Boru Hattı Projesi, Rus gazına alternatif olarak değerlendirilmekte olup, yıllık yaklaşık 31 milyar m3 kapasiteye sahip olması öngörülen proje, Avrupa Komisyonu tarafından tamamen desteklenmektedir. Bir enerji terminali olmayı hedefleyen Türkiye kendi arz güvenliğini sağlamak adına, Nabucco boru hattından geçecek gazın %15'ni satın almayı istemektedir. Ancak her türlü platformda Türkiye'nin transit bir ülke olduğunu vurgulayan AB, %15'lık bu payın doğalgaz maliyetlerini etkileyeceğini ve AB müktesebatı ile uyumsuz olacağını belirterek, Türkiye'nin bu talebine karşı çıkmaktadır. Halen, Türkiye ile AB arasında mevcut yasal ve teknik sorunların giderilmesine yönelik görüşmeler sürdürülmekte ve Hükümetlerarası Anlaşmanın (Intergovernmental Agreement) imzalanmasına ilişkin çalışmalar devam ettirilmektedir. Türkiye'yi yakından ilgilendiren diğer bir önemli altyapı önceliği ise, Merkezi ve Güney Doğu Avrupa'da kuzeygüney gaz ve elektrik enterkoneksiyonlarının geliştirilmesidir. Bilindiği üzere Türkiye, 1970'li yıllardan bu yana, elektrik şebekesinin Avrupa elektrik şebekesine (Union for the Coordination of Transınission of Electricity-UCTE) entegrasyonunun sağlanmasına büyük önem atfetmektedir. UCTE bağlantısının sağlanmasıyla, Türkiye elektrik sisteminin AB elektrik sistemi ile senkron çalışması öngörülmektedir. Söz konusu senkranizasyonun 2010-2011 yıllarında tamamlanması beklenmektedir. AB enerji arz güvenliği konusunda Rusya'yı avantajlı kılan en önemli hususlardan biri, Birliğin ortak bir dış enerji politikasından yoksun olmasıdır. Üye Ülkelerin ortak bir tutuma zorlayacak politikanın yokluğu Rusya'ya daha çok hareket alanı bırakmaktadır. Rusya'ya olan bağımlılığın azaltılabilmesi hedefi perspektifinde, son dönemde AB uluslararası ilişkilerinde enerjiye daha fazla önem atfetmeye başlamıştır. 86 ENERJi DÜNYASI ocİıK-ŞUBAT2010 Bu kapsamda İkinci Stratejik Enerji Gözden Geçirme Bildirgesinde AB'nin, Norveç, Beyaz Rusya, Enerji Topluluğu, Rusya, Hazar bölgesi, OPEC, ABD, Japonya, Çin, Hindistan ve Afrika ülkeleri vs. ile enerji alanındaki ilişkilerinden bahsedilmektedir. Türkiye'nin Enerji Topluluğu'na olası üyeliğinin Türkiye'de enerji sektöründeki reformları hızlandıracağı ifade edilerek, ortak kurallara tabi karşılıklı fayda sağlayacak daha geniş bir enerji pazarının oluşmasına katkıda bulunacağı belirtilmiştir. Güneydoğu Avrupa Enerji Topluluğu sürecinin kurucularından biri olan Türkiye, Enerji Topluluğu Anlaşması'nın müzakere sürecinde anlaşmaya teknik ve ekonomik nitelikte çekinceler koymuştur. Türkiye'nin Anlaşmanın çevre, rekabet, ortak dış enerji politikasının tesisi gibi konularına koyduğu çekincelere çözüm bulunamaması nedeniyle, söz konusu Anlaşma ülkemiz tarafından imzalanmamıştır. Geçmişte çekincelerimize yönelik Avrupa Komisyonu'nun gösterdiği "al ya da bırak" tavrının son dönemde yumuşatıldığı, daha yapıcı ve esnek bir rutumun benimsendiği görülmektedir. Kasım 2008 tarihinde Brüksel'de gerçekleştirilen toplantıda, Avrupa Komisyonu Enerji ve Ulaştırma Genel Müdür Yardımcısı Fabrizio Barbaso Türkiye'nin Topluluğa üye olabilmesini teminen ülkemize has bir çözüm bulunabileceğini, örneğin ülkemizin antlaşmaya katılımını takiben bir ek protokol imzalanabileceğini ya da ülkemize bir geçiş süreci verilebileceğini belirtmiştir. Her türlü platformda Türkiye'nin Enerji Topluluğu'na üyeliğini ısrarlı şekilde talep eden Avrupa Komisyonu ile anılan çekincelerimizin yeniden değerlendirilmesi amacıyla, Mart 2009 tarihinde Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından müzakerelerin yeniden başlatılması yönünde karar alınmıştır. İkinci Stratejik Enerji Gözden Geçirme Bildirgesi'nde yer alan petrol ve gaz stoklarının arttırılması konusunda, petrol stoklarını Uluslararası Enerji Ajansı metodolojisine göre tutan Türkiye'nin bu hususta uyum konusunda çok önemli bir sıkıntı yaşamayacağı tahmin edilmektedir. Enerji verimliliğinin arttırılmasına ilişkin son dönemde Türkiye büyük bir atılım göstermektedir. 2008 yılının "Enerji Verimliliği Yılı" olarak ilan edilmesinden bu yana birçok bilinçlendirme kampanyaları, eğitimler ve medya faaliyetleri gerçekleştirilmektedir. Enerji Verimliliği Kanunu kapsamında yer alan ikincil mevzuatın bir kısmı halihazırda yayınlanmış kalanı ise takvimlendirilmiştir. Yerli kaynakların geliştirilmesi hususuna yönelik olarak ise, AB'nin 2020 yılında enerji tüketiminin %20'sinin yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlanması hedefine karşılık ülkemizde de yeni hedefler belirlenmiştir. Türkiye'nin bu alanda temel hedefi, 2020 yılına kadar toplam elektrik üretiminin % 25'ini yenilenebilir enerji kaynaklarından karşılamaktır. Ayrıca yine 2020 yılına kadar 20.000 J\ı[W rüzgar kapasitesinin kullanıma sunulması, 600 J\ıIW kapasitelik jeotermal potansiyelinin işletmeye alınması ve Türkiye Cumhuriyeti'nin 100. kuruluş yıldönümü olan 2023 yılına kadar Türkiye'nin ekonomik olarak kullanılabilir su gücü potansiyelinin elektrik enerjisi üretiminde kullanılması hedeflenmektedir. Sonuç olarak, Avrupa Komisyonunun da dile getirdiği üzere, Türkiye'nin AB enerji müktesebatına uyumu tatminkar düzeydedir. En yakın tarihte tam üyeliğin gerçekleştiği düşünülse bile, enerji alanında Türkiye'yi büyük sıkıntıya sokacak konular bulunmamaktadır. Ancak, supranasyonel yapıda olan (Birlik çıkarlarını ön planda tutan) Avrupa Komisyonu tarafından enerji faslı müzakerelerinin başlatılmasına yönelik herhangi bir açılış kriteri belirlenmemesine rağmen, yaklaşık iki senedir müzakerelerin açılabilmesi için uluslararası nitelikte olan (ulusal çılrarları ön planda tutan) Avrupa Konseyinin kararı beklenmektedir. Uzun bekleme süresi-
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=