Dünyada hiçbir millet, nükleer bombadan Japonlar kadar zarar görmemiştir. 5 Ağustos 1945'te Hiroşiına ve Nagasaki'ye Amerikalıların attığı nükleer bombalarla 200 bin Japon hayatını kaybetmiştir. Bu kadar nefret ettikleri bir enerji kaynağına sarılmaları bir tercihi değil, bir mecburiyeti göstermektedir. Enerji kaynaklarında ithal bağıffiiilığını azaltma, azim ve iradesi bu defa da deprem ve tsunami duvarlarına çarpmış ve geri dönmüştür. Japonya Başkanı, diğer nükleer santralleri gözden geçireceklerini ve bundan sonra da nükleer santral yapmayacaklarını söylemiştir. Nükleer santral işleten ülkeler birbiri ardına, nükleer santrallerine karşı yeni önemler almışlardır. Dünyada en yüksek nükleer kapasiteye sahip olan Fransa yeni nükleer santral projelerini yavaşlatacaklarını, enerji sepeti içinde bugün %80 olan nükleer enerji payının giderek azalacağını, bu boşluğu kojenirasyon ve yenilenebilir enerji ile dolduracağını bildirmiştir. Aınerika'da hiçbir zaman nükleer santral yasağı olmamıştır. Amerika Fukushima Nükleer Santrali radyo aktif sızıntının 20 yıl önce olan" Three Miles Island" nükleer kazası kadar ciddi ve tehlikeli gördüğünü açıklamış ve bundan sonra nükleer santral lisans verme işlemlerini gözden geçireceğini ifade etmiştir. Almanya,Japonya depreminden önce, durdurma programında olan 7 adet nükleer santralin çalışına sürelerinin uzatılması kararını Federal Meclis'ten geçirmek üzereydi. Depremden sonra, Sayın Merkel, bu 7 santralin ilk planlanan tarihlerde durdurulacağını açıkladı. Dünyada bu değişiklikler olurken Türkiye'de neler oldu? Depremden sonra, Rusya'ya resmi bir ziyarette bulunan Sayın Başbakan, Rusya Devlet Başkanı Sayın Medvedev'den, nükleer santral için ilave güvenlik önlemleri istedi. Bunun ne anlama geleceğini yorumlamakta bir hayli zorlandık. İlave güvenlik önlemlerinin, ilk sözleşmede pas geçilen veya sözleşmede 7,4 Richter ölçeğine göre yapılması ön görülen santralin, şimdi 9,0 ölçeğine bile dayanmasını sağlayacak yeni güvenlik önlemleri gibi de anlaşılabilir. Birisi çıkıp bu kadar önemli olan bu konuda Sayın Başbakanımızın "ilave güvenlik önlemleri"nden ne kastettiğini açıklasa da,_biz_de meraktan kurtulsak. Rusya Devlet.Başkanı ile mutabık kalınan ilave güvenlik önlemlerinden sonra hükümetimizin rahat ettiğini anlıyoruz. Ama şu sorular hala askıda kalıyor: Son mutabakat sadece Akkuyu'daki üniteleri mi kapsıyor? Kaç ünite ve kaç MW? Bunun üzerine, ilaveten yapılacak 2. ve 3. nükleer santrallerin yapımından vaz mı geçiliyor? Bu ilave güvenlik önlemlerine, Viyana'daki "Uluslararası Atom Enerjisi Komisyonu" ne diyor? Libya bombardımanın toz dumanı arasında giderek silikleşen nükleer enerji kaygılarını geniş bir zaman perspektifi içinde ve Devlet politikası ciddiyeti ile ele almanın tam zamanı. Çernobil olayında ülkemizi saran radyo aktivite tehlikesi Fukushima sızıntısından sonra nükleer santrale karşı müzmin bir tedirginlik haline geldi. Bu tedirginliği ortadan kaldırmanın en etkin önlemi, Fransa'nın 50 yıldan beri uyguladığı gibi·kamuoyunda beyin yıkama eğitimi gibi programları uygulamasıdır. Bu programlar çok iyi yetişmiş bir eğitim kadrosu ister. Hükümet bunu yapamıyorsa, nükleer enerji konusunda toplumumuzun bu denli bölünmüşlüğüne karşı en etkin yol, demokratik yoldur. Yani referandumdur. Bu köşenin yazarı senelerce, nükleer santrali yenilenebilir bir enerji kaynağı gibi, nükleer tehlikeyi de 20 yılda bir oluşan bir uçak kazası gibi gördü. Ancak Fukushima felaketini gördükten veJaponya gibi yüksek teknolojiyi uygulayan, azim ve cesaretiyle nükleer tehlikelere karşı savaş açan bir ülkede son 3 haftadır şahidi olduğumuz sessizliği ve çaresizliği gördükten sonra, ülkemizde nükleer tehlikenin daha geniş çapta tahribat yapacağına ve kolay kolay kontrol edilemeyeceğine inanmaya başladım. Türkiye, nükleer enerji tercihinde Japonya kadar mecbur da değildir. Allaha şükür, yer üstü enerji kaynakları yönünden ayrıcalıklı bir ülkeyiz. Hükümet satın alma garantisi verdiği milyonlarca kWh'lık elektrik satın alma parasını güneş enerjisi teşviğine verse "energy mix" sepetinde nükleer enerji"out", yenilenebilir enerji "in" olur ve sorun hallolur. Bizi yönetenler bu aklıselimi ortaya koyarlarsa, içerideki nükleer enerji koşullarımızdan çok dış güçlerle mücadele etmek zorunda kalacaktır. Nükleer esintiler yerine meltem rüzgarlarının estiği mutlu bir Türkiye dileğiyle... Hoşça ve dostça kalın.-,.-- ENERJi DÜNYASI MART2011 3
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=