür uluslararası düzenlemelerin yapılacağına bağlı olarak, 2012 sonrasında büyük bir ihtimalle daha farklı olacaktır. Bilindiği üzere önümüzdeki Aralık ayında, uluslararası müzakereciler BM gözetiminde Kopenhag'da 15. Taraflar Konferansı'nda (COP 15) toplanarak, önümüzdeki onyılda küresel karbon emisyonları ile mücadele için gereken çerM çeveyi belirleyecek olan, yeni bir anlaşmayı karara bağlamaya çalışacaklardır. Türkiye bu yılın başlarında Kyoto Protokolü'nü imzalayarak iklim değişikliği ile mücadele için iyi niyetini göstermiş bulunmaktadır. Ancak hala hızla büyüyen bir ülke olduğu için, emisyonları üzerinde bağlayıcı bir sınırlama alması mümkün değildir. BJ\1İDÇS'nin 13. Taraflar Konferansı'nda (COP 13) belirlenen "Bali Yol Haritası" uyarınca Türkiye'nin "olağan ilerleyişinden" bir azaltım anlamına gelen, bir "kayıpsız hedef" almak üzere müzakere etmesi beklenmektedir. Bu Türkiye'nin yıllık emisyonlarının artış oranını kontrol etmeye çalışacağı anlamına gelmektedir. Konu ile alakalı ama farklı bir tartışma konusu da Türkiye'dek.i projelerin uluslararası karbon piyasalarından nasıl faydalanabileceğidir. Kayda değer yenilenebilir enerji kaynaklarına sahip bir gelişmekte olan ülke olarak, Türkiye emisyon azaltım kredilerinin doğal bir satıcısı olabilir ki bu da yenilenebilir enerji endüstrisine gelir desteği sağlayacaktır. Ancak Türkiye'nin zorlu bir emisyon azaltım hedefi olması durumunda, kendi içerisinde, ekonomiyi fosil yakıtlara olan bağımlılığından kurtar ­ mak için, mümkün olan tüm emisyon azaltınılarını yapacaktır. Bu Avrupa Birliği'nin Emisyon Ticareti Sistemi'ne benzer bir sistem ile kredileri dahili olarak satmak anlamına gelebilir. Üçüncü bir yol da her iki yöntemin bir karışımı olarak, ülke toplam emisyon azaltımlarını azaltmaya çabalarken, bazı özel sektör firmalarının kıtalararası karbon gelirlerinden yararlanabildiği bir sistem oluşturmaktır. Kopenhag sonrasında Türkiye'nin süregelen VER projelerinin ne olacağı ve bu projelerin ilerideki uyum piyasalarından yararlanıp yararlanamayacağı konusunda daha berrak bir görüşe sahip olma olasılığımız bulunmaktadır. Kopenhag ve sonrasında ne olacağı hala belirsizliğini korumaktadır - ancak emin olabileceğimiz tek şey Türkiye'nin 2013'den itibaren karbon piyasalarında daha belirgin bir role sahip olacağıdır. ■

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=