sonuçta bugün geldiğimiz noktaya baktığımızda, Avrupa'daki ilk I O ülkeden biri olduğumuzu görebiliyoruz. Türkiye'nin geldiği noktanın aslında kayda değer bir nokta olduğunu görmek mümkün. Bundan sonraki hedefleri ise özellikle çok daha ciddi ve iddialı hedefler. Şu an gelişmiş ülkeler dışında kimsenin ortaya koyamadığı hedefleri, Türkiye rahatlıkla söyleyebilmeyi başardı ve bunları destekleyecek politikaları da en azından masaya koydu. Bunlar bu hedefleri tam olarak sağlamaya yeterli mi değil mi, burada kimi tartışmalar var, ancak bir yerlerden başlamayınca, onu geliştirmeniz de imkansız. Haliyle ben Türkiye'nin bu sürecini çok olumlu görüyorum. İleriye dönük bu hedeflerin gerçekleşmesi için gereken siyasi kararlılığın olduğunu söylemek mümkün. Bunun da yalnızca pazar gerçekleriyle uyuşturulması lazım ki, biz bu hedeflere ulaşabilelim. Türbinlerin dağılımı açısından en çok nerelerde Vestas türbinlerini görebiliyoruz? Ağırlıklı olarak Balıkesir ve Bandırma olmak üzere daha çok Ege Bölgesi diyebiliriz ama enteresan bir şekilde yeni verilen lisanslarla İç Anadolu bölgesinde de bir yaygınlaşma bekliyoruz. Örneğin Balıkesir ve Hatay'ın üzeri ne çıkacak bir bölge de aslında İç Anadolu. Projelerin 20 12-2014 döneminde daha da hareketlenecek diye düşünüyorum. Dünyanın en büyük türbin üreticilerinden birisiniz. Fark yaratan özellikleriniz ne? Vestas'ın diğer büyük üreticilere göre en büyük fark yaratan özelliği, sadece rüzgar ile uğraşıyor olmasıdır. Dünyanın en büyük rüzgar Ar-Ge'sine sahip ve sürekli olarak teknolojik yenilikleri pazara getirmek için 1500 Ar-Ge mühendisiyle çalışmalarına devam ediyor. Danimarka ana merkez ama tüm bu mühendislerle çok spesifik, sadece rüzgar odaklı teknolojileri geliştirmek üzere hummalı bir faaliyet var. Düşük hızlarda daha çok verim üretebilecek türbinler, daha Söyleşi O Yenilenebilir Enerji verimli kanat dizaynları, gittikçe büyüyen, kompleksleşen şebekelere uyum sağlayabilecek türbinler gibi teknolojiler üretmeye çalışıyoruz. Her bölgenin ihtiyacı biraz farklı olduğu için en yüksek elektriği alabilecek bir dizayn ve sistem optimize ediyor olmanız, durum böyleyken de farklı alanlarda, farklı inovasyonlar geliştirmeniz gerekir. Öte yandan, başlı başına ayrı bir konu olan offshore (deniz tipi) var. Bugün rüzgar enerjisinin gideceği nokta ne derseniz, rüzgarın ikinci rönesansını offshore'da beklemek lazım. İngiltere'nin bu konuda iddialı bir programı var, Kuzey ülkeleri zaten bu işe gönül vermiş, Almanya offshore'u destekliyor, Fransa 5 GW'lık bir program açıkladı, ayrıca ABD'de de bu yönde ciddi gelişmeler söz konusu. Dolayısıyla rüzgarın ciddi GW kapasiteleri 2015 ya da 2020 sonrası offshore ile sağlanacak gibi görünüyor. Burada da maliyeti daha düşük ama kapasite olarak büyük türbinler üretmek için de tüm firmalar şu an bir yarış halinde. Peki ya Türkiye'de gelişim sizce nasıl olur? T ürkiye'nin offshore için birazvakti olduğunu düşünüyorum, çünkü offshore şu an çokmaliyetli ve halabeklenen maliyet indirimlerine ulaşılamadı. Ama tabii ki bu ölçek ekonomisiyle doğru orantılı, yüksek kapasiteli santraller devreye girdikçe, bu maliyetler de düşecek. 2020 sonrası bizim için mantıklı bir dönem olabilir, özellikle Ege'de ciddi bir offshore potansiyeli var ama şu an için erken olduğunu düşünüyorum. Bizim karada şu an kullanmadığımız çok ciddi bir potansiyelimiz var. Bunu kullandıktan sonra elbette sıra oraya da gelecek, teknoloji ve gelişim de zaten offshore santrallerini bizim için mantıklı bir seviyeye getirecek. O arada da bizim karadaki potansiyeli değerlendiriyor olmamız lazım. Son dönem projelerinizden biraz bahsedebilir misiniz? Şu an Kayseri'de 72 MW'lık bir projemiz var, onun birinci fazını devreye aldık, ikinci fazını da bu ay içinde devreye alacağız. Bu yine düşük rüzgar hızlarında yüksek verimli türbin tipleriyle yapılan bir proje. Örneğin bu projeyi 4 sene önce fizıbıl olarak yapmak mümkün değildi ama bugünün teknolojisiyle artık çoğu şey uygun bir ölçeğe kavuştu. Özellikle İç Anadolu bölgesinde bu tip türbinler öne çıkacak. Doğa ve lojistik koşullar zorlu olsa da, bu şartlara uygun olarak türbin üretebiliyoruz. Örneğin, 1700 metrede çalışan yüksek verimli türbinlerimiz var. Bunu 5 sene önce söyleseniz, imkansız gözüyle bakılır, 1000 metrenin yükseğine türbin koymak hayal gibi görünürdü ama çok hızlı bir değişim var. Biz de bu konuda öncülüğümüzü sürdürmek istiyoruz. Yeni bir takım projelerimiz de olacak, şu an karşılıklı görüşmelerimiz sürüyor. Şu an için çok potansiyel olmasına karşın bunun realize olmasını engelleyen bazı faktörler var. Bunun başında da finansman geliyor. Türkiye'de yatırımcılar en çok hangi alanda sizce zorluk çekiyor? Öncelikle lisanslama sürecinin çok zahmetli ve bürokratik olduğunu düşünüyorum, ayrıca lisansı alınıp inşaata geçene kadarki süreç de yine çok zahmetli . Çok ENERJİ ve ÇEVRE DÜNYASI MART2012 4 7
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=