Enerji ve Çevre Dünyası 88. Sayı (Eylül 2011)

Gold Standard, projelerin bulundukları ülkenin sürdürülebilir kalkınmasına, yerel ekonomiye ve topluma katkısını dikkate almaktadır. Bu yönüyle baktığımızda projelerimiz sadece gerçekleştirdiği emisyon azaltımı ile değil, bulundukları bölgeye ve çevreye katkıları ile de değerlendirilmiş ve sertifikalandırılmış olmaktadır. Projelerimizden Soma RES, Kasım 2010'da Gold Standard tescil sürecini tamamlamıştır ve tamamı devreye girdiğinde 297.515 ton karbondioksit salımı azaltımı gerçekleştirecektir. Diğer projelerimizden Sayalar RES Kasım 2007'de, Burgaz RES Şubat 2009'da, Poyraz RES Mayıs 2011'de, Samurlu RES Haziran 2011'de ve Kozbeyli RES de Ağustos 2011'de tescil süreçlerini tamamlamıştır. Halen devam etmekte olan yatırımların peyderpey devreye girmesiyle Polat Enerji, ytlda yaklaşık bir milyar kWh elektrik üretecek ve yıllık 684.000 tCO2 azaltımı sağlayacaktır. Gönüllü Karbon Piyasası hakkında da bilgi verebilir misiniz? Kyoto Protokolü mekanizmalarından bağımsız olarak işleyen Gönüllü Karbon Piyasası kurumların, organizasyonların ya da bireylerin faaliyetleri sonucu oluşan sera gazı emisyonlarının gönüllü olarak azaltımlarını sağlamak amacıyla oluşturulan bir pazardır. Gönüllü Karbon Piyasasında zorunlu bir kural veya standart yoktur. Pek çok farklı standarda göre sertifıkalandırılabilen emisyon azaltımları, herhangi bir emisyon azaltım zorunluluğu bulunmayan ancak çevreye karşı sorumluluğunun bilincinde olan farklı sektörlerdeki alıcılar tarafından talep edilmektedir. Bu pazar, ticareti yapılabilen karbon kredilerinde daha fazla esneklik sağlamakla birlikte fiyatlar genelde daha düşüktür. Ayrıca daha az organize olunduğundan alıcı ve satıcıların birbirlerini bulması da daha uzun zaman alabilmektedir. Gönüllülük esasına dayalı olması nedeniyle çok büyük bir pazardan söz edemiyoruz. Çevresel farkındalığın artmasıyla beraber pazar, dünyada büyümektedir, ancak bunun Türkiye'de sadece arz yönünde gerçekleştiğini söyleyebiliriz. Bu noktada kurum ve kuruluşlardan karbon salım hesaplamalarını yapması ve bunun sonucunda sebep oldukları çevresel maliyetlerin bedelini ödemeleri beklenmelidir. Açıkçası birtakım zorunluluklar getirilmeden, bu sorunun sadece gönüllülük esasına dayalı olarak çözülemeyeceğini düşünüyoruz. Çevresel maliyetler artık afişe edilmelidir ve çevreye verilen zarar ödenmeye başlamalıdır; kısacası, çevreyi kirletenler de bunun maliyetini karşılamak zorunda bırakılmalıdır. Karbon piyasalarının 2012 yılından sonra daha da büyüyeceği öngörülürken, bu konudaki değerlendirmeleriniz nelerdir? Bilindiği gibi Kyoto Protokolü'nün taahhüt süresi 2012 yılında sona ermektedir. Bununla birlikte Aralık 2010'da Cancun'da düzenlenen 16. Taraflar Konferansı'nda, 2012 sonrası için çeşitli alternatifler tartışılmasına rağmen herhangi bir sonuca ulaşılamadı. Dolayısıyla yeni dönemde karbon piyasalarının nasıl bir yapıya sahip olacağı henüz netleşmiş değil. Ancak teknoloji iyileştirme maliyetleri göz önünde bulundurulduğunda emisyon azaltım taahhütlerinin yerine getirilmesinde karbon piyasalarının yine etkin bir rol oynayacağı kesin. Bu noktada Türkiye'nin nasıl bir pozisyona sahip olacağı da önem kazanıyor. Ülkemiz, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ve Kyoto Protokolü eklerindeki konumundan dolayı, Kyoto Protokolü esneklik mekanizmalarından faydalanamamıştır. Bu yüzden müzakere süreçlerinde, yeni oluşacak ve 2012 sonrasında geçerli olacak zorunlu piyasa ya da piyasalarda karbon yatırımlarına ev sahibi ülke olarak yer almamız yönünde çabaların yoğunlaşması gerektiğini düşünüyoruz. Bu noktada, Gönüllü Karbon Ticaretinin, bir amaç olarak değil, Türkiye'nin 2012 sonrasında küresel karbon piyasalarına katılabilmesi için bir araç olarak değerlendirilmiş olduğunu umut ediyoruz. Bununla birlikte, kendi iç piyasamızın oluşturulması yönünde çalışmaların yaptlması da faydalı olacaktır. Sürdürülebilir kalkınma ve çevresel sorumluluk bilincinin her geçen gün artrığı göz önünde bulundurulursa, yerli firma ve kuruluşların karbon kredisi talebini karşılayacak ve yönetecek ulusal bir piyasanın oluşturulması önemli bir adım olacaktır. Türkiye'nin karbon piyasalarındaki yerinin sadece bir ildim meselesi olmadığını; büyüme, istihdam ve AB'ye katılım süreci açısından ulusal bir mesele olduğunu düşünerek tüm sürece daha geniş bir perspektiften bakmanın yararlı olduğunu düşünmekteyiz. Dünyada yenilenebilir enerjinin en büyük teşvik mekanizmalarında birisi de karbon ticaretidir. Karbon ticareti hacminin genişlemesi, yenilenebilir enerji kaynaklarının piyasaya ghiş hızını da arttıracaktır, dolayısıyla daha fazla yerli kaynak kullanımı, enerjide dışa bağımlılığın azalrılmasıru sağlayacaktır. Bununla birlikte, yenilenebilir enerji kaynakları istihdam yaratma ve yakıt maliyeti olmadığı için orta vadede elektrik fiyatlarının düşmesi yönünde sağlayacağı etki açısından da son derece önemlidir. Ayrıca kamunun yürüttüğü iklim değişikliği çalışmalarında, özel sektör ve ilgili sivil toplum kuruluşlarının fikirlerinin alınmasının ve bu yolda işbirliği yaptlmasının kaydedilecek gelişmelerde büyük yarar sağlayacağını düşünüyoruz. ENERJi DÜNYASI EYLÜL2011 49

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=