Enerji ve Çevre Dünyası 74. Sayı (Kasım-Aralık 2009)

Makale ■ Genişleme sürecinin de etkisiyle giderek artan petrol fanı.raları, büyük çaplı yarırımların getireceği ilave maliyetler, dışa bağımlılık, iklim değişikliği ve çevre kirliliği gibi birbirleriyle bağlantılı ve çoğu zaman siyasi, sosyal ve ekonomik açılardan hassas olan bu konularda ortak politikaların uygulanması gerekmektedir. Bu bağlamda, Ocak 2007 tarihinde, Avrupa Komisyonu enerji alanında büyük ve iddialı bir adım atarak, enerji arz güvenliği, iklim değişikliği ve endüstriyel kalkınma konularına odaklanan entegre bir enerji ve iklim değişikliği önerilerini kapsayan ''Avrupa İçin Enerji Politikası Raporu"nu yayınlamıştır. Yeni enerji politikası kapsanunda, yeni iddialı hedefler belirlenmiş ve hatta daha önceden belirlenmiş ancak ulaşılamamış hedeflerin çıtası yükseltilmiştir. Bu bağlamda, 2020 ıolında, enerji tüketiminin %20 'sinin yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlanması, taşıtlarda kullanılan yakıtların (benzin ve dizel) içinde en az %10 oranında biyoyakıt bulunması, enerji verimliliğinin %20 arttırılması ve 1990 yılına oranla sera gazı emisyonlarının en az %20, global bir hedef belirlendiği takdirde ise %30 azaltılması hedeflenmiştir. AB, nin yeni enerji politikası kapsamında, iç piyasanın liberalleştirilmesi konusu büyük önem taşımaktadır. Üye Ülkelerin farklı uygulamaları nedeniyle piyasa konsantrasyonunun yüksek olması, dikey entegre şirketlerin hakimiyeti, şeffaflığın yetersiz olması, sınır ötesi ticaretin gelişememesi tüketicileri olumsuz etkilemekte ve AB , nin arz güvenliğini tehdit etmektedir. Avrupalı vatandaşların ve AB ekonomisinin yeteri kadar liberal olmayan enerji piyasasından daha fazla zarar görmemeleri için 19 Eylül 2007 tarihinde "Üçüncü Enerji Paketi" yayınlanmıştır. AB doğalgaz ve elektrik pazarının serbestleştirilmesinde nihai aşamayı oluşruran 76 ENERJi DÜNYASI KASIM,ARALIK2009 söz konusu mevzuat paketi, şebeke mülkiyetleri ve işletmelerinin ayrıştırılması, ulusal regülatörlerin yetkileri ve bağımsızlıkları, şebeke operatörlerinin işbirliğinin güçlendirilmesi, arz güvenliğinin sağlanması ve tüketicilerin korunması konularına odaklanmaktadır. Ocak 2008 tarihinde ise bir dizi önlemleri, eylemleri ve kapsamlı mevzuat değişikliklerini içeren "Enerji ve İklim Paketi' , ni yayınlanmıştır. Paket, AB Emisyon Ticareti Sistemi (ETS) Direktifı'nin güncellenmesi, ETS kapsamında olmayan sektörlerde sera gazlarının azaltılmasına yönelik gayret ­ lerin Üye Ülkeler arasında paylaşımı, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanıma ilişkin hedefın yerine getirilebilmesi amacıyla ilgili Direktifın revize edilmesi, karbon rutma ve depolama konusunda yasal bir çerçevenin oluşturulması ve çevre konusunda devlet yardımlarının düzenlenmesi hususlarına yönelik çeşitli önerileri kapsamaktadır. Böylelikle enerji politikasının temelini oluşnıran üçlü sacayağının ikisine, rekabetin arttırılması ve çevrenin korunmasına, yönelik adımlar atılmıştır. AB enerji politikasının diğer ayağını oluşturan arz güvenliğinin sağlanması yıllardan beri AB için ortak bir sorunu teşkil etmektedir. Enerji piyasalarının ve altyapılarının entegre olmasıyla, spesifik ulusal çözümler yetersiz kalmaktadır. Her Üye Ülke kendi arz güvenliğinden sorumlu olsa bile, Üye Ülkeler arasında dayanışmanın sağlanması AB üyeliğinin en temel özelliğini yansıtmaktadır. Riskin paylaşılması ve dağıtılmasına yönelik stratejilerin geliştirilmesi, dağınık ulusal faaliyetlerden daha fazla etkili olmaktadır. Bu nedenle AB, günümüzde enerji alanındaki çalışmalarını arz güvenliğinin arttırılmasına ve tek sesliliğin sağlanmasına yönlendirmektedir. AB'nin Enerji Görünümü AB'nin enerji tüketimi son yıllarda önemli boyutlarda bir artış göstermemektedir. Resmi verilere göre, 2006 yılında AB-27'nin enerji tüketimi 1.825 mtep (milyon ton petrol eşdeğeri) civarında gerçekleşmiştir. Söz konusu oranın sektörler bazında dağılımı incelendiğinde, en fazla enerji tüketen sektör olan ulaştırma sektöründe toplam tüketimin üçte birinin gerçekleştiği görülmektedir. Ulaştırma sektörünü %28'lik oranla sanayi sektörü izlemektedir. Hane tüketimi ise %26'lık oranla üçüncü sırada yer almaktadır. Diğer sektörlerin aksine, son on yıl içerisinde ulaştırma sektöründe tüketim yükselmektedir. Ulaştırma sektöründe yaşanan bu artışın sebebi, bazı yeni Üye Ülkelerde (Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, i\ı!acaristan, Polonya ve Baltık Ülkeleri) karayolu nakliyeciliğinin avantajlı olmasına ve karayolu ulaşımının giderek artmasına bağlanabilir. Ayrıca, İrlanda, İngiltere, Danimarka, Yunanistan ve İspanya'da da ulaştırma sektöründe enerji tüketiminde önemli artışlar yaşanmaktadır. Son dönemde hizmet sektöründe yaşanan büyümeye rağmen, enerjinin verimli kullanılması sebebiyle önemli bir artış gözlemlenmemektedir. Özellikle yeni Üye Ülkelerde, yeni, modern ve sağlam izolasyona sahip ofis binalarının tercih edilmesinden dolayı, ısıtma ve soğutma konusunda tasarruf sağlanmaktadır. Sanayi sektöründe de, hammadde ve petrokimya alanları dışında, önemli bir tüketim artışı yaşanmamaktadır. Hanelerde ise, son yıllarda elektrikli ev aletlerinde artış olmasına rağmen, söz konusu cihazların enerjiyi daha verimli tüketmeleri ve yeni konutların daha iyi izolasyona sahip olmaları nedeniyle genel olarak önemli bir tüketim artışı yaşanmamaktadır. AB'nin enerji karışımına bakıldığında ise, petrolün en fazla kullarulan enerji kaynağı olduğu görülmektedir. 1990'larla kıyaslandığında, nihai tüketimdeki

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=