Dünyanın En Büyük Çevreci Ürün Portföyüne Sahibiz
Küresel çapta faaliyet yürüten Siemens enerji alanında önemli bir konuma sahip. Yenilenebilir enerjiler konusunda sunmuş olduğunuz hizmetlerden bahsedebilir misiniz?
Hızla artan temiz enerji talebine doğru yanıtlar sunmak için gelişmiş teknolojiye sahip yüksek verimlilik sunan sistem ve çözümlerimizle hizmet veriyoruz. Bu kapsamda rüzgâr enerjisi, hidroelektrik santraller, biokütle ve jeotermal enerji alanlarında sürdürülebilirlik ve yüksek verimlilik odağında geliştirdiğimiz ürünlerimizin yanı sıra yenilenebilir enerji santrallerine yönelik santral otomasyonu ve elektrik sistemleri servis hizmetlerimiz de bulunuyor.
Siemens olarak dünyanın en büyük çevreci ürün portföyüne sahibiz; enerji üretim, iletim ve dağıtım şirketlerinin yanı sıra endüstri kuruluşları da Siemens'in bu çevre dostu, verimli ve bütünleşmiş çözümlerinden yararlanabiliyor. Siemens olarak yarının karmaşık enerji piyasaları ihtiyaçlarına yönelik entegre çözümler sunan tek firmayız.
Türkiye’deki yenilenebilir enerji faaliyetleri hakkındaki görüşleriniz nelerdir? Diğer ülkelerle kıyaslandığında Türkiye’deki yenilenebilir enerji faaliyetlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye enerji sektörü hareketli bir dönem geçiriyor. Bu hareketlilikte 2023 için belirlenen ekonomik hedefler büyük bir paya sahip ve bu hedefler doğrultusunda Türkiye enerji sektörünün 2023 yılına kadarki toplam yatırım ihtiyacının 130 milyar doları aşacağı tahmin ediliyor. Burada yeni yatırımlar kadar, mevcut yatırımların modernizasyonu ve enerji verimliliğine yönelik çalışmalar, dolayısıyla akıllı şebeke sistemleri de büyük bir önem taşıyor.
Ülkemizde rüzgar enerjisi yatırımları bu konuda başı çeken ülkelere kıyasla göreceli olarak geç başlamış olsa da görülen gelişme ve yakalanan ivmenin rüzgâr enerjisi adına olumlu bir gelişme olduğunu görüyoruz. Türkiye, 2023 yılı hedefleri kapsamında 20 GW’lık kurulu rüzgar enerjisine ulaşmayı hedefliyor. Siemens olarak bu hedefin gerçekleşmesi için gereken desteği vermeye hazırız.
Hidroelektrik santrallerinde ise sektördeki büyük projelerin bir kısmı tamamlandı. DSİ’nin verilerine göre 2020 yılına kadar 30 GW’lık bir pazar payı planlanmış durumda. Türkiye’deki su kaynakları bu doğrultuda belli, şu an devam eden ve lisansı verilmiş projeler tamamlandığında pazar belli bir doyuma ulaşacaktır. Ancak küçük mikro HES projeleri geliştiriliyor. 2020 yılına kadar sektörde projeler devam edecek ve tamamlanmış işletmeye alınmış projelerin servis, bakım, yenileme projeleri gündeme gelecek ve sektörde ki hizmet ihtiyacı da artacak.
Siemens olarak Türkiye’de faaliyete geçirdiğiniz ve gelecek dönemde hayata geçmesi planlanan projelerinizden bahsedebilir misiniz?
Şu an Türkiye’de 4 GW’a yaklaşan kurulu rüzgar gücü bulunuyor ve senede yaklaşık 800-900 MW kapasite sunan yeni santraller kuruluyor. Siemens’in 900 MW içindeki katkısı ise son 3 senedir 100-150 MW arasında bulunuyor ve yapımı süren projelerimiz tamamlandığında, bugüne dek Siemens desteğiyle kurulmuş olan rüzgâr santralleri yaklaşık 572 MW’lık güç üretecek. Referanslarımız arasına kısa bir süre önce Kinesis Enerji’yle gerçekleştirdiğimiz Tokat’ta kurulacak olan 32 MW kapasiteli Bereketli Rüzgâr Enerji Santrali ve NM Enerji ile Balıkesir Susurluk’ta kuracağımız 30 MW’lık Poyraz Rüzgâr Enerji Santrali ve kısa bir süre önce de Acarsoy Enerji ile Kırklareli’nde kuracağımız 57,6 MW’lık Airres Rüzgâr Enerji Santrali eklendi.
Diğer taraftan hidroelektrik santrallerde 30 MW’a kadar olan sistemlerde elektrik ve mekanik tüm ürünlerin sorumluluğunu alarak EPC mantığıyla çözüm getiriyoruz. Yani bir HES’in türbini ve jeneratörü dâhil olmak üzere içerisinde bulunan tüm mekanik ekipmanların ve elektrik ekipmanlarının projelendirilmesi, temini, yerinde montajının yapılması, devreye alınması hatta işletmede çalışacak personelin eğitilmesi ve komple santral devreye alınıp işletmeye başladıktan sonra da servis hizmetlerini kapsıyor. Ünite başı 30 MW’a kadar inşaat işleri hariç Elektro-Mekanik bölümleri için (türbin-jeneratör, elektrik, otomasyon) anahtar teslimi EPC mantığıyla çözümler sunuyoruz. Orta gerilim sistemlerinde az bakım gerektiren vakumlu ürünlerimizin yanı sıra yakında gaz izoleli ürünlerle komple bakımsız çözümler de sunmaya başlayacağız.
Siemens türbinlerini diğer firmaların türbinlerine göre öne çıkaracak özellikleri nelerdir?
Rüzgâr türbinlerinde dişli kutulu türbinler ve dişli kutusuz ‘Direct Drive’ türbinler olmak üzere her iki teknolojiyi de sunan ender firmalardan biriyiz. Siemens, DirectDrive teknolojisinde “permanent magnet” adı verilen, yani jeneratörün içinde mıknatıslar kullanarak manyetizma sağlayan bir yenilik getirdi. Yaklaşık 80-100 metre yüksekliklerde, sürekli yön değiştiren rüzgârlarla karşı karşıya kalan rüzgâr türbinleri yıpranmaya çok açık makineler olduğu için DirectDrive, rüzgâr türbinlerine yönelik çok avantajlı bir teknoloji sunuyor. Yükseklik ve çevresel etkilerin sonucunda türbindeki dönen ekipmanların büyük bir kısmı zaman içinde yıpranıyor. Ancak, DirectDrive teknolojimizle dönen ekipmanların yüzde 50’sinin azaltılmış olması, yani türbin içinde yıpranmaya en açık nokta olan kutunun bu yeni tasarımda yer almaması türbinlerimizin dayanıklılığını önemli ölçüde artırıyor.
Yeni rüzgar türbinimiz SWT-3.3-130 ise düşük rüzgar hızlarında bile yüksek enerji üretimi sağlıyor. 130 metrelik rotoruyla geniş bir süpürme alanına sahip SWT-3.3-130, başarısı kanıtlanmış Direct Drive teknolojisiyle birlikte rüzgar hızının düşük olduğu zamanlarda bile benzerlerine kıyasla yüzde 19 daha fazla enerji üretimi sunuyor. Yenilik ve kanıtlanmış teknolojiyi bir araya getiren türbin, rüzgâr enerjisinde yeni standartlar belirleyerek düşük ve orta hızdaki rüzgâr bölgelerinde 3,300 kW seviyesinde enerji üretimi gerçekleştirebiliyor. Türbinlerimizin sağladığı yüksek dayanıklılık ve verim, hem karasal (onshore) hem de deniz üstü (offshore) alanında hizmet verebilen belli başlı firmalardan biri olarak deniz üstü rüzgâr enerjisi piyasasında dünya lideri olarak konumlanmamızı sağlıyor. Rüzgâr enerjisi ürünleri zorlu doğa koşullarında çalıştığı ve yıpranmaya çok açık olduğu için türbinlerin bakımı da çok önemli bir konudur. Türbin bakımına yönelik değişik servis konseptlerimizin yanı sıra tamamen müşterinin isteği üzerine hazırlayabileceğimiz özel konseptler de bulunuyor.
Gelişen teknolojiler Ar-Ge faaliyetlerinin önemini günden güne arttırıyor. Siemens olarak bu konuya yönelik çalışmalarınız nelerdir?
Bizim için Ar-Ge, teknolojik altyapımızı korumak, yenilikçi çözümlerle geleceği şekillendirmek ve entegre teknoloji şirketimizi güçlendirmek anlamına geliyor. Siemens sadece 2014 yılında Ar-Ge çalışmalarına 4,1 milyar Euro yatırım yaptı.
Yeni nesil ürün ve çözümlere odaklanarak sunduğumuz yeniliklerin günlük hayatın pek çok alanında etkisi bulunuyor. 20 kayıtlı patentimizin yanı sıra dünya çapındaki 28.800 araştırmacımızdan günlük olarak gelen 39 buluş raporu ise bu yenilikçi gücümüzü kanıtlıyor. Siemens, yenilenebilir enerji teknolojilerinin gelişimi için her yıl 1 milyar Euro’luk bir bütçeyi Ar-Ge çalışmaları için kullanıyor. Uzun yıllardır bu alanda yaptığı yatırımlar ve elde ettiği sonuçlarla tüm yenilenebilir enerji alanlarında geleceğin standartlarını belirliyor.
İlginizi çekebilir... İzocam Genel Direktörü Murat Savcı: 'Yalıtım Kendini Geri Ödeyen Bir Sistemdir'Sürdürülebilir bir gelecek için yalıtım uygulamalarının yaygınlaşması gerektiğini ifade eden
İzocam Genel Direktörü Murat Savcı, yalıtımın kendini ge... 'Elektrostatik Filtreler Toz Emisyonunun Tamamına Yakınını Temizliyor'2019 yılında Türk, Alman ve Danimarka ortaklığında kurulan INKWER firmasının Genel Müdürü Murat Erdem dergimizin sorularını yanıtladı. Erdem, elektros... ZeroBuild Summit'23 Direktörü Doç. Dr. Gamze Karanfil Kaçmaz: "Sıfır Enerji Bina'lara Dönüşümü Konu Alacağız"Bu yıl 4. kez düzenlenecek olan Uluslararası Sıfır Enerji Binalar Zirvesi ZeroBuild Summit'23'te; Sıfır Enerji Binalar'a dair tüm bileşenl... |
||||
©2024 B2B Medya - Teknik Sektör Yayıncılığı A.Ş. | Sektörel Yayıncılar Derneği üyesidir. | Çerez Bilgisi ve Gizlilik Politikamız için lütfen tıklayınız.