Enerji ve Çevre Dünyası 73. Sayı (Ekim 2009)

lerine yapılan toptan satışlar' şeklinde yapılan daraltılmış pazar tanımına dayanarak hesapladığı pazar paylarını dikkate aldığı görülmektedir. Şüphesiz özelleştirme sürecinin başı olması itibariyle bu ilk devirlerde yeni bir hakim durum ortaya çıkması söz konusu değildir. Ancak Rekabet Kurulu'nun sürecin devamında gerçekleşecek özelleştirmelerde, hakim durum değerlendirmesini nasıl yapacağına ilişkin ipuçlarını bu bölümde verdiği görülmektedir. Hakim durum değerlendirmelerinde belli bir pazar payı eşiği olmamakla birlikte, genellikle rekabet otoritelerinin %40 pazar payının üzerindeki teşebbüslerde hakim durumun tespitine ulaştığı görülmektedir. Bununla birlikte Rekabet Kurulu, söz konusu özelleştirmelerin elektrik piyasalarının rekabetçi yapısını belirleyecek olmasının yanında, elektriğin homojen bir ürün olması, maliyet yapılarının benzerliği, şeffaflık, piyasa isleyişinde bilgi akışının hızı ve benzeri özellikleri dikkate alarak, %40'ın altında bir pazar payı için de hakim durum tespitinde bulunabileceğini belirtmiştir. Şüphesiz bu değerlendirme hangi pazar payından itibaren hakim durum tespitinde bulunulacağına ilişkin net bir sonuç ortaya çıkarmamaktadır. Bununla birlikte bu ifadelere dayanarak, üst sınırın %40 pazar payı olduğu söylenebilir. Kurulun, ilerde yapacağı hakim durum analizlerinde risk görmediği alan için de bir pazar payı eşiği getirdiği görülmektedir. Şöyle ki; devre konu bölgelerden en büyüğü olan Boğaziçi Elektrik'in toplam içindeki payının %14 olmasından hareketle, %1S'e kadar olan devralmaların hakim durum yaratma durumunun söz konusu olmayacağı belirtilmiştir. Toplam içindeki payın %1S'i aşması halinde yatay yoğunlaşma bakımından, sa/ ENERJi ooNvAsı EKI M2009 düzenleyici kurumun (EPDK) düzenlemelerdeki etkinliğini azaltacak şekilde dağıtım bölgeleri arasında (kayıp-kaçak oranları, sanayi yoğunluğu, köy yoğunluğu, abone yoğunluğu gibi kriterler bakımından) kıyaslanabilirliğin sağlanmasının da dikkate alınacağı belirtilmiştir. Bu noktaya, kıyaslanabilirliğin ortadan kalkması halinde doğal tekelleri elinde tutan teşebbüslerin tarifelerle ilgili ekonomik parametreleri belirleyebilme gücüne sahip olacakları değerlendirmesinden gelinmiş olmakla birlikte, bu yönde bir değerlendirmenin, içtihatta benzer durum bulunmamakla birlikte bu piyasaya özgü olarak söz konusu kıyaslanabilirliği dikkate alan bir pazar tanımlamasıyla yapılmasının daha sağlıklı olacağı düşünülmektedir. Bir dağıtım şirketinin ve bir üretim şirketinin kontrolünü aynı kişinin elinde bulundurması halinde, bu iki tüzel kişilik rekabet hukuku bakımından tek bir ekonomik bütünlük içinde sayılmakta ve tek bir teşebbüs olarak değerlendirilmektedir. Dolayısıyla dağıtım firmalarının hukuki ayrıştırmayı gerçekleştirerek diğer faaliyetlerini ayrı tüzel kişilikler altında gerçekleştirecek olması, rekabetçi yapı ve rekabet hukuku bakımından dikey bütünleşmeyi tartışma konusu olmaktan çıkarmamaktadır. Dağıtım şirketlerinin aynı ekonomik bütünlük içindeki üretim şirketleriyle ikili anlaşmalar yapmaları, yüksek fiyatla alınan elektriğin maliyetinin tüketicilere yansıtılması riskini taşımaktadır. Bu nedenle, rekabetçi bir toptan satış pazarının oluşturulabilmesi açısından üretim dağıtım dikey bütünleşmesinin belirleyici olduğunu belirten Kurul, yapacağı hakim durum tespitlerinde dikey bütünleşmenin de önemli bir kriter olacağını belirtmiştir. Bununla birlikte, mevcut durumda özel sektör üretiminin hala düşük bir paya sahip olması nedeniyle bu aşamada dikey bütünleşme konusu büyük bir sorun olarak görülmemiştir. Kurul, özellikle üretim özelleştirmeklerinin de gerçekleşmesiyle birlikte dikey bütünleşme konusunu daha detaylı inceleyeceğini belirtmiştir. Bu değerlendirmeler ışığında özetle, Başkent Elektrik devrine ilişkin kararıyla Rekabet Kurulu'nun bundan sonraki dağıtım özelleştirmelerinde, devralan tarafın dağıtım şirketlerine yapılan toptan satılar bakımından Türkiye toplamı içindeki payı %1S'e ulaşana kadar yatay ya da dikey yoğunlaşma bakımından herhangi bir sakınca görmediği, sadece yatay yoğunlaşma bakımından tek bir teşebbüsün payının devralmalarla %40'1 geçmesine izin vermeyeceği, bununla birlikte dikey bütünleşme seviyesini dikkate alarak %40'ın altında da devralmalara yasaklama getirmesinin söz konusu olabileceği görülmektedir. Bununla birlikte kararın ilgili pazar bölümünde nihai pazar tanımının açık bırakılmış olması ve bir anlamda bundan sonraki kararlarda ilgili pazar tanımının tartışılmaya devam edilecek olması, bütün bu değerlendirmeleri Kurul adına bağlayıcı olmaktan uzaklaştırmaktadır. İleriye dönük olarak kesin tespitlerde bulunulması, ancak bundan sonraki Kurul kararlarında ilgili pazadarının nihai bir şekilde tanımlanmasıyla mümkün olabilecektir. Kaynaklar [l]Öztunalı A., "Yatay Yoğunlaşmalarda Tek Teşebbüs Hakimiyeti, 4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun ve AB Mevzuatı Uygulamaları", Rekabet Kurumu Uzmanlık Tezi, Ankara, 2003 [2]Çetinkaya M., "İlgili Pazar Kavramı ve İlgili Pazar Tanımında Kullanılan Nicel Teknikler", Rekabet Kurumu Uzmanlık Tezi, Ankara, 2003

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=