Yükselen ekonomilerin, dünyanın enerji talebini şekillendirmeyi sürdürdüğünü vurgulayan Fatih Birol, küresel enerji talebinin 2010-2035 arasında üçte bir oranında artacağını ve bunun yüzde 50'sinin Çin ve Hindistan'a bağlı olacağını belirtti. Birol: "İklim meselesi kezinde enerji yer alıyonri.nCmese u r r siyasi kararlar verilmesine ihtiyaç var" İklim meselesinin merkezinde enerjinin yer aldığını söyleyen Fatih Birol, yenilenebilir enerjiye sağlanacak sübvansiyon miktarının artacağını, 2010'da yenilenebilir enerjilerin sübvansiyon tutarının 66 milyar dolar olduğunu, fosilde ise bu sayının 409 milyar doları bulduğunun altını çizdi. Fatih Birol sözlerini şöyle sürdürdü: "Kullanımın yaygınlaşması rekabetçiliği gölgede bırakırken, bu sayının 2035'te 250 milyar dolar olması gerekiyor. Bugünden 2035 yılına kadar toplam karbondioksit salımı, l 900'den beri toplam salımın dörtte üçünü aşacak ve Çin'in kişi başı salımı OECD ortalamasına ulaşacak. Müdahalede bulunulmazsa 2017 yılı itibariyle 450 Senaryosu'nda izin verilen karbondioksit salımının tümünü mevcut santraller, fabrikalar, binalar vb. kullanıyor olacak." Durban'da tüm ülkelerin küresel sera gazı salımını azaltacak yeni bir çerçeve uygulanmasını kabul ettiğinin altını çizen Fatih Birol sözlerini şu uyarılarla tamamladı: Protokolün 2015 itibariyle kararlaştırılıp 2020 yılında uygulamaya geçilmesi gerekiyor; bu süreç, yüksek karbon salımlı bir altyapıya mahkum kalma riskini çok artırıyor. 2017 itibariyle küresel emisyonun yalnızca yüzde15'i karbon telafi bedeli kapsamında olacak. Durban'dan bu yana enerji yatırımları karbon açısından daha az yoğun hale gelmedi. Cesur siyasi kararlar verilmesine acil ihtiyaç var." Dışişleri Bakanlığı İkili Ekonomik, İklim ve Çevre İ lişkileri Daire Başkanı ve Büyükelçi Mithat Rende, de konuşmasında, enerji konularının yeterince ele alınmadığını ve bunun için üzüldüğünü belirterek, iklim değişikliğinin en önemli küresel sorunlardan biri olduğunu ve çözüm bulunması gerektiğini kaydetti. T ürkiye'nin G20'nin bir üyesi olduğunu ve buradaki faaliyetleri yakından izlediklerini ifade eden Rende, "Yakında Başbakanımız Çin'e gidecek ve yapacağı görüşmelerde iklim değişikliğine de değinecektir. Çin ile iş birliği açısından neler yapabileceğimiz tartışılacaktır. Ayrıca, Türk Atom Enerjisi'nin bir üyesiyim. Enerji karmamızda nükleer enerji payına karşı çıkıyorlar, ancak nükleer enerjiye de ihtiyacımız var" diye konuştu. Rende, l 992'de Avrupa Birliği ülkeleri, ABD ve Japonya'nın dünyanın gelişmiş ülkeleri olduğunu anımsatarak, 20 yıl sonrasına bakıldığında gelişen yeni ülkelerin bulunduğunu ve yeni oyuncuların da sorumluluklarını yerine getirmeleri gerektiğini kaydetti. "Ekonomimizi karbondan arındırmaya çalışıyoruz" diyen Rende, sözlerine söyle devam etti: "Hidroelektrik santrallerini kullanmaya çalışıyoruz. Ama her vadiyi sular altında bırakmanın taraftarı değilim. Bütün dünya yeşil büyümeden bahsediyor. Konuşması kolay ama yapması kolay değil, yatırım gerekiyor. Daha iyi enerjiye ihtiyacımız var. Petrol ve doğalgaza fazla bağımlıyız. Almanya şu anda nükleer santrallerden uzaklaşsa da zamanı geldiğinde yeni nükleer enerji santralleri kuracaktır, ya da Rus gazına bağımlı kalacaktır." Danimarka Enerji Ajansı İ klim ve Enerji Bakan Yardımcısı Hans Jorgen Koch ise bütün petrol üreten ve tüketen ülkelerin petrol fiyatlarının fazlalığı konusunda aynı fikirde olduGüncel O ğunu dile getirerek, petrol fiyatlarının, sanayide büyük maliyete neden olduğunu kaydetti. Koch, kömür alanında son derece önemli kaynakların bulunduğunu, ancak karbondioksit düşünüldüğünde de sıkıntılar yarattığını anlatarak, karbon tutulması çalışmalarının çok yavaş olduğunu söyledi. "Nükleer alanında geleceğin belirsiz olduğunu görüyorum" diyen Koch, ''Almanya ve İsviçre nükleer alanından çıkmaya karar verdiler. Yenilenebilir enerji daha rekabetçi oluyor. Fosil yakıtlardaki fiyatlar ve nükleer alanında gelecekle ilgili soru işareti var. Yenilenebilir ve enerji verimliğine de büyük ilgi var" şeklinde konuştu. Enerjinin, bütün sera salınımlarının yüzde 60'ına neden olduğunu söyleyen Sabancı Holding Enerji Grup Başkanı Selahattin Hakman da aynı zamanda bütün karbondioksit salımının da yüzde 90'ının enerji tüketiminden gelmekte olduğunu belirtti. Elektrik üretiminde karşılaşılan üç tane zorluk olduğunu söyleyen Hakman, "Bu zorluklardan ilki tabii ki iklim değişikliği ama ikinci sırada gelen arz güvenliği de çok önemli bir faktör. Üçüncü de enerji kaynağına erişim ve bu kaynağı kullanmanın sonuçları" dedi. Enerji güvenliğinin çok önemli bir konu olduğunu söyleyen Selahattin Hakman, küresel açıdan bakıldığında enerji talebinin, Fatih Birol'un ve Enerji Ajansı'nın öngörülerine göre 2035 yılına kadar yüzde 40 oranında artacağını söyledi. Hakman, "Hindistan ve Çin ise bütün bu talep artışının yüzde 50'sini oluşturacak. Bu duruma elektrik alt yapısına gerekecek yatırım açısından baktığımızda, her yıl 240 bin megavatlık bir enerji artış kapasitesine ihtiyacımız olduğunu görüyoruz. Bunun için de bu alana her yıl, 1.5 milyar dolar yatırım yapılmalı. Bunun yüzde 45'i santrallerle gitmeli" şeklinde konuştu. ENERJİ ve ÇEVRE DÜNYASI MART2012 35
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=