çevrenin ve çevresel etkilerin konuşulmasından ve tartışılmasından daha tabi ve çağdaş bir şey olamaz. Ama ülkemizde bu durum her geçen gün bambaşka bir mecraya doğru ilerlemekte. Öncelikle eylemlerde atılan sloganları ben şahsen anlamıyorum. "Bu bölgede yapmayın gidin şurada yapın" diyorlar. Çevreci bir grubun ağzından böyle söylemler duymak gerçekten üzücü. Mesele bir çevre meselesiyse böyle öneriler yapılamaz. Kaldı ki ülkemizin hiçbir noktası diğerinden ayrıcalıklı değil. Bir bölge için fırtınalar kopartılırken, dönüp siz de şuraya yapın demek öncelikle Anayasaya ve insan haklarına aykırıdır bana göre. Konunun özüne gelirsek de, alternatif ve yenilenebilir bir enerji kaynağı olan hidroelektrik enerjisi dünyanın her yerinde çevreci gruplarca destek görmüş ve yüceltilmişken, ülkemizdeki bu garip tabloyu anlamlandırmak çok güç. Zaten sanırım tam da bu sebeple o grupları ülkemizdeki bu eylemlere destek verirken görmüyoruz hiç. Söylenenler içerinde haklı noktalar yok mu? Elbette var. Çözüm üretilmeli mi? Mutlaka üretilmeli. Ama bunun yolu "dereler özgür aksın" deyip kenara çekilmek değil. Çünkü bugün olmasa da yarın biz tüm kaynaklarımızı efektif bir biçimde kullanmak zorundayız. Enerjisini dışarıdan alan ve bu anlamda zaten "özgür" olamayan bir ülkenin derelerinin özgür armasının kime faydası var sorusunun cevabını da ben kamuoyuna bırakıyorum. Eylemlerin niteliğine gelince de, artık her geçen gün şiddet içeren haberler almaya başladık. Bir müvekkilimin şantiyesinde şantiye şefi hastanelik edildi sözde "çevreci" bir grup tarafından. Ben bunların ülkemizin son derece 7 2 ENERJi DÜNYASI TEMMUZ-AĞUSTOS 2010 nitelikli ve çağdaş çevreci gruplarıyla hiçbir bağlantısı olmadığına inanmak istiyorum. Ama bu noktada yük biraz da onların sırtında. Çevre bilincinin gelişmesi için savaşmak kutsal bir iştir; tam da bu sebeple bu işi yaparken ortaya çıkan böyle gölgelemelerin bizzat çevre örgütlerince ayıklanması ve eylem dahi olsa yasalara uygun yapılması gerekiyor. Diğer bir kanayan yara ise yargılama sürecinin çok uzaması ve mahkemelerce konunun uzmanı olmayan bilirkişilerin seçilmesi. Bir inşaat mühendisi, hayatında ilk kez keşif sırasında bir hidroelektrik santrali görüyorsa, o bilirkişi ülkenin en iyi inşaat fakültesinin dekanı da olsa o dosyada hiçbir işe yaramaz. Ama maalesef biz bu süreçleri de yaşadık bahsi geçen iptal davalarında. Gerekli uyarıları ve itirazları da yaptık ama dinlendi mi? Maalesef. İyi olan gelişme ise artık mahkemelerin de bu konuya daha hakim olmaya başlaması ve son zamanlarda daha doğru seçimler yapılması. Kararlar yatırımcı açısından olumlu olur mu olmaz mı bilinmez ama en azından teknik değerlemenin konunun uzmanlarınca yapılacak olması dahi çok önemli bir gelişme. Fakat en az bunlar kadar önemli bir eksik de yatırımcının kendini iyi anlatamıyor olması. Ben yaptım oldu zihniyeti eskilerde kaldı artık. Bir bölgede yatırım yapıyorsanız yaklaşık 49 yıl ordasınız demektir. O bölgenin insanı olmaya başlamak gerekir yani. Gidip kendini tanıtmak, anlatmak, anlamaya çalışmak, çözüm bulmak veya bulmaya çalışmak çok önemli. Bu birçok kapıyı açıyor. Diğer taraftan yatırımcıların da birlik olması gerekli. Madem haklılığınıza inanıyorsunuz bu halde birlik olun, sıkıntınızı paylaşın, çözüm için ilgili kurum ve kuruluşlarla irtibata geçin. Çünkü bu süreçte kaybolan kaynak bu ülkenin kaynağı. Zarar da hepimizin zararı. Enerji alanında öncelikli olarak çözülmesi gereken sorunlar ve gereken yasal düzenlemeler nelerdir? Önerilerinizden bahseder misiniz? Uzun yıllardır bu meselelere kafa yoran ve bu alanda çalışan bir hukukçu olarak gözlemlerim özetle şunlar; petrol ve doğalgazda yıllardır süregelen ve bir türlü nihayetlendirilemeyen mevzuat revizyonlarının biran önce yapılması ve piyasanın rahatlatılması gerekiyor. Yine akaryakıt istasyonlarına kesilen cezalarda uygulama hataları ve eksikleri had safhaya ulaşmıştır. EPDK'nın bu konuda bir an önce bir önlem alarak, üçüncü kişiler eliyle bu tutanakların tutturulması yöntemini bırakmalı, gerekirse kendi taşra teşkilatını oluşturması zorunludur. Güneş başta olmak üzere tüm alternatif enerji kaynaklarına ilişkin yasal zeminler ve düzenlemeler biran önce oluşturulmalıdır. Tarife revizyonu meselesi tam bir arapsaçına döndü. Yerli-yabancı tüm yatırımcılar huzursuz ve beklenti içerisinde. Bir piyasa için olabilecek en kötü senaryo yaşanıyor yani. Bu sürecin biran önce
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=