E-Dergi Oku 
KARYER GROUP

iRES Enerji Kurucu Ortağı Ateş Uğurel: “Türkiye Artık ‘Güneş’li Günler Görmeye Hazır”

iRES Enerji Kurucu Ortağı Ateş Uğurel: “Türkiye Artık ‘Güneş’li Günler Görmeye Hazır”

16 Şubat 2012 | SÖYLEŞİ
91. Sayı (OCAK - ŞUBAT 2012)
3.535 kez okundu

16 yılı aşkın süredir güneş elektriği sektörünün içerisinde yer alan Ateş Uğurel, yeni kurduğu firması iRES Enerji ile farklı ve ses getirecek ATESpilot uygulamalara imza atarak, sektöre taze bir soluk getirmeyi hedefliyor. Türkiye’de güneş enerjisi alanında çok önemli adımların atıldığını vurgulayan ve “EPDK bence bir devrim yapmıştır” diyen Uğurel, “2013’ün ortalarında da ilk güneş santrallerini göreceğiz” diyor. Namı diğer SolarBaba ile sektördeki son gelişmeleri, iRES Enerji’yi ve geleceği konuştuk. 

Güneş enerjisi sektöründe son altı ayda neler oldu, sonraki 6 ayda neler olacak. Değerlendirebilir misiniz?
Türkiye’de yenilenebilir enerji ile ilgili ilk yasal girişimler, rüzgar enerjisine verilen lisanslarla birlikte 2007 yılında başladı. Aslında yenilenebilir enerji kaynaklarının tümünü kapsayan kanun çerçevesinde, güneş enerjisinin maliyeti ve verilen teşviklerin yetersizliği, güneş enerjisiyle ilgili tek bir başvurunun bile olmamasına sebep oldu. Belki o zaman herhangi bir firma lisans başvurusu yapmış olsaydı, şimdi 4 yıl sonra çok büyük bir avantaj sağlamış olacak ve lisans sahibi tek firma olabilecekti. Dolayısıyla güneş enerjisi her ne kadar bir yenilenebilir enerjisi kaynağı olsa da, maliyetlerin yüksekliği ve çıkan teşviklerin düşüklüğünden dolayı çok fazla gelişme fırsatı bulamadı. Sadece sosyal sorumluluk boyutuyla uygulamaya geçebildi. Ancak Aralık 2010 tarihinden itibaren yasal çerçevede çok fazla şey değişmeye başladı ve güneş enerjisinin adı kanunlarda geçmeye başlayarak, teşvikler verildi ve bu süreç kanuni mevzuatların ve yönetmeliklerin yayınlanmasıyla birlikte de hızlandı. Şu anda artık son noktasına gelmiş durumdayız, rüzgar ve güneş için ölçüm tebliğinin yayınlanmasını bekliyoruz. Yayınlanmasına müteakiben de sanırım yatırımcılara arazi bulmaları için 3 aylık bir süre verilecek ve ondan sonra da yaklaşık 1 yıllık bir ölçüm süresi verilecek. Kurumlar buldukları araziler üzerine bir ölçüm istasyonu kurarak, oradaki güneş potansiyelini ölçecekler. Ondan sonra da EPDK’nın belirlediği bir gün de başvurular olacak ve muhtemelen de başvuru alımları 2013’ün başlarında olacak. Lisanslı süreç bu şekilde işleyecek, dolayısıyla sanırım 2013’ün sonlarından itibaren Türkiye’de ilk güneş santrallerini görmeye başlayacağız.   
Asıl daha heyecan verici süreç, 500 kW altını ilgilendiren yönetmeliğin yayınlanmasıyla oluştu diye düşünüyorum. Burada açıkçası EPDK’yı kutlamak gerekir, “Biz Türkiye enerji sektöründe devrim yaptık” ifadeleri kullanıldı. Açıkçası ben de bazı süreçlerin bir devrim niteliği taşıdığına inanıyorum. Çünkü arazi bulma, ölçüm yapma gibi bir süreç olmayacak ve kurulu güç kapasitesi 500 kW ve altında kalmak kaydıyla herkes biyogaz, jeotermal, güneş ve rüzgar gibi kaynaklardan enerjilerini kendileri üretebilecekler. Burada asıl hedef, tüketicinin kendi enerjisini kendisinin üretmesi iken, aynı zamanda EPDK’nın başka bir açılım daha yaptığını düşünüyorum, şöyle ki; 500 kW altına yatırım yapmak için yatırımcıların da önü açılmış olacak. Böylece yarışma ile uğraşmanıza ve lisans almanıza gerek olmayacak. Ayrıca bu sürecin bir hayli istihdam oluşturacağı da kuşkusuz. 
Sonuç olarak ben EPDK’nın “devrim yaptık” cümlesini çok anlamlı buluyorum. Bu güneş enerjisi için çok büyük bir gelişme. Şöyle düşünün, diyelim bir otel işletmecisine; “Sen elektrik paranı ödemeye devam et, hatta ne kadar elektrik parası ödüyorsan, onun yüzde 1 altını ver, 8-10 yılda kendini amorti eden bir sistemle, sonraki 20 yıl boyunca da elektriğin bedava olacak” diyeceksin. Kim itiraz eder ki bu sisteme? 
 
Peki 500 kW ve altı, güneş enerjisinin gelişimi ve kullanımı için yeterli bir kapasite mi?
Bu dağınık güçlerin bir araya gelmesiyle beraber, biz ufak bir hesaplama yaptık. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, yaklaşık 5 milyon konutun kentsel dönüşüm çerçevesinde yenileneceğini ifade ediyor. Bu aşamada şöyle bir düşündüğünüzde, dönüştürülen her bir konutun çatısına sadece 1 kW’lık bir güneş paneli koysak bile, Türkiye’nin güneş enerjisi kurulu gücü 5 GW’a ulaşıyor. Kentsel dönüşümün içerisinde bu yönetmelikten de yararlanarak, güneş enerjisinden faydalanabilirsek çok iyi olur diye düşünüyorum. Kurulan panellerin apartmanların ne kadar enerjisini karşılayacağı hiç önemli değil, burada önemli olan, bir anda Türkiye genelinde 5 GW’lık bir santralin kurulmuş olması. Bu durumda, 5 milyon bina çok küçük bir oranda olsa bile elektrik üreticisi olabilecek. Dolayısıyla bunun çok büyük bir açılımı da olacak, mesela 5 milyon binaya bu sistemleri satacak, bunun reklamını yapacak, montajını yapacak ve bakımını yapacak insanlar olacak ve bunların hepsi bir pazar oluşturacak. Böyle bir uygulama, büyük ölçekli 30-40 MW’lık santrallerde sağlanması mümkün olmayan bir istihdam yaratabilir diye düşünüyorum. 
 
Güneş hiç bitmeyen ve her yerde olan bir enerji kaynağı. Peki neden gelişemiyor sizce?
Aslında bu sorunun yanıtı, sorunun kendisinde gizli gibi. Güneşin her yerde ve bolca olması, bu kaynağın gelişmemesi için önündeki bir engel bence. Güneşin petrol gibi dünyada sadece birkaç ülkeye ait topraktan çıkmıyor olması, gelişimini engelliyor diye düşünüyorum. Dolayısıyla işin içine başka politik ve ekonomik kavramlar giriyor, bunun da uluslararası ilişkilerde oldukça normal karşılanması gereken süreçler olduğunu düşünüyorum. İlişkiler çok iç içe geçmiş çünkü. O yüzden “Enerji ithalatımız büyüdü. Haydi güneşe destek verin” gibi karşı çıkışları tek başına anlamlı buluyorum. Zaten karar vericiler de sizin bu yaptığınız 4 işlemi yapıyordur ve eğer şartlar ve durumlar uygun olsa, teşviği verirlerdi. Neden güneş enerjisini teşvik verilmiyor diyen, sektöre bir şekilde giren ve sonrasında çıkan birçok firma var. 
 
Tüm dünyaya baktığımızda, en sürdürülebilir desteklerin Japonya, Almanya ve ABD gibi ülkelerde olduğunu görüyoruz. Çünkü buralarda sivil toplum örgütleri çok güçlü ve bu örgütler hükümetler ile bu alandaki son kullanıcılar arasında çok etkili arayüzler oluşturmuşlar. Türkiye’de bu alanda büyük bir eksiklik var bence. Enerji sektöründe dernekler söz konusu olunca, 30 tane şirketin bir araya gelerek, lobi yapmak için kurdukları örgütlenmeler gibi işlememesi lazım. Güneş enerjisinin aydınlatma, seracılık, otelcilik gibi birçok farklı alanda kullanımı mümkün. Dolayısıyla tüm bu alanları da kapsayan, ortak ve doğru bir platform oluşturmak gerekiyor. Bunu şu ana kadar pek beceremedik, zaten benim de tüm çabalarım bu yönde.
 
Peki siz sektörün içinden biri olarak neler yapıyorsunuz?
Yaklaşık 3 yıl önce, dünyadaki örneklere bakarak, ticari kimliğimden sıyrılıp daha bağımsız olarak ve o kimlikle de insanlara doğru bilgi vermek amacıyla “Solar Baba” diye bir marka türettim. Bir e-mail tartışma grubu oluşturdum ve şu anda grubun 8 bin kişilik bir üye topluluğu var. Şimdi bunu profesyonel bir ortama getirdik ve hiçbir ticari şirketin aktivitesinin duyurulmayacağı, sivil platformda bir tartışma ortamı yarattık. Yahoo Group’u kapatarak, şu anda dünyada iş dünyasına ait en büyük sosyal network olan Linkedin’de bir grup oluşturduk. İlk iki gün 500 üye sayısını geçtik ve çok yakın bir zamanda 5-6 bin kişiyi göreceğiz diye tahmin ediyorum. İşin güzel tarafı, grup içerisinde yabancılar da var, zaten tartışma dilini o yüzden İngilizce yaptık. Grup, aktif bir şekilde güneş enerjisindeki gelişmeleri ve mevzuatları tartışacak, doğru uygulama nasıl yapılmalıdır? Montaj için ekibimiz var mıdır, yok  mudur? Devletin politikaları doğru mudur? Yanlışsa, neler çözüm önerileri olabilir gibi tartışmaların olduğu bir medya olacak. Aslında bunu, sivil toplum örgütü ruhunun sosyal medyada oluşturulması gibi düşünebiliriz. Belki ileride tartışmalar sonucu çıkan raporları bakanlıkla, EPDK ile de paylaşabiliriz. Dolayısıyla sosyal örgütlenmenin de bu şekilde yayılacağını düşünüyorum. Bence dernekler de bu yöne ayak uydurmalı ve bu mecralara kaymalıdır diye düşünüyorum. 
 
Şirketiniz iRES Enerji hakkında da bize bilgi verebilir misiniz?
iRES Enerji’nin açılımı; İngilizce olarak Intelligent Renewable Energy Systems, yani Akıllı Yenilenebilir Enerji Sistemleri. iRES’in değişik bir yapılanması var, bağımsız bir şirket olmamıza karşın Almanya’nın en büyük mühendislik şirketlerinden biri olan Phoenix ile exdusive anlaşmamız var ve şu anda tüm finansal desteğimizi onlardan alıyoruz. 
 
iRES olarak, henüz inşası tamamlanmamış binalardaki güneş enerjisi sistemleriyle özel olarak ilgilenmeyi planlıyoruz. Böylelikle işin mimarisine önceden müdahale etme şansınız olabiliyor. Ayrıca mimari çözümlerin gerektiğinde faydalı modellerini patentini alıp, biz üretmek istiyoruz. Örneğin şu anda bir güneş paneli ayağı tasarlıyoruz, çünkü kullanılan ayaklar, yurtdışındaki evlerin çatılarına göre uyarlandığı için Türkiye’deki çatılara bazen oturmuyor. Bu durumda bazı ekipmanları yerelleştirmek gerekir diye düşünüyorum. Dolayısıyla kendi ürünlerimizi kendimiz üretmek istiyoruz. Bir ortağımızın da bu konularda çok deneyimli bir mimar olması büyük avantaj.
 
İkinci bir üretimimiz ise, data toplama sistemi ile ilgili olacak. Türkiye’de bir sürü sistem kuruldu ama veri iletimi ve bu verileri depolayan bir sistem olmadığı için, güneş panellerinin ne ürettiği hala bilinmiyor. Şöyle açıklayabilirim; örneğin bir otelde kullanılan tüm paneller o ay ne kadar elektrik üretti? Neden az üretti? gibi tüm dataları monitör edebileceğimiz ve muhtemelen Turkcell ve Vodafone’u da içine alabileceğimiz bir sistem düşünüyorum. Kullanıcı tek bir ekrandan ne kadar elektrik üretildiğini ve ne kadar tüketildiğini görebilecek. Yurtdışında benzer sistemler var ama burada da bu sistemleri yerelleştirmek zorundayız. Ayrıca Android ve Iphone için iki ayrı mobil sistem kurguluyoruz ve sistemi bir aplikasyon haline getireceğiz. Akşam müşterileriyle yemek yiyen bir otel sahibi, bakın otelim ne kadar elektrik üretiyor diye müşterilerine gösterebilecek. Durup dururken müşteriye kendimi denetleme şansı tanıyorum ama öyle olması gerekir diye düşünüyorum. 
 
Uygulama aşamasında neler yapacaksınız peki?
5 tane pilot ama ses getirecek uygulamamız olacak. ilk olarak Özyeğin Üniversitesi’nin çatısına güneş enerjisi paneli kuracağız. İkinci bir sistemi de Küçükçiftlik park konser alanına kuracağız. Oraya her sene gelen 500-600 bin kişiye dağıtılan broşürlerle kullanımı artırmayı ve yaygınlaşmayı hedefliyoruz. Diğer bir uygulamamızda ise, Türkiye’de ilk defa Bakırköy’de bir ilköğretim okulunun çatısına güneş paneli kurmayı planlıyoruz. Gerçi biz burada tamamen çocuklar için hazırlayacağımız kitapçıkla ilgileniyor olacağız. Güneşten elektrik nasıl elde edilir? sorusunun cevabını ilkokul öğrencilerine anlatmış olacağız. Ayrıca Antalya’da içinde yaşanan ilk gerçek ekolojik evin çatısına bir güneş paneli yerleştireceğiz. Son olarak da Antalya’daki Güneş Evi projesinin ikincisini yine Özyeğin Üniversitesi’nin Çekmeköy kampusüne kurmayı planlıyoruz. Üniversitenin içerisinde olması güzel olacak, mimarlık ve enerji gibi tüm sektörlere hitap edebilecek, seminerlerin organize edildiği, tüm sistemlerin de görülebileceği bir bina haline gelecek. Muhtemelen Nisan-Mayıs gibi başlarız ve tahminen 1 sene sonra faaliyete başlamış oluruz. 
 
Tüm bu projelerde ise yine veri tabanı sistemini uygulayacağız. Ayrıca yapılan uygulamaların her aşamasının videolarını çekip, internetten yayınlamayı düşünüyoruz. Böylece, yanlış yapılan bir uygulama varsa, insanlardan fikir alabileceğiz ve kendimizi geliştirebileceğiz. Kopyalansak dahi, sektörün sağlıklı gelişimi için bundan rahatsızlık duymayacağız. Kısaca, iRES Enerji olarak, 2012’de 500 kW kurulum yapmak istiyoruz. Hedefimiz bu yöndedir. 
 
Güneş paneli üretimi hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce Türkiye bu alanda da kendini geliştirecek mi?
Şu anda dünyada yaklaşık 800 tane güneş paneli üreticisi var. Ancak marka bilinirliğini ve müşteri güvenini sağlamak çok önemli, dolayısıyla bu üreticilerin sayıları her geçen gün azalacak. Açıkçası ben yerli panel üretimini de bugünkü durumuyla çok desteklemiyorum. Çünkü bir Alman şirketi size bir makine satıyor, siz Çin’den bir hücre alıyorsunuz ve o makinenin içine sokuyorsunuz. O makinenin çıktısı da güneş paneli oluyor. Güneş paneli yapmak, o değer zincirinin son yüzde 5’ini yapmaya denk düşüyor ve ancak o kadar katma değer yaratabiliyorsunuz. Önemsiz değil mutlaka ama bu işin daha kolay ve değerli yöntemleri var diye düşünüyorum. Bence bu işin tek mantıklı işleyişi şöyle olmalıdır: Yurtdışındaki büyük üreticilerle, bizim yerli ve büyük enerji şirketlerimiz yarı yarıya bir ortaklık gerçekleştirerek ve en az 600-700 ya da 1000 MW kurulu gücünde PV üretim tesisi kursunlar. Böylelikle Türkler de yavaş yavaş sistemi öğrenecek, bu işin Ar-Ge’si yapılarak, panellerin verimliliği artırılacak ve bununla beraber teknoloji transferi de yapılmış olacak. Biz uzun yıllardır Sharp ile çalışıyoruz, onlar ilk güneş panelini 51 yıl önce üretmişler. O yüzden onların geldiği noktaya şu an için ulaşmak zor. En iyisi onların koluna girip, o koşuya onların şu anda bulunduğu yerden devam etmektir. Bir de yabancı üreticiler ürünlerine 25 yıl garanti veriyor, yerli üreticiden alınan bir panelde herhangi bir arıza meydana geldiğinde 10 yıl sonra o üreticiyi bulup bulamayacağımız şu an için meçhul bir durum. 
 
Bu aslında yapılan teşviklerle birlikte yerli üreticinin gelişmesini de sağlayan iç içe geçmiş bir süreç değil mi? Kullanım artarsa, yerli üretim pazarı da büyümez mi?
Mutlaka öyle gelişen bir süreç olacak ama o zaman gerçekten güvenilir ve büyük elektrik/elektronik konusunda tecrübeli markalar güneş enerjisi pazarına adım atacaklar ve pazar onlarla büyüyecek. O büyük firmaların da dağıtım ağı ve servisi de sorunsuz çalışacağı için pazar çok daha hareketli olacak ve gelişecek. Küçük firmalar da bu işin montajını üstlenerek belki mühendisliğini yapıyor olacak ama şu an için üretim aşamasında küçük firmaların hiçbir şansı yok. 

 

R E K L A M

İlginizi çekebilir...

İzocam Genel Direktörü Murat Savcı: 'Yalıtım Kendini Geri Ödeyen Bir Sistemdir'

Sürdürülebilir bir gelecek için yalıtım uygulamalarının yaygınlaşması gerektiğini ifade eden İzocam Genel Direktörü Murat Savcı, yalıtımın kendini ge...
14 Aralık 2023

'Elektrostatik Filtreler Toz Emisyonunun Tamamına Yakınını Temizliyor'

2019 yılında Türk, Alman ve Danimarka ortaklığında kurulan INKWER firmasının Genel Müdürü Murat Erdem dergimizin sorularını yanıtladı. Erdem, elektros...
15 Kasım 2023

ZeroBuild Summit'23 Direktörü Doç. Dr. Gamze Karanfil Kaçmaz: "Sıfır Enerji Bina'lara Dönüşümü Konu Alacağız"

Bu yıl 4. kez düzenlenecek olan Uluslararası Sıfır Enerji Binalar Zirvesi ZeroBuild Summit'23'te; Sıfır Enerji Binalar'a dair tüm bileşenl...
17 Nisan 2023

 
Anladım
Web sitemizde kullanıcı deneyiminizi artırmak için çerez (cookie) kullanılır. Daha fazla bilgi için lütfen tıklayınız...

  • Boat Builder Türkiye
  • Çatı ve Cephe Sistemleri Dergisi
  • Doğalgaz Dergisi
  • Su ve Çevre Teknolojileri Dergisi
  • Tersane Dergisi
  • Tesisat Dergisi
  • Yalıtım Dergisi
  • Yangın ve Güvenlik
  • YeşilBina Dergisi
  • İklimlendirme Sektörü Kataloğu
  • Yangın ve Güvenlik Sektörü Kataloğu
  • Yalıtım Sektörü Kataloğu
  • Su ve Çevre Sektörü Kataloğu

©2024 B2B Medya - Teknik Sektör Yayıncılığı A.Ş. | Sektörel Yayıncılar Derneği üyesidir. | Çerez Bilgisi ve Gizlilik Politikamız için lütfen tıklayınız.