Enerji ve Çevre Dünyası 88. Sayı (Eylül 2011)

Makale ■ Enerji Sektöründe Karbon Piyasaları ve Emisyon Ticareti rakipleri de içine alacak şekilde baştan aşağı etkilemektedir. Bu gerçeği kabullenen ancak politik çıkarlar nedeniyle Kyoto Protokolü sonrası rejim üzerinde henüz anlaşmaya varamasa da önlem almanın ehemmiyetini kavrayan ülkeler, Kyoto'dan bağımsız veya bu protokol çerçevesinde özel sektör üzerinde bazı yaptırımlar uygulamaktadır ve konunun aciliyeti nedeniyle elbet bu yaptırımların yoğunluğunu zamanla arttıracaktır. Buna ek olarak, iklim değişikliğinin doğuracağı felaketler konusunda farkındalığı artan kamuoyunun, bu konuda önlem almayan devletlerin ve özel sektörün üzerinde giderek artan bir baskısı olacaktır. İşte bütün bu nedenler, günümüzde şirketlerin iklim değişikliği üzerindeki etkilerini, yani sera gazı salınımlarını ele almalarını ve bunları yöneterek ileride karşılaşacakları veya halihazırda onları etkileyen riskleri en aza indirmelerini gerektirecek ortanu hazırlanuştır. III. İkilin Değişikliğinin Özel Sektör Açısından Yarattığı Riskler İklim değişikliği ile ilgili riskler, iklim trendinin değişmesi sonucu karşılaşılacak sıcaklık değişimi, su baskınları, şiddetli rüzgarlar veya hammadde tedariğinin zorlaşmasından kaynaklanan doğrudan kayıplar olabileceği gibi, karbon vergileri ve sera gazını kısıtlamaya yönelik yaptırımların sonucu ortaya çıkabilecek elektrik fiyatlarının artışı gibi dolaylı ek maliyetler de olabilir. Üstelik, kamuoyunun ve yatırımcıların artık daha fazla sorguladığı sera gazı salınımı konusunda önlem almayan şirketlerin yaşayacağı imaj zedelenmesi ve bu konuda üzerine düşeni yapan şirketler nedeniyle azalan rekabet güçlerinin sonucunda uğrayacakları zararlar, iklim değişikliğinin özel sektör üzerindeki 66 ENERJİ DÜNYASI EYLOL2011 ikinci dereceden riskleri olacaktır. General Electric'in CEO'su Jeffrey Immelt, iklim değişikliğini kastederek bu durumu şöyle özetlemiştir: "Toplum bir konuda fikrini değiştirdiğinde, bunun arkasında değil önünde dursanız iyi edersiniz ve bu toplumun fikrini değiştirdiği bir konudur. Bir CEO olarak, benim işim bunun önünde olmak çünkü eğer önünde olmazsanız, dibe sürüklenirsiniz". Özel sektörün karşılaştığı bu riskleri aşağıdaki gibi sınıflandırmak mümkündür: 1. Fiziksel Riskler: Değişen işletme koşulları, yükselen deniz seviyesi, fırtınalar, kaynak bulunabilirliği, vb. 2. Ekonomik Riskler: Yeni doğrudan maliyetler, ürün talep eğilimlerindeki değişimler, vb. 3. Yasal Riskler: Sera gazı kısıtlamasına ilişkin yeni düzenlemeler, karbon vergileri, zorunlu raporlama, verimhlik konusundaki yaptırımlar, vb. 4. Hukuksal Riskler: İklim değişikliğinden sorumlu tutulan şirketlere açılan davalar, 5. İtibara yönelik Riskler: Sera gazı miktarının kontrolsüz artışı, şirket personelinden gelen baskılar, şirketin iklim değişikliği ile mücadele konusunda tepkisiz kalması sonucu kamuoyundan gelebilecek baskılar, vb. 6. Rekabet konusundaki Riskler: Rakiplerin iklim değişikliği ile mücadele konusunda öne geçip pazar paylarını arttırması. Türkiye koşullarında özel sektörün maruz kalacağı risklere bakacak olursak, yukarıda sayılan altı riskin çoğunun sektör üzerinde etkisi olduğunu veya olacağını söyleyebiliriz. Örneğin, İngiltere Meteoroloji Servisi Hadley İklim Tahmin ve Araştırma Merkezi tarafından geliştirilen Bölgesel İklim Modeli, PRECIS (Providing REgional Climates for Impacts Studies) kullanılarak, Akdeniz Havzası'nda yer alınası nedeniyle gelecekte iklim değişikliğinden en fazla etkilenecek ülkeler arasında bulunan Türkiye için bölgesel düzeyde ayrıntılar içeren iklim değişikliği öngörülerinin elde edilmesi amaçlanan bir raporda, Türkiye'de bulunan birçok tesisi doğrudan etkileyebilecek maksimum ve ortalama sıcaklık artışları göze çarpmaktadır. Rapora göre, Türkiye'de kıyı bölgeleri dışında ortalama sıcaklıklarda 5-6 °C'lik artışlar öngörülmektedir. Kış mevsiminde sıcaklıklar doğuda (4-6 °C), buna karşılık yaz mevsiminde batıda (6-7 °C) daha fazla artacaktır. Maksimum yani gündüz en yüksek sıcaklıklarda değişim, genel olarak artış yönünde olacaktır. Yaz mevsiminde, geniş ölçekli 8 °C'yi bulan yüksek artışlar göze çarpmaktadır (Demir, Kılıç&Coşkun, 2008) Bu değişimin en basit ve ölçülebilir sonucu, hemen hemen her sektörde binalar veya sıcaklığa duyarlı çeşitli ekipmanları muhafaza eden tesisler için kullanılan soğutma ihtiyacmdaki artış olacaktır. Bunun sonucunda elektrik maliyetlerinde yükselme, hatta ek soğutma üniteleri satın alınması gündeme gelecektir. Sıcaklık artışı gibi iklim değişikliğinin fiziksel riskleri, sektöre ve şirketin tesislerinin ülke içindeki dağılınuna göre farklılık gösterebilmektedir. Ülkemizin enerji ihtiyacının büyük bir miktarının fosil yakıtlı santrallerden

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=