Enerji ve Çevre Dünyası 88. Sayı (Eylül 2011)

Söyleşi ■ Enerji Sektöründe Karbon Piyasaları ve Emisyon Ticareti özel sektörün bu konudaki faaliyetleri Türkiye Kyoto Protokolü'ne taraf olduktan bir süre sonra oldukça arttı. Önce sera gazı emisyonlarını ölçmeye başladı, sonra yönetmeye başlayacaklar, üstelik tedarik zincirlerini de içine alacak şekilde. Tüketicilerin de tepkileri aynı olacak, bu konuda öncü şirketlerin pazarlama stratejileri ve basının etkisiyle daha çok bilinçlenmeye başladıkça satın aldıkları ürünleri sorgulamaya başlayacaklar. Bu iş dünyası için bir yük değil, aksine iklim değişikliği ile mücadele demek, daha verimli operasyon demek, üstelik markalaşmak için size bir fırsat sunması gibi ikinci dereceden faydaları da var. Zaten önlem almakta geciktikçe daha yüklü bir famta ile karşılaşma ihtimalleri var. Türkiye'de çoğu firmanın bu famrayı beklemeden konuyu ele aldığına/alacağına eminim. Karbon Yönetimi Stratejisi ve böyle bit strateji oluşturma nedenleri hakkında bilgi verebilir . . . , mısınız. Sera Gazı Yönetim Stratejisi, bir organizasyonun iklim değişikliğinin iş süreçlerine nasıl yansıyacağını anlaması ve bu durumu nastl yönettiği ile ilgilidir. Strateji oluşnırurken ve sera gazı emisyonlarını yönetirken izlenecek adımlar firmaya göre değişebilir. Aynca bu konuda verilen kararların koşullatın değişmesiyle sürekli gözden geçirilmesi ve geliştirilmesi gerelanektedir. Yönetmek için önce anlamak gerektiğinden, firmanın bu konunun olgunlaştırılmasında kilit rol oynayacak personelinin bazı kavramlar konusunda eğitim alması oldukça faydalı. Çünkü bu eğitimlerde şirket, iklim değişikliğinin kendisi için nastl bir tehdit veya fırsat oluşmtabileceğini kavramaya başlıyor. Örneğin Türkiye'de bunu sadece sosyal sorumluluk projesi veya bir pazarlama unsuru olarak gören bir firma, dünyadaki gelişmeleri ve özel sektörün tepkisini öğrendikten sonra, bunu çok daha stratejik bir konu ve bütün iş süreçlerini de kapsayacak şekilde ele almaya karar verebilir. Şirket bünyesinde bir çalışma grubu oluşmrulması, alınan kararların 42 ENERJ] DÜNYASI EYL0L2011 işlerliğini sağlamak için çalışartları konuya aktif dahil etmek üzere bazı teşvikler oluşmrulması da çok yarar sağlamaktadır. Sera gazı ölçümü ile ilgili rutini -özellikle veri toplanması- oturtması önem taşımaktadır. Daha sonta, firmanın stratejik hedeflerine ve bu hedefler doğrultusunda ayırabileceği bütçeye bakıp ne yapacağına karar vermesi gerekmektedir. Bu kararları ise düzenli olarak gözden geçirmesi, yeni koşullara uyarlaması önem taşıyor. Zaten bu firmaların çoğu sınırlı bir şekilde başlayıp kapsamını "öğrendikçe" genişletecek şekilde ilerlemektedir. Bu konuda lider firmalar, sera gazı yönetimini faaliyetlerine tam anlamında entegre ederek bu konuda kendini bütün yasal düzenlemelerin ve rekabetin ilerisinde konumlandırıyor. İklim değişikliğinin iş dünyası için yarattığı riskleri yönetmek ve fırsatları değerlendirmek isteyen şirketler, geç kalmadan böyle bir strateji oluşturma yoluna gidiyor. İkliın değişikliğinin Türkiye özelinde iş dünyasına getirdiği riskler ve fırsatlar nelerdit? İklim değişikliğinin, yükselen ortalama ve pik sıcaklıklar nedeniyle soğutma masraflarının artması, çalışan sağlık problemleri nedeniyle aksayan işler veya bakım/onarım masraflarının artması gibi doğrudan etkilerini birinci dereceden risklere örnek verebiliriz. İkinci dereceden riskler ise, şirket çalışanlarının veya üçüncü tarafların (yatırımcılar, müşteriler, vb.) karbon risklerini ve beklentilerini yönetmeleri ile ilgilidir. Bu konuda yürürlüğe giren yönetmelikler nedeniyle karştlaştlacak yaptırımlar, tüketicilerin çevre dostu ürünler veya hizmetler konusunda artan talebi, rakip firmaların bu konuda attığı adımlar ile kazandıkları müşteriler bir şirket için ikinci derece riskleri oluşturabilir. Bu risklerin birbirleriyle bağlantısından değişik risk profilleri de ortaya çıkabilir. Riskleri anlayıp yönetmeyi başaran şirketler, bu etkileri birer avantaja dönüştürebilirler. İş dünyası bu konuda alınacak önlemleri maliyetli buluyor mu? İklim değişikliğinin risklerini ve fırsatlarını anlayıp burtları yönetmeye başlamak, şirketi ileride karştlaşacağı daha büyük maliyetlerden kurtaracaktır. Türkiye'de ilerideki yasal düzenlemelerden direk etkilenecek havacılık sektörü veya enerji-yoğun sektörleri ele alırsak, şimdiden operasyonlarını karbon açısından değerlendirmenin, birden yürürlüğe giren yönetmelik gereklerini karşılamaya çalışmaktan daha az maliyetli olduğu açıktır. Bütün sektörlerin ve tüketicilerin bu konuda bilinçleri giderek arnyor, kendisinden erken davranan rakiplerine çevre konusunda duyarlı müşterilerini kaptırarak pazar payının azalmasına neden olmak da bu konuda önlem almayan firmaların kayıplanna örnek olarak verilebilir. Üstelik sera gazını azaltan projelerin çoğu işletmede verimliliği sağladığından işletme giderlerini düşürüyor. İltekno'nun bu alandaki hedeflerinden bahsedebilir misiniz? Karbon yönetimi kavramı hakkında Türkiye'de ilk faaliyet göstermeye başlayan ve kapasite geliştiren şirketlerden biri olarak faaliyet gösteriyoruz. Bu konuyu müşterilerimize bahsettiğimiz yıllarda ne basında, ne de özel sektörde bu konuda bir hareketlilik yoktu. Gerçekleştirdiğimiz projelerin açıkçası kalitesine ve kapsamına odaklanıyoruz. Şu ana kadar anlaştığımız projelerin bir çoğu hem kapsam/ büyüklük hem de sektörü açısından Türkiye'de birer ilkti. Beraber çalışnğı ­ mız firmaların bu sektörde uluslararası rakipleriyle aynı vizyonu yakalamasına dikkat ediyoruz. Bundan sonra da aynı kapsam ve kalitede işler gerçekleştirmeyi hedefliyoruz. Son olarak eklemek istedikleriıriz? Ülkemizde bu konunun bilincinde olan akademik personelin üniversitelerde karbon finansmanı ve karbon yönetimi konusu dahil iklim değişikliğinin her yönünü içerecek derslerin açılmasına öncülük etmesini temenni ediyorum. ■

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=