Makale O Karbon Piyasaları sıcaklık artışlarının önüne geçmek pekala mümkündür. Aksi kadar tüm yatırımlarına hız vermesinden daha doğal bir şey takdirde fosil yakıtlara dayalı ülke ekonomileri ve enerji arz bulunmamaktadır. açıkları düşük karbonlu bir ekonomiye geçişi hep engelleyecektir. Raporda dikkat edilecek diğer bir nokta; 2009 yılı enerji alanındaki salım miktarı 278,33 mton iken, 20 1 O yılında Ülkemizdeki Geliş(eme)meler 285,07 mton olmasıdır. 201O yılı toplam emisyonlarının 201 1 yılında G. Afrika'nın Durban şehrinde gerçekleştiri- %70,9'unu enerji sektörü oluşturmaktadır. len İklim Değişikliği konferansında; önceden iklim değişikliği performans endeksinde 50. sırada olan Türkiye'nin 58. Kişi başına düşen salım miktarı 5, 13 tondan 5,45 tona ulaşsıraya gerilediği belirtilmiştir. Bu performansa en çok etki mıştır [ 1 ]. Bu oran diğer OECD ülkeleri içerisinde yine en eden sektörlerin başında enerji sektörü gelmektedir. düşük kişi başı salım miktarı olarak durmaktadır. Zira bu oranlar; Amerika için 16,9, AB için 10,2, OECD ülkeleri Çünkü enerji sektörü; artan elektrik ve sanayi üretimi için ortalaması 15 ton CO 2 'dir. yakıt yakılması sonucu oluşan emisyonlarıyla Türkiye'nin başlıca sera gazı emisyon kaynağı olan sektördür. Mevcut durumdaki ülkemiz cari işlemler açığında en büyük payı da enerji oluşturmaktadır. Bu gerçeklilik paralelinde, enerji ithalat faturalarının önceki yıllara göre çok yüksek artışlar göstermesi ve dış ülkelere olan enerji bağımlılığı gibi nedenlerimiz; ülkemizin düşük karbon ekonomisine geçmesinin gerekliliğini bizlere göstermektedir. Türkiye, her yıl Sera Gazı Emisyon Envanteri ve Raporunu, yaklaşık her dört yılda bir İklim Değişikliği Ulusal Bildirimini BMİDÇS Sekretaryası'na sunmaktadır. Ülkemiz 20 1 O yılına ait son sera gazı emisyon envanter raporunu 16 Nisan 201 2 gibi çok yeni bir tarihte Sekretarya'ya sunmuştur. Sunulan rapora göre; 20 1 O yılı sera gazı salımları bir önceki yıla göre %8,7 artış göstererek 40 1 ,9 milyon tona ulaşmıştır. (2009 yılı emisyon miktarı; 369,65 milyon 201 O yılı sera gazı salımlarındaki artış; yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği gibi iklim dostu kaynakların ülke çapında yeterince geliştirilemediği, bunun sonucu olarak düşük karbon ekonomisinin hayata geçirilmesi için hala zamana ihtiyaç olduğu anlamına gelmektedir. Tüm bu sonuçlara bakarak, ülkemizde fosil yakıtlı enerji kaynaklarının, geçmişte olduğu gibi hala ağırlığını koruyabildiği görülmüştür: En basit örneği ile EPDK verilerine göre; 201 1 yılında yaklaşık 3600 MW'lık bir kapasitenin üretime geçtiği, bu kapasitenin ise ancak 71 O MW'lık kısmının yenilenebilir enerji kaynaklı olduğu gerçeğidir. Her sene yapılan kapasite artışları içerisindeki düşük oranlı yenilenebilir enerji payları, ülkemizin düşük karbon ekonomisine geçiş sürecini yavaşlatmaktadır. ton) Emisyonlarda 1990 yılına göre ise%1 15artış olduğu Ülkemizde son 20 yılda doğalgaz kullanımında önemli bir görülmektedir [ 1). artış görülmektedir. Neticesinde, doğalgazın karbon içeriğinin düşük olması ve tam yanma sağladığı için enerji üre- ( 1 990 yılı emisyon miktarımız; 170,06 milyon ton) Kyo- timinden kaynaklanan karbondioksit artış eğilimi düşmüşto Protokolü'ne taraf olan ülkeler 2012 yılı emisyonlarını tür. Kamu'ya ait fuel-oil ile çalıştırılan termik santrallerde referans yıl olarak kabul edilen 1990 yılına göre %5, AB yakıt dönüşümü yapılarak, santrallerin daha ucuz ve daha ülkeleri ise %8 düşürmeyi taahhüt etmişlerdir. Hal böyle temiz yakıt olan doğal gaz ile çalıştırılması sağlanmaktaiken Protokolde herhangi bir sorumluluk almayan ülkemiz, dır. emisyonlarını referans yıla göre düşürmenin aksine oldukça fazla arttırdığı görülmektedir. Ancak bu konuda altının çizilmesi gereken önemli bir nokta da ülkemizin gelişmekte olan ülkeler içerisinde yer almış olduğudur. Haliyle Türkiye'nin, üretim tesislerini artırarak ekonomik bir kalkınma gerçekleştirebilmesi için zorunlu bazı çalışmalar yapması gerekmektedir. Dolayısıyla gelişmekte olan her ülkenin gelişmesini tamamlayana kadar enerjiden sanayiye 62 ENERJi ve ÇEVRE DÜNYASI EYLüL2012 EPDK verilerine göre her yıl üretime geçen santrallerin büyük çoğunluğunu doğal gaz santralleri oluşturmakta, yıllık üretim miktarlarında ise doğal gaz santrallerinin büyük ağırlığı olduğu belirtilmektedir. (Aralık 201 1 itibariyle kapasitenin %36'sı, üretimin %54'ü doğal gaz santrallerinden) Ancak ülkemizin doğal gaz tedariği konusunda %98 oranında dışa bağımlı olduğu düşünülürse, bu enerji kaynağının
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=